Gol düellosu şeklinde geçen çok heyecanlı Adana Demirspor-Çaykur Rizespor maçı sonrası belki de olduğundan daha keçi boynuzu tadında gelen Galatasaray-Keçiörengücü karşılaşmasının ikinci yarısının ortalarında hâlâ beklenen gol gelmemiş, kâğıt üzerinde kolay görünen maç, hafızalarında takımlarına dair en son hatıra 7-0’lık Başakşehir maçı olan taraftar için giderek daha endişeli gözlerle izlenen bir hal almıştı.
MAKUS TALİHİNİ YENEMEDİ
Kupada tarihinde en büyük başarısı bu tura gelmek olan Keçiörengücü karşısında, lig arasına girerken bıraktığımız Galatasaray yerine, sezon başındaki Galatasaray’ı bulduk. Dünya Kupası arası vermeyen 1. Lig’de, lig ikincisiyle aynı puan ve averaj farkıyla 6. sırada olan Ankara temsilcisi karşısına ideal 11’i olmasa da kalede Muslera’sıyla, orta sahada Torreira’sıyla, sezonun en çalışkanı Rashica ve Van Aaanholt’uyla hiç de yedek sayılamayacak bir kadroyla çıktı Galatasaray. İlk yarının son dakikalarında ceza sahasında yerde kalan Torreira’nın pozisyonunda kazanılan penaltıyı makus talihini bir türlü bozamayan Seferovic direğe nişanladı. Devre arasında takımından beklentisi hâlâ bitmemiş olan Okan Buruk, rakibi üç oyuncu birden çıkarırken sadece Torreira-Mertens değişikliği yaptı
GOLDE ASLAN PAYI KEREM'İN
Dakikalar ilerleyip maçta golsüz eşitlik bir türlü bozulmayınca önce joker Bafetimbi Gomis, sonra geçen sezonun kahramanı Kerem Aktürkoğlu oyuna girdi. Aranan gol, bu ikilinin iş birliğinden gelecekti. Topu ağlarla buluşturan Gomis olsa da golün büyük yüzdesini topu sol kanattan son çizgiye kadar indirip kale alanına çeviren Kerem’e yazmak gerek. Maçın son dakikalarında her iki takım adına peş peşe pozisyonlar gelse de skor değişmedi ve Galatasaray da adını son 16’ya yazdıran takımlar arasına yazdırdı
Lige verilen yaklaşık 40 günlük ara sonrası, kazananın yoluna devam ettiği kupa maçlarıyla ülke futboluna geri dönmüş olduk. Dünya Kupası’nı gelmiş geçmiş en iyi finallerden biriyle kapatmamış olsaydık belki adaptasyonumuz daha kolay olabilirdi ancak ilk gole kadar geçen sürede izlediğimiz oyun, takımlarının özlemiyle tribünlere koşan 20 bine yakın taraftar dışında sanırım kimseyi mutlu etmedi. Maç ritmini 30. dakikada King’in ayağından gelen gol sonrasında buldu.
iSTANBULSPOR DEĞiŞMEMiŞ
Lig arasını daha iyi geçiren, bu süreçte yerli-yabancı rakiplerle oynadığı hazırlık maçlarının hiçbirini kaybetmeyen ve farklı galibiyetler alan ev sahibi Fenerbahçe; aynı dönemde benzer hazırlık maçlarında çok da parlak skorlar almayan, Fatih Tekke’nin takımın başına geçmesi sonrası bir değişim sürecine girmeyi uman ama henüz oralarda olmayan rakibi İstanbulspor karşısında teoride ağır basan taraftı, pratikte de öyle oldu.
Farkı ikiye çıkaran Batshuayi golü öncesindeki pozisyon VAR olsaydı belki faul olarak kayda geçer ve gol de iptal olabilirdi ancak ne o pozisyon ne de maçın ilerleyen dakikalarında penaltı beklentisiyle itiraz edilen diğerleri, herhangi bir kararı değiştirmedi. Fenerbahçe Batshuayi’nin ikinci golüyle farkı üçe çıkardıktan sonra golü aramaktan hiç vazgeçmediyse de aranan gol maçın son dakikalarında santrası yapılmayan pozisyonda Topalli’nin takipçiliğinde İstanbul’dan geldi.
