Paylaş
1970 Bilecik/Pazaryeri doğumlu. 6.000 nüfuzluk şirin bir ilçede ailenin 4.çocuğu olarak dünyaya geldi. 3 yaşına kadar normal çocukluk yaşadı. Bir gün ateşlenip çocuk felci geçirdi o günden sonra yürüyemedi.
Ailesi kısıtlı olan imkanlarına rağmen tedavisi için elinden geleni yaptı fakat çare bulunamadı. Çocukluğunun büyük bir bölümü hastanelerde geçirmek zorunda kaldı.
Hatice çocukluğunda hiçbir zaman engelini sorun olarak görmedi. Diğer çocukların yapabildiği her şeyi yapmasına rağmen ailesinin çevreden çekinip kendisini kısıtlamak istemesine de anlam veremedi.
Okul çağı gelince heyecanla dedesi ile birlikte okulun yolunu tutarlar. Okumak, öğrenmek en büyük isteği. Kayıt yaptırmak için yanına gittikleri Müdür, Hatice’nin hayallerini yok eden o cümleyi söyler. “Sağlamlar okumuyor bu kız mı okuyacak, al sen bunu eve götür. Ve eve dönerler..
Hayata küsmez Hatice, okula gitmesem de başarabilirim der ve okuma-yazmayı öğrenir.
Bugün, o günü değerlendirdiğinde şöyle söylüyor; kimseye kızgın değilim sadece okula alınsaydım şimdi farklı yerlerde olabilirdim.
Hatice genç kız olur. Boş durmayı sevmez ailesini çalışmasına izin vermeleri için ikan eder. Ne iş yapabilirim arayışına girer. Önce dikiş kursuna gider fakat dikiş dikmeyi sıkıcı bulur. Daha sonra çocukken bebeklerinin saçını yapmayı çok sevdiğinden, kuaför olabilir miyim diye düşünür ve Halk Eğitim Kursu’na kayıt olur. 7 aylık eğitimden sonra mahallesinde kuaför dükkanını açar.
Günlerden bir gün mahallesinden bir delikanlıya aşık olur. Delikanlı da onu sever. Evlenmek isterler, fakat Hatice’nin ailesi bu konuda çok ketum cevap hep aynı; Sen evlenemezsin ezilir, üzülürsün. Çocuğun olursa taşıyamazsın kesinlikle olmaz. Tam 1.5 yıl ailenin ikna olmasını beklerler.
Bakıyorlar ki aile Nuh diyor Peygamber demiyor kaçmaya karar verirler. Bir sonbahar akşamı taksiye binip Orhangazi’ye giderler. Eşinin arkadaşı karşılar onları ve gece 10’da bizzat Belediye Başkanı nikahlarını kıyar. Hatice ailesini telefonla arayıp “ben evlendim” haberini verir ve balayı için Didim’e giderler.
2 ay sonra, ailesinin öfkesinin dindiğine kanaat getirerek Pazaryeri’ne el öpmeye gelirler. Aileyle barış sağlanır. Hatice ilk kızına hamile kalır, aile endişeli ama o hiç korkmaz. Çok rahat bir hamilelik geçirir. Doktor tavsiyesiyle son 3 ayını “bebeğin zarar görmemesi açısından” tekerlekli sandalye de geçirir ve ilk bebeğini kucağına alır.
5 yıl sonra ikinci kız çocuğunu doğurur. Sağlıklı ve dünya güzeli 2 kız sahibi Hatice. Çocuklarını büyütürken en büyük desteği eşinden gördüğünü söylüyor.
Hatice hem çalışıp hem çocuklarına bakıyor, geç saatlere kadar çalışıp ertesi gün erkenden işbaşı yapmaktan şikayetçi değil. Çalışmayı ve insanlarla iletişim içinde olmayı seviyor. Mesleğini çok seviyor, hayal gücünü kullanma imkanını bulduğunu söylüyor. Pazaryeri’nin en iyi kuaförlerinden biri. Dükkanı hep dolu. Hatice’ye sadece saç yaptırmak için gelmiyorlar. Akıl danışmak, muhabbet etmek için geleni de çok.
Dükkanı evinin alt katında. Evine iniş çıkışları kolaylaştırmak için asansör yaptırıp ulaşım sorununu da çözmüş.
Kızlarından biri bu yıl yaşadıkları şehrin dışında liseye başlayacak. Ben okuyamadım yeter ki kızım okusun düşüncesiyle işyerini arkadaşlarına emanet edip taşınacak kadar gözü kara…
Yetkililere mesajı var;
Çok şey istemiyorum sadece hayatımızı zorlaştıran engeller kalksın yeter. Kimsenin yardımı olmadan bir çok şeyi başarabiliyorum ama bir kaldırımı yardımsız çıkamıyorum.
Ve sizlere mesajı;
Hiçbir engelli yarımlılık olarak görmeyin, acıyarak bakanlara siz cesaretle bakın, size biçilmiş rolü oynamayın rolünüzü kendiniz belirleyin. Sınırlarınızı kimsenin koymasına müsaade etmeyin. Kendinizi sevin…
Paylaş