Paylaş
Lütfen, düşünün!
Zarrab’ın, Türkiye aleyhine yapacağı tanıklıkla cezaevine kadın sokmak istemesinin ne alakası olabilir?
Ailesini mahkeme sürecinden önce Türkiye’den çıkaran, şirketlerinin içini boşaltan Zarrab; dünyadaki en değerli varlığı olan kızını hiç bir şey yapmadan öylece bırakabilir mi? Çok sevdiği ve zor günler yaşayan eşine bir darbe de Amerika’dan vurabilir mi?
Medyaya yansıyan ilişkilerini göz önüne bulundurduğumda bunların olmasını ihtimal dışı görüyorum.
Zarrab’ın, cezaevine kadın istediğine dair sözlerini Gündeş’i korumak adına söylediğini düşünüyorum. Amerika mahkemesi ile Türkiye aleyhine, aile lehine anlaşma yapması büyük olasılık.
“Cezaevine kadın istemekle eşini korumak ne alaka?” derseniz, buyurun, izah edeyim;
Ebru Gündeş’in, ülkesini Zarrab’dan daha çok sevdiğinden şüphem yok. Ama kendince haklı gerekçelerle Zarrab’ı koruduğunu ve buna karşılık Zarrab’ın da Gündeş’i koruduğunu düşünüyorum. (Bu durumu garipsemediğimi belirtmek isterim).
Zarrab ve Gündeş’in kızlarıyla birlikte Miami gezisi nasıl kurguysa, Zarrab’ın da cezaevine kadın istemesi bir kurgudur.
Gündeş, Türkiye’de sevilen bir sanatçı. Zarrab’ın tutuklanmasından sonra boşanmak istemesi (anlaşmalı dahi olsa) çok doğal. Fakat bu boşanmanın Türkiye şartlarında halk tarafından iyi karşılanmayacağı da bir gerçek. İyi günde kötü günde birlikte olmak için atılan imza var ortada. Milletimiz sevmez öyle, hediye olarak Mars’ı alabilecek bir adamı tutukluyken terk eden kadını. Zarrab’ın, Türkiye’de bir işi kalmadığına göre itibarının bir anlamı yok. Ama Ebru Gündeş’in itibarı önemli…
Bu sebeple Reza Zarrab, mahkemedeki sözde itirafı ile Ebru Gündeş’in kendisinden boşanması için güçlü bir sebep verdi. Öyle ki, halk nezdinde Gündeş’in itibarı zedelenmeyeceği gibi zor zamanda işini yaparak eşini beklemiş ama nihayetinde aldatılmış bir kadın olarak gönüllerdeki hanımefendi konumunu korumaya devam edecek.
Ben Gündeş’in, Zarrab’dan boşansa da ayrılacağını düşünmüyorum. Her şeyi bu kadar planlayan Zarrab, elbet bunu da planlamış ve şemasını hazırlamıştır. Bunu da zaman gösterecektir.
ZARRAB OLAYINDA KİM KİME KIZGIN?
Reza Zarrab Amerika’da konuştukça millet olarak ortak hissimizin kızgınlık olduğunu düşünüyorum. İktidar haklı olarak Amerika ve Reza’ya kızgın, millet buna ek olarak Reza’nın elini kolunu sallayarak yurt dışına çıkmasına izin verildiği için kızgın.
Türkiye vatandaşı olarak ülkemizin adının Amerika mahkemelerinde bu şekilde anılmasından ben de memnun değilim elbette.
Amerika’nın adaletinin (!) nasıl işlediğini hepimiz biliyoruz. Türk Hükümetiyle sorun yaşanmasaydı bugün Zarrab’ın mahkemede olmayacağını da biliyoruz. Ortadoğu’da yaşananları tarih kitabından okuduğumuz dönemde değiliz, bizzat görüyor ve etkilerini yaşıyoruz. Zulümden kurtardığı Müslümanlara götürdüğü adalet ve özgürlüğün (!) örnekleri de malumumuz.
Bugün sanıktan tanıklığa terfi ettirdiği Zarrab’ı, yarın FBI’da görevlendirirse de hiç şaşırmam.
Hâl böyleyken “Amerika bunu bize nasıl yapar?” demenin mantığı var mı? Tamam eleştirelim, kınayalım, birlik olalım ama Allah aşkına biraz da öfkeden uzak, kalıcı çözümler ve bulalım.
Zarrab meselesi sadece iktidarın meselesi değildir, hepimizin meselesidir. Faturayı hep birlikte ödeyeceğiz, bu sebeple hükümetin ani ve bizi ileride sıkıntıya sokabilecek kararlar almasından endişe ediyorum.
Amerika ve FETÖ şüpheye mahal vermeyecek şekilde planlı programlı kuyumuzu kazıyor. Atacağımız adımlar, vereceğimiz tepkiler çok önemli.
Mesela, Zarrab’ın anlattıklarına iftira deyip, sonrasında devlet sırlarını paylaşması gerekçesiyle mal varlığına el konulması tezattır. Sorun çözerken başka sorunlara davetiye çıkarmak neden?
Zarrab ve Amerika’nın ülkemizin geleceği için endişeleri olmaması doğal ama biz bu ülkenin çocuklarıyız.
Ne Türkiye ne de dünya mazlumlarının kaybetmeye zamanı ve lüksü var.
Paylaş