Paylaş
◊ Neden bu filmin bir parçası olmak istediğinizi merak ediyorum açıkçası. Çünkü nadir film yapıyorsunuz. Rolü seçerken sizi neler etkiler? Belirli kriterleriniz var mı... Yönetmenin kim olduğu, senaryonun yazım şekli, hikaye, oyuncu kadrosu gibi?
- Benim için anlam ifade eden, bana anlamlı gelen bir şey olmalı. Ve bu anlamlı gelen şeyin ne olduğunu, neden anlamlı geldiğini asla açıklayamıyorum. Bu filmi kabul etme sebebim ise oldukça açık. Çünkü mutlaka ve mutlaka anlatılması gereken bir hikayeydi Muhammed’in olağanüstü yolculuğu. Korku ve işkenceyle geçirdiği dönem... Her şeye rağmen inanılmaz derecede insancıl, sevgi dolu, şefkatli, neşeli, sadık bir kişi olması... Bu hikayeyi daha çok kişi bilmeliydi. “Hotel Artemis” bu filmden önce oyuncu olarak yer aldığım son filmdi. Bir tür suç filmiydi. Filmde bana anlamlı gelen o kadar çok şey vardı ki... O karakteri oynamak istedim. Ama bana anlamlı gelen şeyi sana ya da başkalarına anlatabilmem çok zor. Açıklayamam...
◊ Korkunç bir yılı geride bıraktık. Hâlâ da koronavirüsle savaş halindeyiz. Siz nasıl geçirdiniz karantinayı? Karantinaya kolay adapte olan mı, yoksa nefret eden tarafta mısınız?
- Evet, korkunç bir yıldı. En zor kısmı, birçok insanın gerçekten acı çektiğini görmekti. Benim ise güzel bir evim var, ailem yanımda. Okumayı seven ve kendi alanında yaşayan bir insanım zaten. Şikayet edemem...İnsanların yaşadıklarını izlemek ve bu konuda hiçbir şey yapamamak çok zordu. Aynı durumda olmayanlar, onların yaşadıkları zorlukları asla anlayamayacak. Bu süreç hepimizi etkiledi ve iz bıraktı. Yaralandık ve umarım bu yaralar bizi daha iyi insanlar yapar.
EVDE FİLM İZLEMEKTEN YORULDUM
◊ Sinemaların kapanmasıyla karantina döneminde hepimiz televizyona yöneldik. Sizde durum nasıldı?
- Televizyon izliyordum. Ama tuhaf bir şekilde pandeminin yarısında televizyon izlemekten sıkıldım. Hatta evde film izlemekten de yoruldum. Bu yüzden artık izlediklerim konusunda biraz daha mantıklıyım. Daha çok yargılayarak seçiyorum neyi izleyeceğimi.
ANTHONY HOPKINS İLE OLAĞANÜSTÜ BİR İŞİ PAYLAŞTIK
◊ Son zamanlarda izledikleriniz arasında sizi çok etkileyen bir yapım var mı?
- “Time” adında bir belgesel izledim. Genç bir kadın yönetmenin çektiği olağanüstü bir yapım. Kendisi aynı zamanda sanatçı. Hapsedilme ve hapsedilmenin etkileriyle ilgili bir belgesel...
◊ “Kuzuların Sessizliği”nin 30’uncu yılı bu arada...
- Evet, hâlâ inanamıyorum. Anthony Hopkins ile yaptığımız birkaç şey var. Arada bir görüşüyoruz. En iyisini yaptığımız ve en iyi olduğumuz olağanüstü bir işi paylaştık. Bazen düşünüyorum da, “Tanrım umarım bu iş son kez elimden gelenin en iyisini yaptığım iş değildir” diyorum. Ama “Kuzuların Sessizliği” geçilmesi çok zor bir iş. Tony’yi (Anthony Hopkins) görmek beni mutlu ediyor. Çünkü birlikte gerçekten önemli bir iş yaptığımız duygusunu hatırlatıyor.
◊ “Napolyon ve Samantha” filminin devamı ne zaman gelir?
- Çok büyük bir soru. Yapılmasını 50 yıldır bekliyorum!
◊ Peki “Maverick” filminizdeki gibi tekrar komedi yapmayı planlıyor musunuz?
- Hayır, yakın zamanda komedi yapmayı planlamıyorum. Gerçi söylediğimden de şüpheliyim. Asla bilemezsin. Bir proje gelir ve çok etkilenirsem yaparım. Komediyi seviyorum aslında. İyi yazılmış birkaç komedi filmi yaptım. Ama iyi yazılmış bir komedi bulmak çok zor. “Maverick” William Goldman tarafından yazılmış iyi bir hikayeydi. Ayrıca fiziksel olmayan ama daha diyaloğa dayalı komedi tarzını seviyorum.
14 YIL ALIKONULDU VE İŞKENCE GÖRDÜ
◊ Son filminiz “The Mauritanian”a gelelim... 11 Eylül saldırısı sebebiyle ABD hükümeti tarafından yıllarca alıkonulup hapsedilen Mohamedou Ould Slahi’nin (Muhammed Veled Salahi) özgürlük mücadelesini anlatıyor film. Etkileyici bir hikaye. Biraz anlatır mısınız?
