Bahar Akıncı

Bırak hüznüm dağınık kalsın

31 Ekim 2011
Biz çok kayıp verdik. Akılsız başlarımızı duvarlara vurduk her kayıptan sonra.

Dipsiz karanlıklara bağırdık hep; “orada kimse var mı?”  

Vardı aslında. Demirden çalan bir müteahhit, buna göz yuman bir kamu görevlisi, ruhsatı veren bir bilirkişi.
 
Cana değil, mala gelsin dedik.
Nasıl olsa dünya kadar zorunlu deprem sigortası ödedik, canlar kurtulsun da gerisi kolay dedik.
Bunları derken duble yoldan geçiyormuşuz meğer.
Altımızdaki yolun da kıymetini bilemedik.

Biz arkadaşlarla aramızda 88 yıldır her 29 Ekim, çalgısız çengisiz bir kutlama yapardık.

Yazının Devamını Oku

Van için fotoğraf çekmek

29 Ekim 2011
FOTOĞRAFA ucundan kıyısından bulaşmak bile acayip bir his...

Seni alıp bu dünyanın gerçeğinden koparıp yeni bir gerçeklikle burun buruna getiren. Acıyı ve yıkımı fotoğraflarken bile kendi içinde başka bir gerçeklik barındıran. Daha dün sabah işe gelirken “birileri çıksa” dedim. “Çıksa ve gidip Van’ı fotoğraflasa! Oradaki acıyı, kolonlardan çalınan her bir gram çimentonun demirin ne hayatlara mal olduğunu gözümüze soksa... Ve bunu bütün bir ulusun bam teline basacak şahane bir gözle yapsa.” İşte, o birileri beni duymuş gibi önceki gün aradı. İzmirli 3 profesyonel fotoğraf sanatçısı. İsimleri Ethem Onur Parlar – Mete Okumuş – Yaman Umut Bilir. Paris ve Londra’da bir çok ödül almışlar. Bu kez Van için bir şeyler yapmak istiyorlar. Gerekirse araçlarında ya da çadırda yatıp kalkıp bir hafta boyunca VAN gerçeğini yalın bir dille fotoğraflamak, sonra dönüp sergi açmak ve bu sergiden elde edilecek geliri yine VAN’a aktarmak. Ve desteğe ihtiyaçları var. Gereken toplam para 2500 TL. Ama geriye kalacak olan arşiv niteliğinde, ders niteliğinde ve belki umarım, bazı müteahhitlere ceza niteliğinde bir Van arşivi olacak.
İletişim için Onur Parlar (0533) 620 51 56

PAB İzmir Bisiklet Festivali

Perşembe Akşamı Bisikletçileri’nin hayali gerçek oldu! Türkiye’deki tüm bisikletçileri “İzmir Bisiklet Festivali”nde buluşturmayı başardılar. Festival perşembe günü başladı, bugün ve yarın Kuş Cenneti ve Urla turları ile devam ediyor. Belki bir yerinden yakalayıp bu hayata karbonmonoksit tüketmeden katkıda bulunmak istersiniz.

www.izmirbisikletfestivali.org

Van için rock konseri

Biliyorum, evet bu konser İstanbul’da... Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyulan bu ortamda, müzisyenler en iyi yaptıkları şeyi, ürettikleri müziği arkalarına alarak Van’a destek için Maçka Küçük Çiftlik Parkı’nda bir araya geliyor. Geliri tamamen depremzedelere bırakılacak olan konserde, Duman’dan Şebnem Ferah’a aklınıza gelen tüm rock’çılar ve rock grupları ücretsiz sahne alacak. Gidemeseniz de bir bilet alarak destek olmaya değmez mi? Biletler ayakta 20 TL.

www.biletix.com

Yazının Devamını Oku

Bayramda bir Türk dünyaya bedeldir!

