Paylaş
Bilginin değersizleştirilerek bayağılaştırıldığı, basitleştirilen bilgilerin süslü sunum şekliyle yaratılmak istenen popülist algılarla, donanımı zaten yetersiz olan insanlarda oluşturduğu yapmacık duygu ve davranış biçimleriyle karşılaşmaktan gına geldi. Özellikle sosyal medyada takipçi, TV’lerde izleyici kazanmak isteyen influencer ve yapımcıların yarattığı ticari ve abartılı bilgi akışıyla avladığı sosyal medya kullanıcısı ve TV izleyicilerine aşıladıkları her şeyi biliyorum özgüveni. Şatafat ve lüks odaklı tüketici yaratma amacıyla yaygınlaştırılan yaşam tarzı ve bakış açısı, toplumu deforme ederken; günlük ihtiyaçlarını basitçe karşılamak isteyenlerin ekonomik zafiyetini kullanarak göz alıcı kampanyaları devreye sokuyor, yeme-içme, giyim-kuşam gibi doğal ihtiyaçları kalite ve faydasından ziyade lüks ve ucuz algısı yaratarak endüstriyel tüketime yönlendiriyorlar.
TİCARİ ALGI ÖNDE
İlgi alanım olduğu için özellikle takip ettiğim sosyal medyadaki yemek siteleri ile TV’lerde yemekle ilgili program ve yarışmaların tamamen ticari ve algı yaratma peşinde koştuklarını söylemem gerek. Restoranları sömüren yemek sipariş siteleri ile lüks tüketici avındaki restoran zincirlerinin kendi reklam ve tanıtımlarının yapıldığı bu program ve sitelerin ruhsuzluğunu geçtim, insanları aptal yerine koyan tarz ve bakış açıları gücüme gidiyor. Yemeği, süslü sunumla, keyfini ise lüks ve şatafatla algılatan bu yaklaşım ve pazarlama şeklini ret ediyorum. Yemek ruhtur, keyfi de onu pişirenin sevgisi ve o yemeği paylaştığın sevdiklerindir. Popüler kültür yüzeysellikten öteye gitmiyor. Ruh olmayınca yemek lezzetlenmiyor, kıyafet bedene oturmuyor...
BAŞKENTİN RUHU ‘HÜRRİYET ANKARA’
Farkında mısınız bilmiyorum ama ayrıcalıklı bir şehirde yaşıyoruz. Evet, başkent olmanın ayrıcalığının yanı sıra şehrin dokusunun insan yaşamına yansıttığı dinginlik de var tabii ki. Saygının, şehir sakinlerinin en öncelikli davranış biçimi olduğunu Ankara’ya misafir olan herkes biliyor. Türkiye’nin en büyük ikinci şehri olabilir; ancak Türkiye’nin en büyük ailesi olduğu, yerleşik ve örnek kent yaşam kültüründen de anlaşılıyor. Ülkenin ve kültürün başkenti unvanları yetmez, sevginin de başkenti olduğunu, Ankaralıların şehirlerine olan bağlılığında görebilirsiniz. Ankara ve Ankaralıların sahip olduğu bu bütünselliği okuyabilecek, hissedebilecek hatta koklayabilecek tek bir ruhu ve bu ruhunu yansıttığı tek bir gazetesi var, yazarı olmakla da övündüğüm... Kesinlikle; ‘Hürriyet Ankara’...
BU GAZETENİN MUTFAĞI ŞAHANE
Mutfakta yemek pişirmenin keyfini bilirsiniz mutlaka. Hazırladığınız yemeği tadan sevdikleriniz, dostlarınız ya da her hangi bir kimsenin duygu ve düşüncelerini anlamak için gözlerinin içine içine bakarsınız. Bir gülümseme veya bir rahatlama sezdiğinizde yemeğe verdiğiniz sevgiyi, emeği de o gözlerde görüyorsunuz. Hürriyet Ankara’nın mutfağı da öyle, haber ekibi ve yazarlar okuyucunun gözlerine bakar, kalbini görür. Mutfağımızın başında sevgili “Hande Fırat ve Fatih Tekeci” ile birlikte gazetenin şahane menüsünü servise hazırlarken yürekle çalışan nefis bir mutfak ekibi var.
ZENGİN MENÜ
Hürriyet Ankara, haftanın her günü farklı ve eşsiz bir menü sunarken damak zevkinizi dikkate alıyor. Pazartesi günleri “Fatih Tekeci-Burada Okur Yazar” köşesiyle şehir sakinlerinin sorunlarını önceliyor. Yeni katılan yazarlarımızdan “Ebru Doğdu-Eğitim” başlığıyla öğrenci ve velilerine eğitim yolculuklarında kılavuzluk yapıyor. Salı günleri fotoğrafın ustaları ve tutkunları sıra dışı yayınlarla “Rıza Özel”in köşesine konuk oluyor. Çarşambaları sevgili “Tarkan Özvardar” ve can dostlarımız köşesinin müptelası olduğunuzu biliyorum. Perşembeleri bendeniz sizlere Ankara’nın hatta Türkiye’nin en iyi yemeklerinin pişirildiği yerlerle en iyi pişirenlerin hikayelerini yazıyorum ve okuduğunuzu umuyorum. Cuma günleri sevgili “Uğur Yüksel” kültür-sanat köşesinde, ne okusam? Ne dinlesem? Ne izlesem sorularınıza cevap veriyor. Cumartesileri “Şenol Kalyoncu” sağlık sorunlarına cevap olurken, yeni yazarlarımızdan “Süheyla Buyrukçu” küçük dokunuşlarla güzelliğinize güzellik katacak. Haftanın son günü pazarları arkanıza yaslanıp “Buğra Buyrukçu”nun sağlıklı olmanın püf noktalarını yazdığı köşesini okuyun.
GERÇEK DUYGULARLA...
Yukarıdaki giriş yazısında serzenişte bulunduğum “algı oyunları”na gelmediğinizin altını çizmek ve ne okuduğunuzu bilmeniz gerektiğini düşündüğüm için bu hafta bizim gazetenin dinamik ve deneyimli mutfağını anlatmak istedim. Hem gazetenin ekibiyle birlikte hem de biz yazarlarının ruhunu ve samimiyetini aktarabildiğimi umuyorum.
UNUTULAN YEMEKLER
Unuttuğumuz o kadar çok geleneksel yemek var ki, bu yemekleri pişirmeyi unuttuğumuzu bile unuttuk. Bu yemeklerin yeniden canlanması için şimdi açıklayamayacağım bir etkinlik ve proje için yeniden hatırlamaya başlarsanız ve bu hatırladığınız “unutulan yemekleri” ister mail, isterseniz @azizdevrimciileaskpisirmek hesabına yazarsanız, hikâyeleri için sizinle iletişime geçeceğim.
Paylaş