Ayşegül Domaniç Yelçe

Alerji

10 Kasım 2020
Merhabalar sevgili okurlar. 

 

Alerji denilince çoğumuzun aklına basit bir hapşırık, ya da kaşıntı geliyor. Ancak, gerçek zannedildiği gibi değil. Alerji, aslında, kimi bireyler için hem fiziksel hem de sosyal hayatı oldukça olumsuz biçimde etkileyen bir rahatsızlık. 

 

Geçmişi çok eskilere dayanan alerji, ilk kez 1906 yılında Avusturyalı çocuk doktoru Clemens Von Pirquet tarafından tıp literatürüne kazandırılmış. Pirquet, alerji kelimesini Yunanca’da “diğer” anlamına gelen “Allos” ve “tepki” anlamına gelen “Ergon” kelimelerinden türetmiş. Zira alerji, esasen, bağışıklık sisteminin bazı kişilerde normal dışı çalışarak aslında zararsız olarak kabul etmesi gereken maddelere karşı aşırı tepki vermesi durumu.

 

Sabancı Vakfı'nın 2019-2020 Açık Çağrılı Hibe Programı kapsamında destek almaya hak kazanan 8 projeden birinin yaratıcısı olan “Alerji ile Yaşam Derneği”; sosyal medya üzerinden birbirine ulaşan alerjik çocuk sahibi 16 ailenin bir araya gelmeleri sonucunda, 2016 yılında, kurulmuş bulunuyor. Derneğin kuruluş amacı; alerji gibi yaygın, özellikle çocukların sağlığını ve günlük yaşantısını olumsuz etkileyen bir hastalık konusunda doğru bilinen yanlışları düzeltmek ve toplumda farkındalık yaratmak. Söz konusu Dernek, kuruluşundan bu yana alerjik çocuk sahibi 43 bin aileye ulaşmış durumda. 

 

Alerji ile Yaşam Derneği; alerji kökenli hastalıkların tedavisi bulununcaya kadar bu hastalık ile yaşayan bireylerin ve ailelerinin uluslararası insan hakları çerçevesinde sağlık, eğitim ve sosyal alanlarda fırsat eşitliğine sahip olduğu bir Türkiye inşa etmek vizyonu ile çalışıyor. Bu vizyon doğrultusunda alerji hastalarının teşhis ve tedavi imkânlarını geliştirmek ve hastaların günlük yaşam kalitelerini artırmak için ilgili özel ve kamu kuruluşları ile iş birliği yapıyor; alerji hastalarının ihtiyaçları ile önerilerini ilgili kurumlara iletiyor ve takip ediyor. 

Yazının Devamını Oku

Kalbim İzmir’de atıyor 

6 Kasım 2020
Merhabalar sevgili okurlar.

 

İzmir’de, 30 Ekim’de, meydana gelen 6,6 büyüklüğündeki deprem Türkiye’yi yasa boğdu. AFAD’ dan yapılan açıklamaya göre; 30 Ekim’deki depremin ardından, 45’inin büyüklüğü 4’ün üzerinde olmak üzere, toplam 1713 artçı sarsıntı kaydedildi.

 

AFAD Başkanı Mehmet Güllüoğlu, dün yaptığı açıklama ile, arama kurtarma ekiplerinin İzmir’deki çalışmalarını tamamlamış bulunduklarını bildirdi. 114 kişinin hayatına mal olan deprem, 1035 kişinin de yaralanmasına neden olmuş durumda. 137 yaralının tedavisi halen devam ediyor. 

 

Hepimizin bildiği gibi, ülkemizin oldukça büyük bir bölümü fay hattı üzerinde yer alıyor. Dolayısıyla yaşadığımız ilk deprem olayı bu değil. Ama biz, ne yazık ki, tekrar tekrar yaşadığımız deprem acılarından ders çıkarmayı bilmiyoruz; konu ile ilgili önlem almayı öğrenemiyoruz… Ders çıkarmayı bilseydik eğer, bir bina yerle bir olurken diğerinin nasıl sağlam kalabildiğini düşünüyor olurduk. Bunu düşünebilseydik eğer, kesinlikle bir önlem alınması gerektiği sonucuna varabilirdik.

Yazının Devamını Oku

“İnmede Çare Erken Müdahale”

3 Kasım 2020
Merhabalar sevgili okurlar.

Halk arasında felç ya da beyin felci olarak da bilinen inme, beyni besleyen damarlarda sağlıklı kan akışının kesilmesi nedeniyle, nörolojik fonksiyon kayıplarıyla sonuçlanan klinik bir durum. İnme, tüm dünyada, kalp hastalıkları ve kanserden sonra üçüncü sıradaki en sık karşılaşılan ölüm nedeni. Dünya İnme Organizasyonu her yıl 17 milyon kişinin inme geçirdiğini, 6 milyon kişinin inme ya da inmeye bağlı komplikasyonlar nedeniyle hayatını kaybettiğini bildiriyor. İnme, Türkiye’de kalıcı sakatlık nedenleri arasında birinci sırada yer alıyor. 

