Sadece bir seneliğine yönetime gelip, önce Dünya Kupası, sonra çok büyük bir deprem felaketiyle sarsılan bir sezonda, durumu idare etmenin ve seçime hazırlanmanın çok ötesinde projelere soyunan Federasyon Başkanı Mehmet Büyükekşi, Letonya maçında çok heyecanlandığını anlatsa da, onu asıl heyecanlandıran şeyin tek aday olarak gireceği seçimler sonrası detaylarını peş peşe duyacağımız projeler olduğu ortadaydı.
“Hedefimiz Avrupa Şampiyonası'na katılmak değil, orada başarılı olmak. 2002 ve 2008 sonrası başarımız yok” diye başladığı konuşmasında hedefinin sürdürülebilir projelere imza atmak olduğunun altını defalarca çizdi.
Bu dört senelik dönem sonrası bir daha aday olmayı düşünmediğini söyleyen Büyükekşi, “Futbolda iki büyük seçim yaşadık. Infantino ve Ceferin de tek aday olarak seçildiler. Ben adaylığımı genel seçimlerden önde açıkladım. Başka aday çıkması için yeteri kadar zaman vardı, bunu da isterdim ama çıkmadı. Türk futbolunda hakem hatası dışında hiçbir şey konuşulmuyor ve bunun kimseye faydası yok. Kalıcı ve sürdürülebilir şeyler yapmazsak başarılı olamayız” diye başladığı konuşmasında FIFA’ya üye 55 ülkenin 52’sinin strateji planı varken bizim olmamasının kendisini çok üzdüğünü, strateji planının şu anda tüm paydaşların katkılarıyla oluştuğunu ve kısa sürede devreye gireceğini anlattı.
- Yeni dönemde 3-5-10 yıllık planlarla çalışacağız. 2024’te uygulamalar hayata geçmeye başlayacak.
- KPMG ile çalışıyoruz, statik değil, dinamik projeler yapacağız. - Stratejiyi tek başımıza değil, futbolun tüm paydaşlarıyla yapıyoruz. Şu ana kadar 35 tane çalıştay yaptık, yapmaya da devam edeceğiz.
- Ölçmezsen yönetemezsin. Her şeyi ölçülebilir hedeflere böleceğiz ve sonuç da, başarı da ölçülebilir olacak.
- Türk futbolunun tüm kulüplerinin borcu var. Bu sürdürülebilir bir şey değil.
-
KÜLLERiNDEN DOĞANLAR
Son dakikalarında ölüp küllerinden doğdukları Letonya maçı sonrası bizim çocukların da durumu çok farklı değildi. Yediğinden bir fazla atmak suretiyle gruba tutundukları ancak oyun olarak ışık vermedikleri maçın sonrasında, başkasının eleştirmesine bile gerek kalmadan, Hakan Çalhanoğlu ile öz eleştirilerini yaparak ve evlerinde oynadıkları son maçta Hırvatistan’a yenildiklerini akıllarının bir köşesinde tutarak çıktılar sahneye.
Daha 9.dakikada ofsayta takılarak iptal edilen gol sonrası hızlı başladığımız maçta ritmi kaybedince, çok organize olmayan ataklar stoperler arasında yok olan forvetimiz Barış Alper’e ulaşmayınca çok etkili pozisyonlar yaratamadık.
Doğrusu Galler de bizi iyi kapadı. Özellikle Zeki ve Cengiz’li sağ kanattan gelmeye çalıştıysak da başaramadık. Kırmızı karttan sonra milli takımdan daha etkili bir oyun beklentimiz ikinci yarıya kaldı.
