Paylaş
Judith Liberman.
Türkiye’de yaşayan bir Fransız.
11 yıl ODTÜ’de akademik yazma ve sunum dersleri vermiş.
Sorbonne masterli.
Dünyanın 7 farklı ülkesinde yaşamış.
O bir “masal anlatıcısı”.
Fransızca ve İngilizceye ek olarak, uzun süredir Türkiye’de olduğu için masalları Türkçe de anlatabiliyor. Siz de ağzınız açık dinliyorsunuz. Masalı o anda yaşıyorsunuz. Sadece çocuklara değil, yetişkinlere de anlatıyor, şirketlere gidiyor.
Bence çalışanlara Judith’ten daha güzel bir hediye olamaz!...
Bu çağda “masal anlatmak” diye bir meslek yok. Sen bize neyi göstermek istiyorsun?
- İçinden geçtiğimiz zamanlarda, dünya yeniden dizayn ediliyor. Ve bu yeni dünya için yeni meslekler yaratılıyor ya da var olanlar yeniden şekilleniyor. Eskiden bize kim olduğumuzu hatırlatan “masalcılar” vardı. Belki de onların geri dönme zamanı geldi. Formül şu: Dünyanın neye ihtiyacı olduğuna bak, yeni bir toplum yaratmak için nasıl bir katkı sağlayabileceğini görürsün. Ben de bunu yaptım...
Bu ülkede masalcılığı nasıl başladın?
- İstanbul’daki ilk masal geceme 20 kişi geldi, sonrakine 30, sonrakine 40... Gelen bir sonraki ay, yanında arkadaşını da getiriyordu. Bir sene sonra artık 150 kişi olmuştuk. Şehrin ortasında masal dinlemek için gelen 150 kişi! Gerisi de geldi tabii...
Bunu neden yapıyorsun?
- Herkesin sürekli koşturduğu bir dünyada, çoluk çocuk bir arada, cep telefonlarını kapatıp, mum ışığında, birbirimize bakarak, birbirimize masallar ve hikâyeler anlatmanın ne kadar güzel olduğunu fark edelim diye. Buna ne kadar ihtiyacımız olduğunu hatırlayalım diye. Çünkü bu hız, hepimizi öldürüyor, yavaşlamanın zamanı geldi de geçiyor...
Masalı sen nasıl tanımlıyorsun?
- Toplumsal alt bilinçten, yani kolektif bilinçten gelen hikâyeler. Dudaklardan kulaklara, kulaklardan gönüllere dolaşıp yayılmışlar... Ama benim sevdiğim tarif, “Masal, gerçeklik anlatan bir yalandır”. Tam da bu yüzden gönülden, inanarak ve hissedilerek anlatılması gerekiyor.
Şirketlerin de hayallere ihtiyacı var
Bir de kitabın var: “Masal Terapisi.” Onu niye yazdın?
- Kitabım bir oyun daveti aslında. İçinizden bir soru düşünüyorsunuz. Sonra kitabın rasgele bir sayfasını açıyorsunuz. Karşınıza çıkan masal, o soruyu çözümlemenizde size ışık tutuyor. Çünkü her masalın bir mesajı var. Masallar içimizdeki bilgeyle temasa geçmemize yardımcı oluyor.
Gerçekten de sen, kafamızdaki meselelerin çözümünü masallarda bulabileceğimizi mi düşünüyorsun?
- Tabii, tüm cevaplar aslında içimizde. Ama içimizde o kadar farklı sesler var ki... Büyüklerin sesi, toplumun sesi, kocanın sesi, korkularının sesi... Bütün bu sesler arasında kalbimizin sesini duyamıyoruz. Ama masal sihirli bir ayna, bize sadece gönlümüzün mesajını yansıtıyor.
Masalların çocuklar için olduğu yalan mı yani?...
- Buna çok sevdiğim bir cümleyle cevap vereyim: “Masal, çocukları uyutmak, yetişkinleri uyandırmak içindir!”
NE YAPIYORSAN KALPTEN YAP
Sen, kurumsal şirketlere de gidip masal anlatıyorsun. Ne tür mesajlar vermek istiyorsun gittiğinde?
- Şirketlerin de hayallere, samimiyete ve ilhama ihtiyacı var.
İnanılmaz güzel anlatıyorsun, bunda konservatuvar eğitiminin payı da olsa gerek...
- Mutlaka vardır, konservatuvarda masal anlatıcılığı okudum. Ama bence en önemlisi çok masal dinlemek, okumak, onları sevmek ve bol bol anlatmak. Her fırsatta, yolda, konferansta, piknikte, yatak odasında... Dolu bir salon, ışıklarla aydınlatılmış bir sahne beklemeden hep anlatmak, anlatmak... İşte bence masalcı olmanın yolu.
Yani kural, kalple yapmak mı?
- Kesinlikle evet!
Masal okumakla anlatmak aynı şey mi peki?...
- Hayır. Anlatmak, doğaçlama yapmak demek. Spontan olmak, göz teması kurmak, kendi kelimelerini kullanmak, masala kendi nefesini katmak... Masal okumayın çocuklarınıza, anlatın!
HEPİMİZİN HAYATI MASAL TADINDA
Anne-baban “hippi”ymiş, çocukluğun bir komününde geçmiş. Nasıl bir çocukluktu?
- Özgür ve yaratıcı. Yeni bir dünya hayal etmeye çalışan yetişkinler tarafından yetiştirilmek müthişti!
Annen-baban bu kadar farklı ve sıra dışı tipler olmasaydı, sen mühendis ya da doktor mu olurdun?
- Bilmiyorum. Bizimkiler farklıydı biraz, evet. Anneme küçükken “Ne olmalıyım sence ben?” diye sorduğumda, “Her şeyi olabilirsin, istediğin her şeyi!” demişti. Bazen bu kadar özgürlük de korkutucu. Ama yine de beni rahatlamak için, bana hazır bir formül uzatmadığı için ona çok minnettarım.
“Masal tadında bir hayatım oldu” diyebiliyor musun?
- Elbette! Hepimizin öyle aslında. Ama bu, her şeyin toz pembe olduğu anlamına gelmiyor. Birçok kere ormanda kayboldum, birkaç cadı beni yemeye çalıştı, ama hep kaçıp eve dönüş yolumu buldum!
Erkekleri masal anlatarak tavlamak mümkün mü?
- Sen başka bir yol biliyor musun?
Fotoğraf: Fethi KARADUMAN
Paylaş