- 9/11’in verdiği terör korkusuyla rastgele seçilmiş insanlara verilen ızdırabı gösterdik. Bence filmdeki en büyük ders, Muhammed’in korku ve dehşetle ne yaptığıydı. 14 yıl alıkonuldu. Ülkeden ülkeye götürüldü, işkence gördü, defalarca sorgulandı, ailesinden koparıldı. Ama inancı, insan sevgisi ve hümanizmi sayesinde daha iyi bir insan oldu.
◊ En kötü koşullarda bile umudu kaybetmemek ve
her şeye rağmen affetmek...
- Açıkçası Muhammed’in yaşadıklarını hiçbir şeyle kıyaslayamam. İşkence, korku, alıkonulma... Hiçbir insanın yaşamaması gereken türde muameleden geçti. Yine de affetti ve daha şefkatli, neşeli, sevgi dolu bir insan olarak devam etti. Korkunç koşulları ve korkuyu nasıl iyiliğe dönüştürebileceğiniz konusunda hepimize insanlık dersi verdi.
NANCY’NİN EN SEVDİĞİM YANI ÇELİŞKİLERİYDİ
◊ Canlandırdığınız avukat Nancy Hollander için neler söylemek istersiniz?
- Nancy, bir sürü çelişkiden ibaret ve benim onun en çok sevdiğim yanı da bu çelişkileriydi. Ondan olmasını beklediğiniz şeylerden hiçbiri değildi Nancy. Alışveriş yapmayı seviyor, kırmızı tırnaklarını seviyor ve kırmızı rujunu seviyor. Onu asla kırmızı ruju ve kırmızı ojeleri olmadan görmüyorsun. Yarış arabası sürmeyi seviyor ve country western müziğiyle iki adım dansı etmeyi seviyor. Diğer taraftan da çok korumacı bir kadın. Kendini koruyor ve bu hem iyi hem de kötü. Çok fazla suçlu insanı savunduğu için böyle olmak zorunda kalan biri. Ve ayrıca anayasayı savunma misyonundan da vazgeçmeyen bir kadın.
◊ Muhammed’i canlandıran Tahar Rahim’i bu projeden önce tanıyor muydunuz?
- Tahar’ı “A Prophet”te izlemiştim. Şahsen tanışmıyorduk. O filmdeki olağanüstü performansını hayranlıkla izlemiştim. Tahar’ın Mohamedou’yu oynayacağını duyduğumda sevinçten havalara uçtum.
SLAHI’NİN KİTABINDAN UYARLANDI
“The Mauritanian” (Moritanyalı) 11 Eylül’ün hemen sonrasında El Kaide ile şüpheli bağlantıları olması gerekçesiyle alıkonulan Kuzey Afrikalı Muhammed Veled Salahi’nin öyküsünü konu alıyor. Filmde Muhammed’i Tahar Rahim canlandırıyor. Muhammed Veled Salahi’nin “Guantanamo Günlüğü” kitabından uyarlanan filmde 14 yıl boyunca resmi bir suçlama olmaksızın hapiste tutulan bir adamı savunan Avukat Nancy Hollander’ı ise Jodie Foster hayat veriyor.
Kevin Macdonald’ın yönettiği filmde Benedict Cumberbatch ve Shailene Woodley de rol alıyor.
TAHAR İŞKENCEYİ ANLAMAYA ÇALIŞIYORDU
◊ Zor, duygusal sahneler çektiğiniz günlerde sette rol arkadaşınızla karşılıklı kahve içip sohbet eder misiniz, yoksa tamamen kendi alanınıza çekilip sahneye mi hazırlanırsınız?
- Her oyuncunun tarzı farklıdır. Bazı oyuncuların sahneden önce dikkatinin dağılması gerekir. Kahve içerler, kitaplar, filmler, müzik hakkında etrafındakilerle sohbet ederler. Bazıları ise daha fazla odaklanıp konsantre olmaya ihtiyaç duyar. Çalıştığınız sette kimin nasıl hazırlandığını ve neye ihtiyacı olduğunu hissedersiniz. Tahar’ın hazırlık süreci bana göre daha zor oldu.
◊ Neden? Nasıl bir süreçti Tahar Rahim için?
- Tahar 15 yıl boyunca işkence görmenin yanı sıra psikolojik işkencenin ne olacağını hissetmeye ve anlamaya çalışıyordu. Bu sebepten daha zordu. Ben de sette onu rahatsız etmek istemedim.
HER ŞEYİ BİR KENARA ATIP CAPE TOWN’DA YAŞAYABİLİRİM
◊ Nerede çektiniz filmi?
- Cape Town. Filmin tamamını Cape Town’da çektik. Güney Afrika’da.
◊ Daha önce Cape Town’da bulundunuz mu?
- Evet. Eşimin orada akrabaları var.
◊ Çekimlerden arta kalan vakitlerinizde neler yaptınız Cape Town’da?
- Yürüyüş yaptık. Çok fazla yürüdük. Muhteşem sahillere gittik. İnanılmaz bir yer buldum, adını söylemek istemiyorum çünkü çok muhteşem.Üzüm bağlarına gittik. Tüm vapurların olduğu liman bölgesinde kaldım.Dürüst olmak gerekirse sahip olduğum her şeyi bir kenara atıp orada yaşayabilirim dediğim birkaç yerden biri Cape Town. Oranın çeşitliliğini seviyorum, insanları inanılmaz. Çok şey yaşamış ama yine de yaptıkları işi gerçekten önemseyen ve daha iyi bir ülke yaratmak için fedakarlık yapmaya istekli insanlar var Cape Town’da. Ve ben öyle insanları gerçekten seviyorum.
Paylaş