BiRKAÇ TALiHSiZLiK
Aradığımız futbola ve gole ulaşmak için birkaç talihsizlik daha yaşamamız gerekecekti. Önce dakika 64’te kazanılan penaltıyı Hakan kaçırdı, sonra 68’de Umut Nayir’in golü VAR’dan döndü. Aranan sayı, 72. dakikada yine Umut’tan geldikten sonra iyice kendimizi bulduk. Arda Güler’in usta işi şık golü herkesin keyfini yerine getirdi. Oyunun kalan dakikalarında tüm stat Meksika dalgasıyla Samsun’dan başlayan bir başka milli mücadeleyi kutluyordu sanki.
<iframe width="760" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/7JNVr_8MNNI" title="Arda Güler'in Fenerbahçe'den gitmemesi için ona ne söylemek istersiniz?" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
Şampiyonlar Ligi’nin tartışmasız en güzel finaline ev sahipliği yapan Atatürk Olimpiyat Stadı, yenilenen çehresi ve bir türlü yenilenemeyen bilet kategorisi ayırmayan eşitlikçi trafik sorunuyla maça hazırdı! Kapılar 18.00’de açıldığında, çoktan orada olmayanlar, yine kılpayı yetişip söylene söylene yerlerine oturdular. Bu sezonun en parlak yıldızı City, görkemli Bayern ve Real galibiyetleri sonrasında kâğıt üzerinde daha favori olarak çıktığı maçta hem Mancini ve Pellegrini ile başlayan, Guardiola ile şaha kalkan hamleyi en büyük kupayla taçlandırmak hem de son 6 sezonda 5 kez şampiyon olan teknik direktörlerini sadece Ancelotti, Zidane ve Bob Paisley’den oluşan ‘3 Kupalı Antrenörler’ elit kulübüne sokmayı istiyordu.
iLK YARI KEYiF VERMEDi
Inter kaybedecek hiçbir şeyi olmamanın dayanılmaz hafifliğiyle çıktıği maçta ısrarla göbekten gelmeyi deneyen City’yi resmen kitledi. İlk yarı bitmeden De Bruyne’ün sakatlanarak çıkması, ilk yarıda Guardiola’nın oyun planını iyice sekteye uğratan unsur oldu. İlk 45 savunma futbolu izlemeyi sevenler dışında fazla seyir zevki vermediyse de maç ikinci yarıda hızlandı. İlginç şekilde daha fazla savunma yapan Inter, kontralarla daha çok pozisyon bulan taraftı.
YiNE UNUTULMAZ OLSUN
Zaman zaman, hele o son kornerde İnter de atsın, maç uzasın yine unutulmaz bir final olsun diye hissetsek de maçı, belki bu 90 dakikayı olmasa da bu sezonu sonuna kadar hak eden City kazandı.
<iframe width="760" height="480" src="https://www.youtube.com/embed/tvyytznAt1g" title="Icardi'den sonra Firmino, asitsiz kola gibi | İsmail Yüksek & 'Şampiyonluğu siz mi hak ettiniz?" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
Ligin ilk yarısında 4-1 kaybettiği Karagümrük karşısına, sadece rövanşı almak için değil, geçen haftaki derbide sergilediği etkisiz oyununu kendi seyircisi önünde temize çekmek için çıktı Trabzonspor ama taraftar bu sezonla ilişkisini bir süre önce kesmiş olduğundan bunu izlemek için çok fazla canlı şahidi yoktu. Bu sezon klasmanın üst sıralarında olmamasını biraz da gol yollarındaki başarısızlığına borçlu olan bordo mavililer, ilk yarıda kaleyi bulan iki isabetli şuttan üç gol çıkararak ilginç bir istatistiğe imza attılar.
GOL SIKINTISI YAŞAMIYOR
Sezon başından bu yana gol yemekte de, gol atmakta da herhangi bir sıkıntısı olmayan Karagümrük, daha 8.dakikada kazanılan kornerin ardından ceza sahasında yaşanan karambolde topu ağlara gönderen Bartra’nın golüne, sadece 2 dakika sonra Diagne ile cevap verse de, önce kaleci Batuhan’ın kendi kalesine attığı gol olarak kayda geçen ve aslında Trezeguet’ye yazsak da kimsenin itiraz etmeyeceği golle geriye düştü. Sonra yine Abdülkadir-Trezeguet ortaklığında Mısırlı oyuncunun harika vuruşuyla farkın ikiye çıkmasını engelleyemedi.
