ElIzabeth Olsen: Zamana karşı yarıştık
Dünyaca ünlü ikizler Mary-Kate ve Ashley Olsen’in kardeşi Elizabeth Olsen, Marvel Sinematik Evreni’nde canlandırdığı ‘Scarlet Witch’ karakteriyle dünya çapında ünlendi. Oyuncu, “Wanda-Vision”daki performansıyla da ‘en iyi kadın oyuncu’ kategorisinde Emmy’ye aday gösterildi. Olsen’e bu yeni dizisi ve kendisi merak ettiklerimi görüntülü bağlantıyla sordum.
◊ Marvel ile anlaşmanız önümüzdeki birkaç yıl devam edecek. Uzun dönemli anlaşmalarda özel hayatınızı nasıl planlıyorsunuz?
Elizabeth Olsen: Evlilik ve bebek gibi mi?
◊ Neredesiniz şu anda?
- Şu anda Nevada’dayım. Red Rock bölgesine yakın bir yerdeyim.
◊ Son filminizde başrolü sizin gibi Oscar ödüllü aktörler Denzel Washington ve Rami Malek’le paylaşıyorsunuz. Bu kalibrede aktörlerle çalışmak, sette bir şeyleri değiştiriyor mu?
- Büyük oyuncularla çalışma şansına sahip olmak bir hediye. Kesinlikle hayatı daha ilginç kılıyor. Daha iyi iş çıkarmanıza yardımcı oluyor. Bu filmde Denzel ve Rami benim role yaklaşımımı gerçekten desteklediler. Karakteri yaratırken risk alma fırsatı sundular. Hatalar yapmama izin verdiler. Setteki bu anlayış, bana verdikleri inanılmaz cömert bir hediyeydi. Bunun için ikisine de çok ama çok müteşekkirim. Bu yetenekte adamlarla çalışmak, belki de hayatımda bir kez karşılaşılabileceğim bir fırsattı ve bu şansa sahip olduğum için gerçekten çok mutluyum.
◊ Şu anda neredesiniz?
- New York’tayım. “Ray Donovan”ın finalini çekiyoruz. Şu anda gösterim odasındayım. Röportaj için bu odayı istedim, çünkü görüyorsun arkamda Walter Pidgeon’ın geçmiş yıllardan kalma korku filmi “Forbidden Planet” var.
◊ Sektörün sinemadan televizyona yönelen değişimi hakkında neler söylemek istersiniz?
- Bildiğin gibi yıllar içinde sektör yavaş yavaş değişti. Ben 82 yaşındayım. Bu bilgiyi yazma! (Gülüyor) Dalga geçiyorum. Uzun zamandır sektördeyim. Hayat çabuk geçiyor. Bu işi yaparken yıllar birçok harika hatıra bıraktı. Çok şanslıydım.
Sektördeki değişimi erken dönemlerden itibaren görmeye başladım. Beyazdan dijitale her küçük değişimi yaşadım.
Önceden televizyon sinema aktörü için tavsiye edilmezdi. Çünkü eğer televizyona çalışıyorsan film kariyerin kısmen yok olmuş oluyordu. Artık televizyon için çok iyi projeler yapılmaya başladı.
◊ Şu anda neredesiniz?
- Şu anda Miami Beach, Florida’daki kütüphanemdeyim. Onlarca yıldır düzenlemeye zaman bulamadığım tavan arası ve dolaplarıma pandemi sırasında el attım. Normalde zamanımın çoğunu geçirdiğim oda burası. “Put on Your Mask” (Maskeni Tak) için hazırladığım kamu spotunu burada çektim. Arka tarafta 2 yıldır kullanmadığım yeşil ekran var. Benim arkamda ise bir ömür, kariyer, yaşam, aile fotoğraflarından oluşan albümlerim var. Evde en sevdiğim odam, benim sığınağım burası...
◊ Uzun yıllardır yeme içme sektöründe de varsınız. Orlando ve Miami’de restoranlarınız var...
- Evet! Yemeğin eğlenceyle iyi gittiğini hissettik, o yüzden yemek sektörüne de girdik. Ayrıca restoranlarımdaki tüm tarifleri topladığımız bir yemek kitabım da var. Adı “Estefan Mutfağı”. Mutfakta büyükannemle büyüdüm. Aslında bir bakıma bu yüzden restoran işine girdim.
◊ “Bridgerton” dizisi büyük ses getirdi, siz ve partneriniz Regé-Jean Page şöhret oldunuz. İkinci sezonda dük yok. Çekimlere Regé-Jean olmadan başlamak nasıldı?