24 Ekim 2011
Sevgili Paris, Atina, Brüksel, Roma, Barselona ve hatta Buenos Aires,

Marakeş, Beyrut, Bükreş, Rio belediye başkanı büyüklerim...
Canım ülkem vatandaşlarının canhıraş biçimde, görevinizi sürdürmekte olduğunuz ülke ve şehirlere akın edeceği mübarek Kurban Bayramımız öncesinde, size bu mektubu yazmayı bir borç bilirim.
5-9 Kasım 2011 tarihleri arasında, biz milyonlarca Türk, şehirlerinize çıkartma yapacağız.
Valiz ve fotoğraf makinelerimiz ile gerçekleştireceğimiz istilalardan korkan ve bu istilalar sırasında çıkartacağımız yüksek enerjiden sinen, pusan esnafınız, otelciniz, restorancınız olursa (ki, olur)
bu mektup size yol gösterecektir.
Lütfen derin bir nefes alıp arkanıza yaslanınız ve Büyük Türk İstilası öncesi, “misafirlerinizi” en iyi şekilde tanıma, ağırlama ve sakinleştirme yollarını dikkatlice okuyunuz.

Bunca parayı iki taşı görmeye mi verdik’çiler: En zor misafir tiplerinden. Genelde orta yaşı geçmiş, orta halin biraz üzerinde “Türk Beyleri”nin oluşturduğu topluluk. Evde ayaklarını uzatıp, buz gibi bir bira açıp maç tekrarlarını seyretmek varken; eşin, dostun ısrarı ile kendini bir anda kalabalık bir turun içinde, Avrupa sokaklarında bulur. Alt dudak düşer. Yüzler asılır. Cüzdanı boşaldıkça içi şişer.

Yazının Devamını Oku

Bir parça sanat, acıları hafifletir mi Abidin?

22 Ekim 2011
AĞIR bir hafta geçirdik. Önce 5 polisimizin, ardından 24 Mehmetçiğin acı haberleri ile sarsıldık. Hayır, ‘Hayat devam ediyor’ diye klişe bir başlık atmayacağım.

Çünkü biliyorum ki, ateşin düştüğü evlerde bıçak gibi kesildi hayat... Bu yüzden bu hafta, Abidin Dino’ya bir atıfta bulunarak, sanatın merhem kıvamındaki bağışlayıcılığına tutunarak; aşağıdaki konuların hepimize iyi gelmesini dileyeceğim. Müziğin, fotoğrafın, tiyatronun bizi tek yürek gibi etrafında birleştirmesini umarak...

ROMEO&JULİET

Dokuz Eylül GSF’ye hazırlandığım senelerde, okulun en efsane hocalarından biriydi Malcolm Keith Kay. O dönemde sahneye koyduğu Marat/Sade’ı, Mefisto’yu ve Hamlet’i soluksuz izlemiştik. Ben okulu kazandığım yıl, İzmir’e veda etti. Ama izlediğimiz oyunların etkisinden uzun zaman kurtulamadık. Şimdi, sevgili Özdemir Nutku’nun bize kazandırdığı efsane yönetmen; aykırı bakış açısı, daha önce denenmemiş sahne ve oyunculuk teknikleri ile yeniden İzmir’de. Bir Shakespeare klasiği olan ama hiç de klasik biçimde sahnelenmediğini tahmin ettiğim Romeo&Juliet oyunu ile. Özdemir Nutku’nun dilimize çevirdiği, başrollerini genç oyuncular Tamer Yılmaz ve Birgen Engin’in paylaştığı oyunu, ne yapıp edin; gidip görün.

Karşıyaka Ragıp Haykır Sahnesi, saat 14.00 ve 20.30 www.mybilet.com

ÇOBAN ve LULU

Han Tiyatrosu’nun minik seyircilerine oynadığı bu oyun, beş kişilik. Çoban ve onun sevimli kuzusu Lulu’nın başından geçenleri çok sevimli bir dil ve hareketli, öğretici müzikler eşliğinde anlatılıyor. Yaramaz Lulu’nun inadı, bütün kasabayı birbirine düşürüyor.

Konak Ünal Gürel Sahnesi, saat 13.00, bilet fiyatı: 10 TL www.hantiyatrosu.com


Yazının Devamını Oku

Kollar yok, bacaklar yok, sorun yok!