KARAGÜMRÜK ÜMiDi KESMEDi
Gol olarak tatminkâr, oyun olarak ehhh sayılabilecek bir ilk yarının sonunda, farka rağmen Borini, Diagne, Bertolacci veya Lobjanidze gibi gole yakın isimleriyle bu maçtan ümidini kesmeyen Karagümrük’ün oyuna geri dönmesi için ihtiyacı olan tek şey bir goldü, ancak aranan gol, 51’de Abdülkadir-Trezeguet ortaklığından geldi. Trezeguet yorulmamış olsaydı ya da 57’de Abdülkadir’in kaleyi bulan kafası ofsayt gerekçesiyle iptal edilmeseydi fark daha da büyüyebilir ve Trabzonspor uzunca bir süredir ulaşamadığı 5 gollük skorlara çıkabilirdi.
<iframe width="760" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/Y_TzB3XMJOs" title="Jesus'un o sözleri 'Ya sabır!' dedirtti | 'Arda Güler, kim gelirse gelsin oynar' | Zaha & Aboubakar" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
Özellikle ilk yarısında büyük baskı kurduğu ve bu bölümün uzatma dakikalarında gelen penaltıyla 1-0 kazandığı Başakşehir maçına benzer bir ilk 45 dakika izledik. Belki sahada bu sezon defalarca izlediğimiz, ilk dakikadan itibaren rakibe baskı kuran, yıldız oyuncularından biri olmazsa diğeriyle gol atacağını hissettiren Galatasaray yoktu ama savunmada hiç pozisyon vermemesiyle de Başakşehir maçındaki performasını hatırlatıyordu.
RAKiBE POZiSYON VERMEDi
İlk yarıda ceza sahasında 31 kez topla buluşmuş bir takım için, Rashica’nın direkten dönen (bu sezonun 20. kez direkten dönen topu olarak kayıtlara geçen) şutu dışında çok da net pozisyonu yakalayamamış olmak belki bu maçtan bol gol beklentisinde olanlarda hayal kırıklığı yaratmış olabilir. Ancak ligde son dört maçını kaybetmeyen ve geçen hafta hükmen kazandığı Hatay karşılaşması sonrası düşme potasından uzaklaşan ve rakip kim olursa olsun gol bulma konusunda zorlanmayan İstanbulspor’a pozisyon vermemiş olması da hanesine yazılacak artı puandı kuşkusuz.
BiR GOL DAHA GEREKiYORDU
Beklenen golün geldiği dakikalar ve penaltıdan fileleri havalandıran isim de Başakşehir maçını hatırlatacaktı. Rashica’nın ceza sahasında düştüğü pozisyona VAR’dan gelen penaltıyı, İcardi oldukça sert bir vuruşla ağlara yolladıktan sonra maç bir anda hızlandı. Her ne kadar İcardi’nin kaydettiği ikinci gol ofsayt gerekçesiyle kayda geçmediyse de ve Eze dışında ne kaleyi düşünen ne pozisyon yaratan bir rakip sahada olmasa da, İstanbulspor’un skor ne olursa olsun futbolundan ve golü düşünmekten vazgeçmediğini bilenler, deplasman sahasını kendi evine çeviren Galatasaray taraftarının rahatlaması için en az bir gol daha atması gerektiği açıktı.
Ligin hem üst hem alt sıralarını yakından ilgilendiren maçta beklenen golün gelmesi için ikinci yarının son dakikalarında Nelsson’la başlayan atakta Kerem’in ara pasını beklemek gerekecekti. Ve golü bulan isim yine İcardi olacaktı.