Tarihte ilk defa aralık ayında yaşayacağımız için sonrasında ligin ve takımların nasıl etkileneceği konusunda hiç kimsenin bir fikri olmadığı 1,5 aylık Dünya Kupası arasına her iki takımın da kazanarak girmek istediklerini tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yoktu belki ama bu maçtan bu sonucun çıkacağını tahmin edeceklerin sayısı pek fazla değildi kuşkusuz.
iYi OYUN VE TAKIM iÇi DAYANIŞMA
Ligin üst sıralarını yakından ilgilendiren maçta, bir yanda bu sezon evinde oynadığı maçlarda topladığı 16 puanla ligin Fenerbahçe’den sonra en iyi takımı Başakşehir, diğer yanda deplasman karnesi ligin en iyisi Galatasaray vardı. Alanyaspor maçının ilk 30 dakikasında oynadığı sezonun en iyi futbolunu maçın tamamına yayan, derbi galibiyetinden kazandığı morali, iyi oyun ve daha önemlisi takım içi dayanışmaya tahvil etmiş inanılmaz bir takım vardı sahada.
SEZON BAŞINDAKi HAVA DAĞILDI
Sarı kırmızılılar elde ettikleri 7 farklı skoru ligin alt sıralarındaki bir takıma karşı değil, ligin en iyi futbol oynayan, en iddialı takımlarından birine karşı alırken, bu görkemli galibiyetin Fenerbahçe’nin yenildiği haftada alınması, Kerem’in hat-tricki, İcardi’nin attığı ve attırdıkları, Rashica’nın haftalardır sürdürdüğü iyi oyununu golle süslemesi, maçın sonunda tüm takımın Kerem’i öne çıkarması da sezona başladıkları havanın çoktan dağıldığının göstergesi oldu. Okan Buruk sonunda derin bir nefes alarak ve takımı tam havaya girmişken gelen dünya kupası arasına, yakın arkadaşı Emre Belözoğlu’na da kariyerinin en farklı mağlubiyetini yaşatarak girmiş oldu.
Üçüncü Lig 2. Grup’un düşme hattındaki Yeşilyurt Demir Çelik Ofspor’un 23 yaşındaki oyuncusu Miraç Türkyılmaz’ın biraz da kendi kişisel becerisiyle yarattığı ve ceza sahası dışından şık bir vuruşla Galatasaray ağlarıyla buluşturduğu top, gol olarak kayıtlara geçtiğinde dakikalar 18’i gösteriyordu. Gol, bir Salı akşamı, saat 21.00’de oynanan kupa maçı için stada gelen 23 bin taraftar üzerinde soğuk bir duş etkisi yarattı.
ARTIK SiNiRDEN GÜLDÜ!
Kazananın bir üst tura devam ettiği, Ziraat Türkiye Kupası 4.Tur mücadelesinde, ev sahibi Galatasaray mütevazı rakibine karşı elinden geldiğince yedek kadro ve genç oyuncularla sahaya çıkmış olsa da sahadaki Seferovic’li, Gomis’li, Mata’lı, Van Aanholt’lu, Dubois’lı kadro değil kupada, ligdeki birçok takımın hayallerini süsleyecek bir karmaydı yine de... İlk yarı biterken Galatasaray Seferovic ayağından durumu 1-1 beraberliğe taşımış olsa da ilk 45’in dikkat çeken oyuncusu attıklarıyla değil, kaçırdıklarıyla öne çıkan ve farklı dakikalarda yakaladığı 7 pozisyonun hiçbirini gole çevirememenin verdiği sinir bozukluğuyla kendisi bile gülmeye başlayan Gomis’ti. Fransız oyuncunun bahtsızlığı ikinci yarıda da değişmedi. Okan Buruk’un herhangi bir oyuncu değişikliği yapmadan başladığı ikinci 45’in daha üçüncü dakikasında Seferovic’in sol taraftan indirdiği pas bile değil, asist niteliğindeki ortaya yaptığı vuruş da üst direkte patladı. Aranan gol, 79.dakikada Berkan’dan gelse de sarı-kırmızılılar yüzde 75 topa sahip oldukları bir maç oynamış ve özellikle ikinci yarıda rakip kaleye kabus gibi çökmüş olsalar da farkın açılmasını kendi şanssızlıkları kadar, rakibinin son dakikalara kadar bırakmadığı mücadelesi engelledi
Haftaiçi Avrupa kupalarında gruplarını lider bitirerek son 16 turuna ışınlanan iki başarılı ve yorgun ekibin karşılaşmasında avantaj, fikstür yoğunluğunu aktif rotasyonla çözen ve daha ligin 12.haftasında bir Fenerbahçe efsanesine dönüşen Jorge Jesus’un takımındaydı kuşkusuz. Yine de Rıza Çalımbay’ın ekibinin sezona nasıl başlamış olursa olsun, bu ligin en mücadeleci takımlarından biri olduğunu, sarı lacivertlilere her zaman ters geldiğini, Fenerbahçe’nin kağıt üzerinde favori olduğu birçok defa Sivas karşısındaki şanssızlığını kıramadığını ve ligde oynadıkları son dört maçta Yiğidolar’ı mağlup edemediğini hatırlayanlar için temkinli telaffuz edilen bir avantajdı bu.