17 Ekim 2011
GEÇEN hafta hastanede okumaya başladığım kitabın belki de tam karşılığı bu.

Evet, şampiyon babamın ani gelişen bir rahatsızlığı nedeniyle geçtiğimiz hafta sonunu hastanede geçirdik maaile.

Ama ziyarete gelen bir arkadaşımın beraberinde getirdiği bu kitap bana büyük umut verdi. Orijinal ismi “life without limits”.
Yani, limitleri olmayan hayat!

Yazarı, doğuştan kolları ve bacakları olmayan Nick Vujicic; sadece iki parmağı olan bir sağ ayağa sahip. O iki parmaklı ayak da belinin hemen altından çıkıyor.

Ama o, kitleleri peşinden sürükleyen, kitabı milyonlar satan, her konuşması dünyada olay yaratan bir “yaşam guru”su.

Avustralyalı ve şimdi 26 yaşında. Dünyanın dört bir yanını gezip “moral konferansları” veriyor. Yüzlerce insan onu dinlemek için bu konferanslara akın ediyor.

“Hayatın Daha Büyük Amacı” adlı DVD’si ise, satış listelerinin en üstünde ve rekorlar kırıyor.

Tetra-amelia adlı kalıtsal bir hastalık nedeniyle dünyaya böyle gelen Nick Vujicic, doğumundan itibaren çok büyük zorluklar yaşamış. Okulda alay konusu olmuş. Horlanmış. İtilip kakılmış.

Yazının Devamını Oku

Ekimde İzmir ne güzeldir!

15 Ekim 2011
Dünyanın en güzel şehri olur, ekim ayında bizim “bura”lar...

Kordon’unun, konserinin, sokak gezmesinin, Alsancak’ta piyasa yapmanın, Karşıyaka’da sahil yürüyüşünün, bisiklet turlarının, kısacası şehrin her köşesindeki keyfin tadından yenmez. Bu haftada sizin için hazırladığım mönü sağlam. Çıkarın not defterlerinizi, hoşunuza gidenlerden birini seçin. Pahada hafif, hazda ağır seçeneklerden biri mutlaka “denemeye değer!”


Bugün
Ortaçgil, Senfoni ile mest edecek

Fuar Açık Hava Tiyatrosu, benim bu şehirde konser izlemekten en çok keyif aldığım yer. Bu akşam bu kez Bülent Ortaçgil “Senfonik” konseri ile ilk kez İzmirli hayranlarının karşısında olacak. 26 kişilik dev yaylı grubu ve orkestra şefi İbrahim Yazıcı ve usta müzisyenler şarkıları ile büyüdüğümüz Ortaçgil’e eşlik edecek. Konser saat 21.00’de. Bilet fiyatları ise 34 liradan başlıyor.
www.biletix.com

 

Yarın

Yazının Devamını Oku

Japonlardan teknolojik açıdan beklentilerim

10 Ekim 2011
Romantik adam: Evet, geldiğimiz nokta bu.

Evlimiz de, bekarımız da aynı noktadayız. Şişme erkekten bahsetmiyorum, kendisi yapılalı ve dünya kadınları tarafından bir işe yaramadığı anlaşılalı çok oldu.
Sevgili çekik gözlü kardeşim; artık kauçuğunu mu yaparsın, eldekinin kalbine, beynine mikroçip mi takarsın, bilemem. Orası senin uzmanlık alanın! Ama gözünü seveyim, şarap içilecek yerde “erkek adam rakı içer” diye tutturmayan, “nerdesin” diye aradığında, “dışarıdayım” diye cevaplamayan, bütün bir kışı “11 tane topçu” ile aynı evde geçirmeyen, “su versene” emir kipinden, “tatlım su verir misin?” rica kipine programlanmış; basit, sade, sıradan adamlar istiyoruz. Hadi gözünü seveyim, konuştur şu teknolojini.