- Tabii ki aynı değil, farklı ama dizinin güzel yanı her sezon farklı bir aşk hikayesini anlatması. Her kitap farklı bir Bridgerton kardeşi etrafında dönüyor. Dizi de, kitapları takip edecek şekilde çekiliyor.
◊ İkinci sezonla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
- Hiçbir şey. Dudaklarım mühürlü...
◊ Anneniz Sally Dynevor İngiltere’de çok ünlü bir oyuncu. Dizinin başarısı ve sizin başarınız hakkında neler düşünüyor?
◊ Moda tasarımcısı, müzisyen, çevre dostu, reality show sunucusu, tarım ve bahçe işleri tutkunu, hayvansever, anne... Sizin hakkınızda araştırma yaparken gözüme çarpanlar bunlar oldu. Bu saydıklarımdan hangisi hayatınızda daha öncelikli ve neden?
- Kesinlikle anne olmak her şeyden önce gelir. Bu içgüdüsel bir cevap. Kalbimin olduğu yer annelik. Yaratmayı seven biri olduğumu söyleyebilirim. Artık tek bir şapka takmak da şart değil. “Yapmak istediğim şey bu” diyemedim, çünkü gençken çok net bir yolum yoktu. Yaratıcılığımı bulmak için farklı birkaç şey denemek ve birkaç farklı yoldan gitmek zorunda kaldım. Örneğin oyunculuk ve moda tasarımı sevdiğim şeyler. İki çok farklı şey ve benim çok farklı iki parçamı ortaya çıkarıyor. Farklı dünyaları bir arada yaşayabilmeyi çok seviyorum.
◊ Babanız Lionel Richie, vaftiz babanız Michael Jackson, vaftiz anneniz Nancy Davis. Çok ünlü bir aileden geliyorsunuz. Büyürken gerçek dünyaya uyum sağlamakta zorluklar yaşadığınız oldu mu?
◊ Sizin sektörde genelde iş ile aşkı ayırmak tavsiye edilir. Siz ise John Krasinski ile 11 yıldır evlisiniz ve birlikte harika projelere imza atıyorsunuz. Nasıl yapıyorsunuz bunu, anlatır mısınız biraz?
- Bilmiyorum! John ve ben bu ‘kusursuz çift’ fikrinin utanç verici olduğunu düşünüyoruz. Çünkü biz de tıpkı diğer çiftler gibi sadece çalışıyoruz. Ben ona çok değer veriyorum, o da bana çok değer veriyor. Sadece kişisel anlamda değil, profesyonel anlamda da birbirimize değer veriyor ve saygı duyuyoruz.
Ayrıca yaratıcı olarak çok uyumluyuz. Uyumlu olmanın bize yardımcı olduğunu düşünüyorum. Filmleri aynı şekilde izliyoruz, sahnelere ya da performanslara aynı şekilde tepki veriyoruz, onu etkileyen noktalar beni de etkiliyor. Birlikte çalışırken işimize yarayan bir akışkanlık var. Sana ne söyleyeceğimi, bu durumu sana nasıl açıklayacağımı bilmiyorum inan.
◊ Birbirinize sinir olduğunuz oluyor mu?
◊ Hollywood’un 1 numaralı köpek eğitimcisi oldunuz, şimdi de Amerika Başkanı ile çalışıyorsunuz. Beyaz Saray’a Joe Biden’ın köpekleriyle çalışmaya giderken ne hissettiniz?
- Bu Amerika Başkanı’yla ilk çalışmam değil. Hayvanların, köpeklerin güzel yönü ne biliyor musun? Babalarının Amerika Birleşik Devletleri Başkanı olduğunu bilmemeleri! Köpekler insanların oraya “Beyaz Saray” dediklerini de bilmiyor. Şöyle bir durum var... Beyaz Saray’da yaşayan köpekler için bir protokol yok. Halbuki orada yaşayan tüm insanlar önce eğitiliyor. Güven ortamı sağlanıyor. Köpekleri için de aynı şey geçerli olmalı. Köpekler nasıl bir ortamda yaşayacaklarını anlamalı ve o çevreye uyum sağlamalı.
İkinci konu, o ortamda yaşayan insanlara uygun adaptasyonun sağlanması. Beyaz Saray çok stresli bir ortam. Orada yaşayan ve çalışan insanların köpekleri gördüğü anda sakin olmaları gerektiğini öğrenmeleri gerekiyor. Çoğu köpeksever, heyecanla hareket eder. “Merhaba” diye köpeği sevmeye yönelir ya da köpekleri sevmeyen bazı insanlar korkar. Heyecanlı veya gergin insanlar, hiçbir evde özellikle de Beyaz Saray’da iyi sonuçlar alamaz.