Her pazartesi Yaga'da... Bekleriz!

Sıraselviler'de Kemancı'nın biraz gerisinde. Tepede Yaga yazıyor. Bir kat aşağıya iniyorsun, bir bara geliyorsun.

Biraz tedirgin gözlerle etrafı kolaçan ettikten sonra rahatlıyorsun. Anlıyorsun ki, bir yamuk yok, hoş bir yer, biranı söylüyorsun. Sonra da koltuğuna kaykılıyorsun, Tiyatro Kılçık'ın (Cenk Tunalı, Demet Evgar, Ufuk Özkan, Şeyla Halis, Orçun Kaptan ve Sinan Çalışkanoğlu) sahneye çıkmasını bekliyorsun. Tiyatro Kılçık, kendi aralarında yaptıkları mavralarla sizi de güldürmeyi başarıyor. Ben bol bol güldüm. Ama aslında bu 6 tane gencin tiyatro yapabilmek için sarf ettikleri çaba, takdir-i şayan. Karşınızda yeni bir jenerasyon ve yeni bir espri anlayışı var. Ve en çok onlar eğleniyor sahnede. Eğlenen insanlar, haliyle başkalarını da eğlendiriyor. Basit bir şey yapıyor gibi duruyorlar ama aslında öyle değil. Gerçekten iyi komedyen onlar. Hemen hepsi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü mezunu. Yolunuz düşerse demeyeceğim, düşsün lütfen! Unutmayın, her pazartesi Yaga'da bekliyorlar...

(Yaga Telefon: 0212-292 28 29)

Son yıllarda, bu ülkede tiyatro açısından pek çok şey geriledi. Ustalar bile tek tek tiyatrolarını kapatmak zorunda kaldı. Peki siz bu sektörde yer edinmek için, neden bir tarafınızı bu kadar yırtıyorsunuz?

CENK: Çünkü tiyatroyu çok seviyoruz! Neredeyse, hepimiz konservatuvar mezunuyuz ve yapmak istediğimiz şey bu. Ama ‘‘Hadi bir tiyatro grubu kuralım’’ diye çıkmadık yola. Hayata farklı bir şekilde bakıyorduk. Sahne üzerinde de bunu göstermek istedik...

İyi de nasıl bir tutku bu? Yapmazsanız ne olur yani! Kolunuz mu kopar? Sizin için tiyatro hayatta ne ifade ediyor?

DEMET: Hani insanların vücutlarının yüzde 70'i su ya, hani hayatlarını devam ettirebilmek için suya ihtiyaçları var ya, hani su olmazsa ölürler ya...

‘‘Aşksız yaşarım sekssiz yaşarım ama tiyatrosuz asla!’’ Mı?

DEMET: E onlarsız da olmaz ama. Evet, aşk kadar, seks kadar önemli bizim için!

ORÇUN: 6 tane zeki olduğuna inanan insan bir araya gelmişiz. Bu kadar ciddi bir tutku olmasa, evde otururduk ya da mühendis, doktor filan olurduk. Değil mi? Ama buradayız. Her pazartesi Yaga'da. Bekleriz!

SİNAN: Derler ya, tiyatro yapmak için insanın sistemle ilgili bir problemi olması gerekir. Bizim kendimizle ilgili problemlerimiz var. Bizi bir araya getiren de bu. Beni mesela neden Tiyatro Kılçık'a dahil ettiler. İyi oyuncu olduğum için mi? Hadi canım. Ben de en az onlar kadar anormalim! Sahneye çıkmadan 10 dakika önce, hep birlikte Mısırlı Ahmet eşliğinde kuliste kuduruyoruz!

Aranızda ‘‘arıza’’ olmayan kimse yok mu?

CENK: Allah'a şükür yok!

UFUK: Biz birlikte toplu terapi yapıyoruz. Doktora gitmiyoruz çok daha ucuza çıkarıyoruz!

CENK: Şeyla'yı da öyle ikna ettik. Önce ciddi ciddi projemizi anlattık. Sonra komik bir şeyi, ciddi anlatmak komik geldi. Dedik ki, ‘‘İşin özü, biz aramıza katılacak bir arıza daha arıyoruz!’’ ‘‘Desenize öyle, tamam o zaman!’’ dedi.

DEMET: Biz okuldan arkadaşız aslında...

UFUK: Zaten konservatuvarda da abuk sabuk şeylere gülerdik. Öyle ki, yerlere atardık kendimizi. İnsanlar ‘‘Bunlar deli!’’ derdi. ‘‘Köteşebe’’ diye bir arı icat ettik mesela, olmayan bir arı türü, onun etrafında dönen espriler yapardık. Aslında hepsi, kendi geyiklerimiz...