 

İnme geçiren hastalar yatağa bağımlı olma, konuşma ve yürüme güçlükleri, bilişsel işlevlerini yerine getirememe riski ile karşılaşıyorlar. Oysa ki inme, zamanında ve doğru müdahale yapıldığında tedavi edilebilen bir hastalık. Fakat toplumumuz inmenin ne olduğu, belirtileri ve bu belirtiler görüldüğünde yapılması gerekenler gibi konularda yeterli düzeyde bilgi sahibi değil. 

 

İnme, üç yaygın belirti ile kendini gösteriyor. Bunlar; ani gelişen konuşma bozukluğu, yüzde kayma ve kolda güç kaybı. Bu belirtiler fark edildiğinde hiç vakit kaybetmeden 112’yi aramak gerekiyor. Zira inme tedavisinin, inme konusunda uzman bir ekip ve teknolojik donanımın bulunduğu merkezlerde yapılması çok önemli. 112 Acil Sağlık Hizmetleri, inme belirtileri olan hastayı tedavi için en uygun hastaneye en kısa sürede ulaştırıyor. 

 

29 Ekim, Dünya İnme Organizasyonu tarafından “Dünya İnme Günü” olarak ilan edilmiş bulunuyor. Dünyanın pek çok yerinde bu özel gün ile ilgili farkındalık mesajları veriliyor, inmenin olası etkilerine dikkat çekmek için kamuoyuna yönelik faaliyetler başlatılıyor ve bu faaliyetler yıl sonuna kadar sürdürülüyor. Ülkemizde de Türk Beyin Damar Hastalıkları Derneği tarafından 2020 Ekim ayı sonunda ülke genelinde inme hakkında farkındalık yaratmak amaçlı bir iletişim kampanyası başlatılmış bulunuyor. Türkiye’ de inme üzerine çalışan en büyük otoritelerden biri olan Türk Beyin Damar Hastalıkları Derneği 1994 yılından beri bu alanda faaliyet gösteriyor. Söz konusu Dernek; Dünya İnme Organizasyonu (World Stroke Organization- WSO), Avrupa İnme Organizasyonu (European Stroke Organization- ESO) ve Avrupa İnme Birliği (Stroke Alliance for Europe- SAFE) üyesi olan bir sivil toplum kuruluşu.

 

Yazının Devamını Oku

Beşiktaş Belediyesi engelleri sanatla yıkıyor

31 Ekim 2020
Merhabalar sevgili okurlar.

Cumhuriyetimizin 97. kuruluş yıldönümü tüm ülkede görkemli törenlerle kutlandı. Cumhuriyetimizi kutlamak adına gerçekleştirilen tüm etkinliklerin büyük emeklerle hazırlandığına ve birbirinden değerli olduğuna yürekten inanıyorum. Ancak ben bugün, bu satırlarda, bu etkinliklerden yalnızca birine yer verebileceğim. 

 

İstanbul-Beşiktaş Belediyesi 18 Aralık 2019 tarihinde çok özel bir projeye imza attı. Türkiye’de ve dünyada ilk kez tüm engel grupları birlikte dans edecek, şarkı söyleyecek, müzik aleti çalacak ve tiyatro oyunculuğu yapacaktı. Daha önce birçok kez bedensel engelli dans toplulukları, görme engelli korolar, işitme engelli halk oyunları ekipleri, zihinsel engelli tiyatro ve dans toplulukları kurulmuş; ancak tüm engel gruplarını aynı sahnede toplayarak sahne sanatlarının tümünü içine alan bir gösteri sergilenmemişti. 

 

Projenin afişleri 29 Ocak 2020’de tüm Beşiktaş semtlerinde asıldı. 17 Şubat 2020’de usta sanatçılar Ali Yaylı, Tuna Arman ve İzzet Çivril’in katılımıyla kursiyer seçmeleri yapıldı. Ardından da işitme, görme, zihinsel, bedensel engelli 24 genç ile derslere başlandı. 25 Şubat 2020’de ilk tekerlekli sandalye dans gösterisi, 15 Mart 2020’de de ilk işitme engelliler dans gösterisi gerçekleştirildi. Proje kapsamında ilk engelsiz klip 10 Ağustos 2020’de çekildi. 

 

Beşiktaş Belediyesi Cumhuriyet Bayramı’nı Engelsiz Sanat Grubu tarafından sergilenen özel bir etkinlikle kutladı. İşitme, görme, zihinsel ve bedensel engelli gençler muhteşem bir dans gösterisi sergilediler. 