iLK YARIDA SiVAS ÜSTÜNDÜ
Bu sezon şampiyonluğu çok istediğini sadece saha dışındaki proje ve kampanyalarıyla değil, saha içindeki coşku ve futboluyla da gösteren Fenerbahçe, taraftarını sadece forma numaralarındaki fotoğraflarda değil, tribünde de arkasına almış şekilde başladı maça. Karşısındaki rakip kim olursa olsun hücum gücüyle baskı kurmayı seven ve son dört lig maçından 14 gol çıkaran ev sahibi karşısında, ilk yarıda daha baskın olan taraf, en azından ilk 45 sonunda Yatabare’nin ayağından birkaç pozisyon kaçıran Sivasspor’du.
KIRMIZI KART YANILGISI
İkinci yarı başında Batshuayi’nin ikinci sarıdan kırmızı kart görmesinin oyunu Sivasspor lehine çevireceğini düşünenler yanıldı. Karttan sadece birkaç dakika sonra Alioski’nin düşürülmesiyle kazanılan penaltıyı Valencia rahat bir şekilde ağlara gönderdi. Dakikalar ilerledikçe Sivasspor’un yorgunluğu, oyuncu değişiklikleriyle tazelenen Fenerbahçe’nin oyundaki ağırlığı daha fazla hissedilmeye başladı. Sivasspor bir kişi fazla oynamanın avantajını maçın hiçbir anında lehine çeviremedi.
Alt sıralardan kurtulmak isteyen Sivas ile liderliğini perçinlemek isteyen sarı lacivertlilerin maçında ağır basan taraf Fenerbahçe oldu. Sarı lacivertliler bu sonuçla 2019-20 sezonundan bu yana ligde yenemediği tek rakibini de yenmiş oldu.
Takımda İcardi var, Mertens var, kenardan alkışlayan Gomis var, Torreira var, Oliveira var yine de golü atan Kazımcan ve Van Annholt yerine sol bek pozisyonunda oynayan Emre Taşdemir oluyor. 60 dakika boyunca Galatasaray’ın atamadığı golü, kafayla yere çarptırarak ağlarla buluşturan bir zamanlar Ozan Tufan’la birlikte kendi jenerasyonunun en parlak isimlerinden biri olarak kabul edilen, sonrasında siz deyin sakatlıklar, ben diyeyim başka eksiklikler yüzünden kariyeriyle cebelleşmeye girip bu sezon A takıma geri dönüş yapan ve sonuçta tam 2 bin 148 gün yani 7 sene sonrası bu gole kavuşan Emre oluyor.
KARAGÜMRÜK iYi BAŞLAMIŞTI
Burada olduğuna hâlâ inanamadığımız ve aldığı kötü sonuçların Türkiye’den gitmesine yol açmayacağını umduğumuz Pirlo’nun Karagümrük’ü, 33.dakikada bir kişi eksilene kadar Galatasaray’a kök söktürüyor, sarı kırmızılıların oyuna dengeyi getirmesi için rakibin bir oyuncusunun, Adnan Uğur’un oyundan atılması gerekiyor.
ViViANO OLMASA...
Kaleci Viviano bu denli yıldızlaşmasa, daha erken yakalanabilecek gol, İtalyan oyuncunun üstün performansı sayesinde 85.dakikaya kadar bir türlü gelmiyor.
O dakikada, oyuna sonradan giren Gomis’in yarattığı pozisyonda topa önce Torreira vuruyor, savunmadan seken topu günün yıldızı Emre Taşdemir içeri çeviriyor. Mata’nın sol ayakla içeri yuvarladığı top, ağlarla buluşuyor ve takımının ikinci golü ve Emre’nin asisti olarak kayda geçiyor. Galatasaray, hasret kaldığı 3 puana böylece kavuşuyor.
