Paylaş
O gün bugündür takip ederim ve tariflerini yaparım.
Ben Portakal Ağacı’nı şöyle tanımlıyorum. Yemek tariflerinin resmiyetten doğallığa terfi edildiği yer. Tabii aradan geçen zaman zarfında Hatice Hanım’ın edebiyat mezunu olduğunu öğrendiğimde tariflerin lezzetini de anlamış oldum.
Aradan geçen zaman sürecince Portakal Ağacı büyüdü, kabına sığmadı ve ona emek veren yetiştiren Hatice Özdemir, Lokma adını verdiği dergisiyle tariflerini ve sunumlarını yayın hayatına geçirdi. Lokma dergisi de çok başarılı…
Hatice Özdemir, aslen Çerkez kökenli. Lezzetli bir mutfakları var. 8 yaşındayken annesinin hediye ettiği yemek kitabıyla yemeklerin fotoğraflı sunumlarına merak salmış. İş ve okul döngüsü içinde hobi olarak akşamları gizli gizli mutfakta yemek yapıp fotoğraflarını çekip “Portakal Ağacı” adını verdiği siteye yüklemeye başlamış. Yıl 2003…
Anne mutfağın dağılmasından şüphelenir ama sesini çıkarmaz. Hatice Hanım’ın takipçileri artıp site adını duyurmaya başlayınca aileye durumu açıklar.
Anne ve baba ciddi destek verirler kızlarına. Yemeklerin hazırlanması, sunumu ve fotoğraflanması zamanını alsa da severek işini yapmaya devam eder.
Portakal Ağacı’nı kurarken bu kadar büyüyeceğini tahmin etmeyen Hatice Hanım, şu an marka değeri büyük ve iki milyon takipçisi olan bir sitenin sahibi. Ayrıca Lokma dergisi ile birlikte yirmi kişiyi istihdam eden bir iş kadını…
Hatice Özdemir evli ve 3 çocuk sahibi. Eşi en büyük destekçisi. Kızı da kendisi gibi mutafa meraklı. Annesinden gördüğü desteği örnek alıp kızına aktaran bir anne olarak, kızına da “Mandalina Ağacı” adında bir blog kurmuş.
Hatice Hanım’la güzel bir söyleşi yaptık. Eminim sizler de kendisini ve tariflerini çok seveceksiniz.
Güzel yemek yapmak için yetenek mi, eğitim mi gerekir?
Her ikisinden ziyade sabır gerekiyor bana göre. Çünkü ilk yaptığım yemekler bugün gastronomi derslerinde “Yemeğin yanlış pişirildiğini nasıl anlarsınız?” konulu çalışmalara örnek olabilecek seviyelerdeydiler. Yine de pes etmeyip her seferinde tekrardan başlayıp lezzetli yemekler yapmaya devam etmek sabrın gücünü gösteriyor bence.
Bu kadar yemek tarifi veren kişi arasından başarıya ulaşmanızdaki en önemli etken nedir?
Doğrusu ben bunu sadece Rabbimin lütfuna ve ailemin gayretine bağlıyorum. Portakal Ağacı’nı kurduğum 2003 yılında ben; Marmara İşletme’de başladığı okul hayatını başörtüsü yasaklarından dolayı Boğaziçi Edebiyat’ta bitirmiş ve kendimi hiçbir şekilde faydalı hissetmediğim bir yeni mezundum. Hayat akışıma her geri dönüp göz attığımda ben karşıma çıkan ilk zorlukta pes ederken ailemin beni, başarabileceğim konusunda inatçı bir ısrarla desteklediklerini görüyorum. Evlendikten sonraki süreçte de pes etmeye izin vermeme bayrağını eşime devrettiler. 1999’da Marmara’nın ilk senesinde yasakla karşı karşıya gelip okulu bırakacağım diye tuttururken o dönem Boğaziçi Fizik’te okuyan ablamın gördüğü üniversiteler arası dikey geçiş başvuruları ile bu okula başvurmam konusunda önayak oldular. Boğaziçi’ne asla kabul alamayacağım konusunda bin türlü dil döksem de sonunda Edebiyat bölümüne kabul edildim. Şimdi düşünüyorum da sonraki meslek hayatım boyunca hem edebiyat hem de işletme okumuş olmak benim için çok büyük bir lütuftu. İş hayatına başladığımda ebeveynlerim benim sürekli dünyadaki gelişmeleri izlemem konusunda destek oldular. Babam bir teknoloji şirketi yöneticisi olduğu için sürekli yurt dışındaki bu alandaki gelişmeleri izledim. O zamanlar bana angarya gelen bu izlenimler aslında internet alanındaki pek çok yeniliği önceden fark etmemi sağladı. Yemek blogları da böyle bir dönemde imdadıma koştu. Aslında bugün bakıyorum da Portakal Ağacı’nın başarısı; Rablerinin rızasına uygun evlatlar yetiştirme arzusuyla çocuklarından asla ümitlerini kesmeyen Nejla ve Nazım Özdemir’in başarısıdır.
Kadınların ilgisi bir hayli fazla size, sıkı takip ediyorlar, erkeklerden takipçileriniz var mı?
Erkek takipçilerin sesleri çok çıkmasa da sayıları oldukça fazla. Özellikle yurt dışında yaşayan erkeklerden siteye bakıp mantı açanları, baklava yapanları bile okuyorum!
Sizin favoriniz olan hangi yörenin mutfağı?
Annem ve babam Çerkez; bu yüzden Çerkez yemeklerinin benim için yeri çok ayrı. Haluj (hinkal), velibah, gubate... Her biri benim için çocukluğumdaki özel sofralar demek.
İnsanlar sizinle tanıştığı zaman en çok ne soruyorlar?
Bu kadar yemeğin hepsini yiyor musunuz?J Portakal Ağacı’ndaki sofraların hepsi en az 10 misafir için hazırlanmış sofralar ve işin en güzel tarafı, her sofradan kalanları misafirler bölüşüp evlerine götürürler. Bu anneme, ablama, kayınvalideme ya da teyzeme gitsek de böyle olur. Böylece hem yemekler ziyan olmaz, hem de misafirlerin ertesi güne yemekleri olur.
Lezzetli yemekle sağlıklı yemek arasında tercih yapmak zorunda mıyız? İkisi bir arada olmaz mı?
Bugün artık sağlıklı yemekler konusunda da pek çok lezzetli tarif bulmak söz konusu. Ben mesela, buzdolabında bulduklarımla hazırladığım büyük bir kâse salatayı pek çok saatler sürerek hazırlanan yemeğe tercih ederim.
Evinizde yemekleri kim yapar?
Ana yemekleri ben, kahvaltı spesiyallerini eşim yapar. Çocuklarım hâlen kreplerimin eşimin yaptıkları ) kadar güzel olmadığını kocaman bir gülümseme ile söylerler.
Tarifleriniz kadar sunumlarınız da çok güzel, estetik. Güzel bir sofra için olmazsa olmazlarınız nedir?
Güzel bir sofranın olmazsa olmazı bence sofranıza eşlik edecek dostlar. Benim annemden gördüğüm hep temiz masa örtüleri, özenle yerleştirilmiş tabaklar, bahçeden topladığı çiçekler ile hazırlanmış sofralar, misafirlerine verdiği değer. Gelen dostlarınızın samimiyeti, sevgisi ile sofrayı hazırlamaya başladığınızda elinizde birkaç parça eşya bile olsa ruhunuzun sevinci masanıza yansıyacaktır.
Paylaş