<iframe width="866" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/Iq4Zu5yVP_c" title="Selçuk İnan, Fenerbahçe'ye & Emre Belözoğlu, Galatasaray'a | Taraftar ne diyor?" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
Geçen sezon ligin bir an evvel bitmesini isteyen şampiyonluk özlemi içinde bir Trabzonspor izliyorduk, bu sezon bambaşka sebeplerden yine sezonun çabucak bitmesini isteyen bir Trabzonspor izliyoruz. Düşme hattına yakın olmakla uzak olmak arasında bir yerde takılı kalan, son haftalarda aldığı iyi sonuçlarla alt sıralarla mesafeyi açan ve bu uzun sezonun artık sona ermesini istemek konusunda belki de benzer duygular paylaşan rakibi Ankaragücü ile prestij mücadelesi denebilecek bir karşılaşmaya çıktılar.
iLK OLARAK KARTLAR GELDi
Son beş haftada 1 puan toplayabilmiş ev sahibi, aynı dönemde 10 puanı hanesine yazdırmış Ankaragücü karşısında yeni hocası Bjelica ile kendi seyircisi önünde kazanmak için çıktı sahaya. Maça belki de bu motivasyonla hızlı başladı Trabzon. İlk pozisyonlar gol değil ama hızlı kartlar getirdi. İlk sarı kartı rakibine yaptığı sert hareket sonrası Doğucan görse de sadece bir dakika sonra önce rakibinin ayağına basan Kitsiou, sonra onun kartına itiraz eden Tolunay Kafkas kırmızı kartla oyun dışında kaldılar.
OYUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ RAKiBiNE KABUL ETTiRDi
İlk yarının kalan dakikalarında önce temposu düşen bir futbol, sonra Trabzon lehine ağır basan bir ibre ve uzatma dakikalarında Umut Bozok’tan gelen bir gol izledik. Umut, bu sezonun dördüncü golünü 45+1’de attı, beşinci golünü Ankaragücü Taylan’la beraberliğe çok yaklaştığı pozisyonun hemen sonrasında 62. dakikada kaydetti. Maçın büyük bölümünü 10 kişi oynayan Ankaragücü, özellikle ikinci yarıda rakibinin üstünlüğünü kabul etmek zorunda kaldı, tüm konsantrasyonunu farkın açılmasını engellemeye verdi. Trabzon yeni teknik direktörü Bjelica’yı galibiyetle karşılamış oldu.
<iframe width="760" height="465" src="https://www.youtube.com/embed/e5wRulc0za0" title="Can Arat: Şu an Fenerbahçe'de banko 11 oynardım | Jesus'un kafası bulanık | Fatih Terim & Arda Güler" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
Kâğıt üzerinde zor sayılabilecek Sivas deplasmanında, ilk yarı bittiğinde skorboard misafir takım lehine 0-3 gösteriyordu. Daha zor olan; henüz 8. dakikada en golcü ismi Valencia, Sivasspor kalecisi Ali Şaşal’la çarpışarak ambulansla sahayı terk ettikten sonra Rossi’nin kendi kendine yarattığı ve sol ayağının içiyle Sivas kalecisinin bakışları altında sağ köşeye yuvarladığı ilk gol müydü, yoksa İrfan Can Kahveci’nin Saiz’e yaptğı faul sonrası VAR’dan kırmızıya dönen kartı sonrası 10 kişi kaldıktan sonra Arda Güler’in uzaktan vuruşuna Ferdi’nin takipçiliğiyle gelen üçüncü gol mü tartışılır. O üçüncü gol, sadece birkaç dakika önce Ferdi’nin golüyle ikiye çıkan skoru rahatlatmanın ötesinde, psikolojik olarak 10 kişi kalan takımı rahatlatan unsurdu muhakkak.