 

Yazının Devamını Oku

Beyin Tümöründe Ameliyatsız Çözüm

26 Ekim 2020
Merhabalar sevgili okurlar.

1980’li yıllarda en yakın arkadaşımın ablasını beyin tümörü nedeniyle kaybettik. Tümör çok büyük olduğu için müdahale edilememişti. Henüz ölümle çok fazla karşılaşmamış olduğumuz o yıllarda çok ağır gelmişti bu kayıp bizlere. 

Aynı acıyı 1990 yılında yeniden yaşadım. Babamın beyninde neredeyse beynin tamamını kapsayan büyük bir tümör tespit edildi. Konu ile ilgili olarak dönemin önde gelen beyin cerrahlarının fikrine başvurduk. Tümörün cerrahi yöntemlerle çıkarılması mümkünse de ameliyattan sonra felç kalmama ihtimali yok gibiydi. Bu olasılığı göze alamazdık. Doktorların önerisiyle radyoterapi tedavisine başladık, ancak tedavi süreci tamamlanmadan babamı kaybettik. 

Belki de bu iki acı kaybın yüreğimde açmış olduğu derin yaralardı beni beyin cerrahisi ile ilgili gelişmeleri takip etmeye teşvik eden. Ve sanırım tam da bu yüzden beyin tümörlerinde ameliyatsız çözüm sağlayan Gamma Knife Radyocerrahisi konusunu araştırmak istedim.

Konu ile ilgili bilgi almak üzere Koç Üniversitesi Hastanesi Tıp Fakültesi Nöroşirurji Anabilim Dalında görev yapan Prof. Dr. Selçuk Peker’ den randevu aldım. Aldığım bilgileri sizlerle de paylaşmak istiyorum:

Gamma Knife, beyin cerrahlarının beynin anormal alanlarında herhangi bir kesiye gerek kalmadan ameliyat yapabilmelerine olanak sağlayan olağanüstü bir yöntem. Söz konusu yöntem Lars Leksell isimli İsveçli beyin cerrahı tarafından tıbba kazandırılmış. Ön çalışmaları 1950’li yıllara dayanan Gamma Knife cihazı ile ilk defa 1968 yılında hasta tedavi edilmiş; ülkemizde ise Gamma Knife tedavisi ilk kez 1997 yılında uygulanmış. Bu teknoloji, günümüzde, tüm dünyada 350’ ye yakın merkezde kullanılıyor. 2016 yılı rakamlarına göre çeşitli beyin hastalıklarına sahip 1 milyondan fazla sayıda kişi Gamma Knife cihazı ile tedavi edilmiş bulunuyor. 

 

 

Gamma Knife (Gamma Bıçağı) gerçekte bir bıçak değil. Bıçak yerine sofistike teknolojinin kullanıldığı ve çok hassas olarak tek seansta Gamma ışınlarının kafatası içinde hedef alana yönlendirildiği bir tedavi yöntemi. Gamma Knife Radyocerrahisi ’nde, ileri görüntüleme ve planlama teknikleri sayesinde, çok ince Gamma ışını huzmeleri kafatası içindeki küçük alanlara yönlendirilebiliyor.

Yazının Devamını Oku

“Ekim Zamanı”

24 Ekim 2020
Merhabalar sevgili okurlar.

 

 

 

Kadınların, gençlerin ve engellilerin eşit fırsatlara sahip olmalarını ve topluma aktif katılımlarını destekleyen Sabancı Vakfı, gerçekleştirdiği Hibe Programları kapsamında; 14 yıldan beri, bu konularda çalışan sivil toplum kuruluşlarının projelerine destek veriyor. Desteklenen projeler ise, her yıl düzenlenen “Ekim Zamanı Buluşmaları” kanalı ile paylaşılıyor.

 

Geçtiğimiz yıllarda Sabancı Holding Toplantı Salonu’ nda düzenlenen söz konusu buluşma bu yıl 20 Ekim Salı akşamı saat 20.00’de, pandemi nedeniyle, Zoom üzerinden gerçekleştirildi. Online buluşma Sabancı Vakfı Youtube kanalından yayınlandı. Toplantının açılış konuşmasını yapan Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı; toplumsal gelişmenin en etkili aktörleri olan için sivil toplum kuruluşlarının pandeminin getirdiği ek zorluklarla karşı karşıya kaldıklarına değinerek, böyle zorlu dönemlerde sivil toplumu desteklemenin daha büyük bir önem kazandığını ifade etti. 

