Paylaş
Ben de birçoğumuz gibi haberlerle boğuşur durumdayım son günlerde. Daha geçen hafta Ankara’da patlayan bombanın şokunu atlatamadan, Cumartesi gününe yaşadığım şehrin kalbinde patlayan bombayla uyandım. Bugün okuduğum haberlerden birinde şöyle yazıyordu:
“İstiklal Caddesi’nde yapılan canlı bomba saldırısının ardından sivil toplum kuruluşları ile vatandaşlar patlamanın olduğu yere gelerek ‘Korkmuyoruz ve Buradayız’ mesajı verdi.”
Bir yanım teröre teslim olmamanın tek yolu korkmamak ve yaşantımızı her zamanki gibi sürdürmek diyor. Diğer yanım ise isimlerini analı daha bir hafta olmayan Elvin ve Ozancan’ı hatırlatıyor. Teröre yenilmemek adına feda ettiğimiz çocuklarımız... daha bir hafta oldu onları Ankara’da yitireli. Kendi adıma terörün karşısına dimdik dikilmek ve yaşantıma devam etmek son derece kolay; ama sıra çocuklarımıza gelince bu kadar kolay diyemiyorum “terörün gözünün içine bakıp, gidin yaşayın her zamanki gibi” diye.
Sonra aklıma bir diğer genç arkadaşım geliyor. Birkaç yıl önce Sabancı Üniversitesi’nin yürüttüğü bir erişilebilirlik projesi sayesinde tanıdığım, birlikte park bahçe dolaştığım Fehmi, 13 Kasım’da en sevdiği gruplardan birinin konserini dinlemek üzere Paris’te Le Bataclan konser salonundaydı. Saldırı anını şöyle anlatmıştı: “Gerçek olduğunu düşündüğüm en mutlu anım, bir kâbusa, gerçeklik dışını istemeye dönüştü. Uyanmak istedim, gerçek olduğunu anladığınız anda ise ölümü beklemek… Her silah sesini duyduğunuzda karanlığın bir anda geleceğini düşünmek… Ölümün yalnız olduğunu düşünmek…” Bu dünyanın ne bunu yaşatmaya hakkı var bize ne de bizi öldürmeye. Fehmi, Blue Jean dergisine yazdığı yazıda bir çağrıda da bulunmuştu: “Kendimi eksik hissediyorum, bir parçamı Le Bataclan’da yitirdim. Lütfen sizlerin de yitirmemesi için nefreti bırakalım, iyiliği konuşalım istiyorum.”
Le Bataclan’daki saldırı sırasında sahne almakta olan Eagles of Death Metal grubu, yarım kalan konserini yine Paris’te 16 Şubat’ta tekrarladı. Saldırıdan kurtulanlar ile kurtulamayanların aileleri de konsere davetliydi. Fehmi bu konsere gitti. Fransız makamları, saldırıdan kurtulanlar için oluşturulan dayanışma ağları, Türk konsolosluğu hep destek oldular. Fehmi nefret yerine iyiliği orada biraz da olsa buldu sanıyorum. Kendileri ya da yakınları o saldırı anlarını yaşayanlar için başlarına gelen felaketle hesaplaşabilme, o felaketi geride bırakıp yaşama devam edebilme, hatta terörün gözünün içine bakıp “senden korkmuyorum” diyebilme yolunda bir adımdı bu belki de…
İşte, yukarıda bahsettiğim haberi okuyunca, Fehmi ve yaşadıkları geldi aklıma. “Korkmuyoruz ve Buradayız” diyebilmenin ne kadar zor olsa da, yapabileceğimiz en iyi şey olduğuna karar verdim.
Üç gün önce söylediklerimi tekrarlayarak bitirmek istiyorum bu yazıyı: Kan gölüne döndürdüğünüz canım ülkemin üzerinden çekin ellerinizi. Zira kanlı eylemleriniz bizi yıldıramayacak. Kaybettirdiğiniz yaşama sevincimiz ise, mutlaka, bir gün yeniden geri gelecek…
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…
Paylaş