Alarmlı kredi kartı: Ben bütçe nedir bilmeyenlerdenim. İki yakam; Ayvalık ile Midilli gibi yıllardır birbirine bakar durur. Arada yakınlaşmalar olsa da, kavuşmalar hala vizeli. En fazla 3 ay. Sonunda saldım çayıra yöntemine geçtim. Gittiği yere kadar.
Ama şöyle bir teknoloji olsa; sen hiç hesap etmeden kredi kartın senin o ayki bütçeni bilse, bütçeyi aştığın mağazada en yüksek seviyeden ciyak ciyak ötse, pin numarasını girmekte ısrar edersen kapıları kapatsa, polis çağırsa filan… Biliyorum bu kör olası bankaların iyice nefretini kazanacaksın ama Anjinsan’ım yap be bir iyilik.

Çamaşır asan çamaşır makinesi “çamaşırsan”: Çamaşır yıkamakla hiçbir derdim yok. Ama asmak ve toplamakla ilgili “papazız” kendisiyle.  Anjinsan’ım; sen ki o minnacık kafanın içindeki kocaman beyinle önce çamaşır makinesini, sonra kurutma makinesini icat etmiş bir insansın.
Ama ben de bir Türk’üm. Biz de kurutma makinesi lüks tüketime giriyor, bebeğim. “Bisiklet” bile TÜFE sepetimize daha yeni girdi, sen hangi kurutucudan bahsediyorsun? Ekle bir aparat makinenin müsait yerine, çamaşır bitti mi şak diye açılsın; çamaşırlar (kendi kendilerine lütfen) ip gibi dizilsin. Bunu icat etmeyen Japon’a Japon demem ben, onu da bilesin.

Modelini yenileyen araba: Benim arabam yok. Yani aslında bu rica mı yerine getirsen de olur, getirmesen de. Sırf araba modelinden gözü dönmüş bir kısım erkeğin gönlü olsun diye yazıyorum. Bak Steve Jobs’a elimdeki telefonu yaptı, dünya para saydırdı ama ayda bir bağlıyorsun bilgisayara modelini yeniliyor alet.

Yazının Devamını Oku

Kim demiş İzmir’de sosyal hayat sıfır diye?

8 Ekim 2011
Ekim kapıya dayandı. Sandaletteki ayaklar pandispanya gibi içine büzüştü.

Bu demektir ki, Bahar’ın da her hafta sonu kendini vurduğu Kuzey Ege yollarından İzmir’e dönme, şehirli olma vakti geldi. Gelecek mayısa kadar, siz de, ben de yaz boyu kaleme aldığım, fotoğrafladığım, her cumartesi buradan anlattığım Cunda, Foça, Bozcaada, Sakız, Midilli, Assos yazılarının kupürleri ile avunacağız.
Koca kış ne yapacağız? İşte bu sayfa, bu yüzden burada! “İzmir’de yapacak hiçbir şey yok” diyenlere inat, bu hafta sona ermeden çekin kapınızı, vurun kendinizi İzmir’in sokaklarına.

Bu gece: Yasemin Mori konseri

Derdini kısa ve öz anlatabilen şarkıları ve içimizi gıcıklayan ses rengi ile sahnesine, rüküşlüğüne, iki yana sallanmasına bayıldığım Yasemin Mori konseri bu gece Opus’ta. Konser saat 00.00’da başlıyor. Bilet fiyatı ise 30 papel. Bence değer.

Pazartesi: Çellistanbul konseri

Adını, sihirli atmosferi ve tarihi zenginliği ile bilinen İstanbul şehrinden esinlenerek alan Çellistanbul Viyolonsel Kuarteti, 2002 senesinde Murat Berk’in öncülüğü ile kurulmuş. Aynı okuldan mezun olup yurtdışında eğitimlerini tamamlayan dört çellistten oluşan grup yurt içi ve dışında müzik yapmak ve Türkiye’nin zengin müzik tınısını dünyaya sergilemek amacıyla çalışıyor. Sıkıcılıktan uzak, canlı, hareketli bir konser izlemek isteyenlere duyurulur! Konser Adanan Saygun’da, saat 20.00’de başlıyor.

www.aassm.org.tr

Salı: Tire Pazarı

Yazının Devamını Oku