ÇABUK REAKSİYON VERDİ
Kızılyıldız taraftarının meşale şovu ve yoğun duman altında başlayan maçta, ilk gol savunmadan çıkan Trabzonspor’un hatalı pasını iyi değerlendiren Bukari’nin pasıyla Katai’nin ayağından 37.dakikada geldi. Trabzonspor reaksiyon vermekte gecikmedi; neredeyse her maçında ya gol atan ya asist yapan Bakasetas, sağ çaprazdan kazanılan serbest vuruşta topu sol ayağıyla direkt kaleye yolladı, Mitroviç’in sırtına çarpan top kaleciyi yanıltınca iki dakika sonra skora denge geldi.
GENÇ VE DİNAMİK RAKİP
Genç ve dinamik Kızılyıldız’ın kaleye direkt oynamayı seven, mücadeleci oyun stili ve en az takım kadar dinamik ve hiç susmayan taraftarının desteğiyle bu maçı bırakmaya niyeti yoktu. Sükseli Monaco maçı sonrası toparlanan ve çıkışa geçen Trabzonspor ise tecrübesi ve usta ayaklarıyla oyunu tutmaya ve sakinliğiyle maçı çevirmeyi planladığı açıktı. Topla oynama ve pozisyona girme konusundaki üstünlüğünü skora yansıtamayan, 2 pozisyonda direklere takılan Trabzon 64.dakikada Pesiç’in golüne engel olamayınca ve tüm baskısına rağmen aradığı beraberlik golünü bulamayınca, grubun diğer maçında da Ferencvaros’la Monaco 1-1 berabere kalınca grup iyice arap saçına döndü ve hesaplar son haftaya, Trabzon’un evinde lider Ferencvaros’u ağırlayacağı son maça kaldı.
İlk yarı biterken ofsayttan verilmeyen goller, bir kırmızı kart, tartışmalı penaltı kararları, atılan 4 gol ve tabelada yazan 2-0’lık skor vardı. Boey’nin direkt kırmızı, Muslera’nın sarı kart görmesine yol açan pozisyon sonrası Galatasaray’ın maçın başındaki nefes kesen temposu ve bol pozisyonlu atak futbolu bıçakla kesilmiş gibi durdu. Sarı kırmızılılar adına oldukça keyifli giden maç, bir anda her anlamda tersine döndü.
Oysa kendi evinde, stadı tamamen dolduran taraftarları önünde, iki tribüne yayılan görkemli 29 Ekim koreografisinin coşkusuyla çok yüksek tempoyla maça başlamıştı Galatasaray.
Ligde 6 hafta sonra alınan Kayseri mağlubiyeti sonrası, haftaiçi alınan 7 gollük Kastamonu galibiyeti, aranan özgüveni takıma aşılamış, ideal kadrosuyla maça başlamış, Rashica ve İcardi’nin yıldızlaştığı bir 30 dakika geride bırakmıştı.
FARiOLi KLASiĞi iZLEDiK
Bu hafta Pro A lisansına kavuşan Farioli, artık kanıksadığımız, geriden oyun kurarak rakibi üzerine çeken ve kontrataklarla golü arayan oyun planıyla sahadaydı. İlk yarıda Galatasaray’ın agresif oyunu karşısında fazla pozisyonuna giremeseler de ikinci yarı sezonun en iyi oyuncusu Boey’nin yokluğunda zorunlu yapılan değişikliklerle Galatasaray bambaşka bir çehreye bürününce aradığı pozisyonları fazlasıyla buldu.
HAKiMiYETi KAYBETTiLER
Okan Buruk, 68.dakikada Balkovec’in serbest vuruşundan gelen frikikle farkı teke indiren gol sonrası, Oliveira’yı çıkarıp Emin Bayram’ı alarak oyunu tamamen savunmaya çekince, maçın hakimiyetini tamamen Alanyaspor’a bırakmış oldu.
Galatasaray çok iyi başladığı, hızlı goller bulduğu ve farka gideceği beklenen maçta 90+1. dakikada Ahmet Hassan’dan gelen gole engel olamayınca, hiç beklemediği dramatik bir beraberliğe razı oldu.