 

Şirin Payzın’ ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen “Ekim Zamanı, Online Buluşma Zamanı” etkinliğinde Sabancı Vakfı’nın 2019-2020 Açık Çağrılı Hibe Programı’ na gelen 256 başvuru arasından destek almaya hak kazanan sekiz projenin hikayeleri paylaşıldı. İlham veren bu hikayelerin daha geniş kitlelere ulaşması gereğine yürekten inanıyorum. Ve bu inançla, söz konusu projelerin konularını kısaca özetlemek ve yaratıcılarını tanıtmak istiyorum.  

Yazının Devamını Oku

Covid-19 ile mücadele

21 Ekim 2020
Merhabalar sevgili okurlar.

Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı (KEDV); 1986 yılından bu yana, yoksulluk ve eşitsizliklerin var olmadığı güçlü bir toplum oluşturmaya katkıda bulunmak amacıyla, kadınların yaşamlarını iyileştirme çabalarına destek olmak ve yerel kalkınmadaki liderliklerini güçlendirmek için çalışıyor. 

 

Kâr amacı gütmeyen bir sivil toplum kuruluşu olan KEDV, dar gelirli kadınların ailelerini ve toplumu geliştirme ve dönüştürme güçlerine inanıyor ve onlarla ilkeli bir ortaklık anlayışıyla yürütüyor görevlerini. KEDV, tüm projelerini dar gelirli kadınların ve çevrelerinin sinerjisiyle geliştiriyor; yerel yönetimler ve toplumdaki diğer aktörlerle iş birliği yapıyor. 

 

Çalışmalarını eşitsizliklerin ve yoksulluğun var olmadığı bir toplum vizyonu ile yürüten KEDV; Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası gibi çok uluslu kuruluşlarca düzenlenen bölgesel ve küresel toplantılara katılıyor, alınan kararların uygulanma sürecini küresel iletişim ağları kanalıyla izliyor. 

 

Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı’nın tespitine göre; eşitsizlikle mücadeledeki başarısızlık, dünyadaki ülkelerin çoğunu Covid-19 karşısında hazırlıksız bırakıyor. Yoksulluğun beraberinde getirdiği adaletsizliklerin olmadığı bir gelecek yaratma amacıyla 90 ülkede ortaklarla ve yerel topluluklarla beraber çalışan 17 organizasyonun bir araya gelerek oluşturduğu uluslararası bir konfederasyon olan Oxfam ile Development Finance International, DFI (Uluslararası Kalkınma Finansmanı) tarafından yayımlanan yeni analize göre; halk sağlığına harcanan paranın çok düşük olması, zayıf sosyal güvenlik programları ve yetersiz işçi hakları dünyadaki ülkelerin çoğunun Covid-19’ la mücadele konusunda gerekli ve yeterli donanıma sahip olmadığını gösteriyor. 

 

Yazının Devamını Oku

“Covid-19 Salgınının Kas Hastaları Üzerindeki Etkisi”

16 Ekim 2020
Merhabalar sevgili okurlar.

 

Türkiye Kas Hastalıkları Derneği (KASDER), 1978 yılında Prof. Dr. Coşkun Özdemir öncülüğünde kuruldu. KASDER, kurulduğu günden bugüne; kas hastalarının daha kaliteli yaşam sürmelerini sağlamak, hastalara ve topluma rehber olmak amacı ile sürdürüyor çalışmalarını. 

 

Kırk yılı aşkın bir süredir kas hastalarının en etkin sivil toplum adresi olan bu saygın kuruluş, geçtiğimiz günlerde, 2019 yılı sonunda başlayan ve halen devam eden Covid-19 salgınının hastaların ve onlara bakım veren hasta yakınlarının yaşamlarını nasıl etkilediğini ortaya koymak ve artan ihtiyaçları analiz etmek amacı ile “Covid-19 Salgınının Kas Hastaları Üzerindeki Etkisi” başlıklı bir anket çalışması gerçekleştirdi. 

 

Çevrimdışı yayınlanan söz konusu ankete katılan 114 kişinin %32’si kas hastalarından, %68’i ise kas hastalarına bakım veren akrabaları ve yakınlarından oluşuyor. Ankete katılan 114 kişinin 25’i kadın, 89’u erkek; kas hastalarının yaş ortalamaları ise 21,9. Örneklem 0-1 yaş ile 65 yaş aralığında dağılım gösteriyor. Dağılımın en fazla 11 yaşta yoğunlaştığı gözleniyor. 

 

Ankete katılan ve konu olan bireylerin kas hastalık tanıları incelendiğinde; ilk sırada Duchenne Musküler Distrofi’ nin (%55,3) yer aldığı, onu sırasıyla Myastenia Gravis’ in (%12,6) ve Limb-Girdle Musküler Distrofi’ nin (%5,8) takip ettiği görülüyor. Katılımcıların %15,8’inin hanelerinde iki kas hastası bulunuyor. 

Yazının Devamını Oku