YABANCILARA KAYBETMiYORDU
Yabancı meslektaşlarını ağırladığı Süper Lig maçlarında kaybetme alışkanlığı olmayan Rıza Çalımbay, geride kalan 9 maçta tek mağlubiyetini Montella’nın Adana Demirspor’undan almıştı. İlk yarıda pozisyona giremeyen ve her türlü istatistikte geride kalan takımını kaleci dahil üç değişiklikle ikinci yarıya çıkarmayı tercih etti.
ARANAN GOL CAiCEDO’DAN GELDi
Aranan gol, beşinci oyuncu değişikliğinden hemen sonra, henüz bir dakika önce oyuna giren Caiceido’dan geldi. Bir süredir Fenerbahçe kalesini yoklayan kırmızı beyazlılar, sağdan gelişen atakta Robin Yalçın’ın pasını Caiceido ile buluşturunca, Ekvadorlu oyuncu ayağının tozuyla topu ağlara yolladı ve kale direğine çarparak ağları bulan top takımının tek golü olarak kayda geçti. Rakibinin puan kaybettiği geçen hafta yakaladığı avantajı iyi kullanamayan Fenerbahçe, derbi haftasında hatasız bir skorla maçı tamamlayarak bekleyişe geçti.
<iframe width="760" height="445" src="https://www.youtube.com/embed/bCcHxb8jhSQ" title="Jorge Jesus gitmeli mi, kalmalı mı? | Taraftar ne diyor?" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
Boey’nin sağ çaprazdan arka direğe yolladığı topu boş kaleye yuvarlayan Kerem skoru açtığında dakikalar henüz 3’ü gösteriyordu ve belki de Karagümrük dışında herkes bu maçın kalanının kolay geçeceğini düşünüyordu. Ama öyle olmadı.
PES ETMEYE NİYETLERİ YOKTU
Kolay gol yese de aynı kolaylıkta gol atabilen ve iki hafta önceki F.Bahçe mağlubiyetini bir kenara bırakırsak, son 14 haftada mağlubiyet yüzü görmeyen, kazanamadığı maçları da beraberliğe bağlayan Pirlo’nun takımının kolay pes etmeye hiç niyeti yoktu ve ikinci gol arzusuyla topluca ileri çıkan G.Saray savunmasını kontrataklarla yokluyorlardı. Nitekim gol, tam da öyle bir pozisyonda çok tanıdık bir isimden geldi. Ceza sahası sol çaprazdan çektiği sert şutla, eski takım arkadaşı Muslera’nın hatasını affetmeyen Diagne’den başkası değildi. 22. dakikada 5-0’a gelen Newcastle-Tottenham ya da ilk yarıda tam 7 gol izleten Adana Demir-Kayseri maçı kadar olmasa da ilk yarının kalan dakikalarında benzer bir maç izledik. Lobjanidze-Borini ikilisi önce dakika 26, sonra dakika 30’da herkesin şaşkın bakışları arasında skoru 1-3’e getirdiler.
GOL UMUDU ICARDI KAÇIRDI
Icardi'nin yokluğunda değişen taktik ve yoğun pres sarı-kırmızılı takımın, özellikle Adekugbe’nin kanadında fazlasıyla açık vermesine, yüksek tempo oyuncuların beklenenden hızlı yorulmasına sebep olunca, Icardi ısınmaya başladı. İlk yarının uzatma dakikalarında kazanılan penaltıyı gole çeviren Oliveira takımını ikinci yarı öncesi umutlandırdı. İkinci 45’te Rashica’nın düşürülmesiyle kazanılan ikinci penaltıyı, gol umudu olarak oyuna giren Icardi’nin kaçırması bu maçın belki de en trajikomik anıydı. Beraberliği ceza sahası içindeki karambolde topu bir anda önünde bulan ve nadir gollerinden biri olarak kaleye yollayan Boey getirse de G.Saray bu maçta iki puan mı kaybetti, bir puanı mı kazandı tartışılır. Tartışılmayacak tek şey şampiyonluk hesaplarının bir kez daha karıştığı olsa gerek.