DEMET: Kılçıklık yapıyoruz işte. En çok da biz eğlendiğimiz için insanları bu kadar eğlendirebiliyoruz...

UFUK: Yani düşünün, provaları evlerimizde yapıyoruz. Aslında yemek arası prova yapıyoruz.

O ne demek?

CENK: Kızlarımız, Adile Naşit-Münir Özkul tadında yemek yapıyor! Olağanüstü yemekler. Hayatımız birlikte geçiyor...

Siz, kime, neyi kanıtlamak istiyorsunuz?

CENK: Yok öyle bir şey. Bu işi seviyoruz.

DEMET: Hepimizin en iyi yaptığı şey bu. Ve bu işte, sadece iyi oyuncu olmak yetmiyor, iyi komedyen olmak da gerekiyor. Bir gece mekanında şov yapıyorsun. İnce bir çizgi. Her an şaklabanlığa dönebilir. Biz, bizim jenerasyona hitap eden komedi yapıyoruz...

Tam olarak hangi tiyatro türüne girer bu?

CENK: İngiltere'de, Fransa'da, Amerika'da birtakım örnekleri var. Off-Broadway olarak tanımlanabilir. Ya da komedy club. İnsanların birkaç kadeh içki içerken hoşça vakit geçirdikleri yerler...

ORÇUN: Son beş yıldır hangi tiyatroya giderseniz gidin, bir seyirci azlığı söz konusudur ama hangi bara giderseniz gidin, ful doludur. Biz de dedik ki: ‘‘Madem onlar gelmiyor, biz gidelim!’’

CENK: İş ortaya çıkıp, biz oynamaya başladıktan sonra birtakım ustalar bizi izlemeye geldi: Haldun Dormen, Ferhan Şensoy, Uğur Yücel. Tarz olarak hepsi bir şeylere benzetti. Kimi ‘‘Biraz ortaoyunu’’ dedi, kimi ‘‘Biraz kabare tadı var’’ dedi. Ama yaptığımız şeyin tam bir adı yok.

Kimin boğazında kaldığınızı düşünüyorsunuz!

DEMET: Su içmeyenin...

SİNAN: Yüksek tiyatro diye adlandırılan grubun!

Yeteri kadar seyirci geliyor mu, kendinizi döndürebiliyor musunuz?

CENK: Valla, kendimizi çok iyi tanıtmış bir grup değiliz. Ünümüz ağızdan ağıza yayılıyor...

UFUK: Titan mantığı yani. Biri geliyor, inanılmaz eğleniyor, gidiyor çalıştığı yerdekileri topluyor haftaya yine geliyor. Onlar başkalarına haber veriyor...

Tiyatro Kılçık'ı finanse eden biri var mı?

CENK: Geçen sene Yapı Kredi Sigorta destek oldu. Bu sene de Med Yapım oluyor. Millet, Popstar'a laf ediyor ama bizi finanse ettiler. Fatih Aksoy, bir kılçık dostu. Yaza da Garsons grubuyla birlikte bir müzikal yapacağız. Tiyatrokedi'nin prodüksiyonluğunu üstlendiği, Hakan Altıner'in yönetmenliği yaptığı, bizim de yazdığımız bir oyun. Umarım yeni Kılçık dostları ediniriz!

İçki içen ve kafası iyi olan insanların ilgisini çekmek kolay mı, zor mu?

CENK: Başta kaygılıydık. Ama hiçbir problem yaşamadık. Bugüne kadar Kemancı, Babylon, Eski Yeşil vesaire gibi yerlerde çıktık.

ŞEYLA: Bizim izleyicimiz, tiyatro izlemeye geldiğinin bilincinde. ‘‘Hem içerim hem de belden aşağı espri dinlerim’’ mantığıyla gelmiyor. Kaliteli bir reji, kaliteli bir oyunculuk izliyor. Özel bir bar şovu.

Oyun interaktif ya. Kimse ‘‘Bana da bulaşacaklar şimdi!’’ diye korkmuyor mu?

ŞEYLA: Geçen gün en ön masada oturan hanıma sataştım: ‘‘Ne bakıyorsun öyle!’’ dedim. Oyun bitti, yanına gittim: ‘‘Umarım alınmamışsınızdır’’ ‘‘Haşa!’’ dedi, ‘‘Çok hoşuma gitti. Keşke biraz daha üzerime varsaydınız.’’

Son soru: Bütün bu gayretlerle ne yapmaya çalışıyor, nereye varmak istiyorsunuz?

CENK: Bir gün kendi işimizi yapmak istiyoruz. Ama her anlamıyla. Oyunları yazmak istiyoruz. Sonra, yönetmek, sahneye koymak ve prodüksiyonunu yapmak. Tamamıyla işin sahibi olacağımız günlerin hayalini kuruyoruz...
Yazarın Tüm Yazıları