Kendi aralarında kullandıkları kimsenin karışamayacağı, anlamayacağı özel bir dil söz konusuydu. Herhalde "Maşallah!" demeyi unutmuştuk ki, altı ay sonra boşanma haberleri geldi. Hem de nasıl haberler! Tarikatlar, büyüler havada uçuştu. Herkes anlamaya çalışıyordu: Andropoz mu, menopoz mu, arada genç kadın mı var, genç erkek mi var? Nedir, neyin nesidir?
Bu kadar tıkırında giden bir evlilik nasıl bu kadar kolay bozulur? Doğrusu, sonradan "evden kaçan olgun erkek modası"yla mı karşı karşıyayız diye de geçti aklımdan. Ama asıl hissettiğim, hayal kırıklığıydı. Aşklara, birlikteliklere, birlikte yaşlanmaya inanmak istiyordum... Ki... Yeni bir haber geldi. Oley! Yeniden evleniyorlarmış. İşte budur. Hemen Selma Ann Desmond’un peşinde düştüm, ağzından bütün detayları aldım...
Tebriklerrrrr! 21 yıllık eski eşiniz Ali Taran, müstakbel yeni eşiniz oluyormuş...- Evet, öyle oluyor. Herkesin bildiği gibi 21 yıl sonra boşandık. Ama ikimiz de yolumuzu kaybettiğimizi fark ettik. Şimdi áşık olduğum adamla yeniden birlikte oluyorum...
Nasıl oldu?- Geçen hafta, bir kontrat imzalamak üzereydim. Oğlumla yeni bir ev tutalım diye konuşmuşuz. Ali’siz bir ev. Yeni bir hayata geçiyoruz. Tam imzayı basacağım, bir telefon, oğlum arıyor. "Efendim Kuzey?" "Anne, kapıda bir çiçekçi var. Sana bir şey getirdi." "E alıver yavrum!" "Vermiyor ki. Çok zorladım. İçinde bir mektup varmış, elden teslim etmesi gerekiyormuş."
OTTOMAN’A GEL
Kimden gelmiş olabilir diye düşünüyor musunuz giderken...
- Tabii. "Herhalde babamdır" dedim. Çünkü bu tür jestleri ya babam ya kocam yapar. Artık bir kocam olmadığına göre... Güzel bir kutu. Açıyorum. İçinde sarı bir gül ve bir mektup. İşte o zaman anlıyorum Ali’den. Sarı çiçek sevdiğimi bilir. "Sevgilim Selma" diye başlıyor mektup. Ve eski kocam evlenme teklif ediyor! "Kabul ediyorsan, iki gün sonra akşam 9’da Ottoman’ın içindeki restorana gel" diyor. Az ve öz...
Ne hissetiniz o anda?
- Ali’yle aşkı da ayrılığı da yaşamak zor. Ayrılmayı isteyen bendim. Bu evlenme teklifinden iki gün önce, yakın arkadaşlarımızdan beni çok özlemiş olduğunu duydum. Çok üzgün olduğunu. Bensiz çok mutsuz olduğunu. Çok fena oldum bunları öğrenince... Kustum, bayıldım, hasta oldum. Yüzüme iğneler batmaya başladı...
Adam sizi özlüyor, ne güzel! Neden kendinizi kötü hissediyorsunuz ki?
- Çünkü onun kızgın olması, öfkeli olması bana enerji veriyordu. Ama beni özlediğini duymak, acı çektiğini öğrenmek bütün bunlar sinir sistemimi bozdu. Ben zaten çok sarsıldım bu boşanmadan dolayı. O yüzden elimde kutu, evin ortasında öylece kalakaldım...
VE EVLİLİK TEKLİFİ
Nasıl bir evlilik teklifiydi, dümdüz mü...
- Değil. 87 yılında, ilişkimizin başlarında, flört ederken ona bir not yazmışım. Üçgen bir káğıda. Onu ne kadar sevdiğimi, onun benim hayatımdaki yerini, ona ne kadar güvendiğimi anlatan bir not. Meğer Ali, o günden beri, o notu cüzdanında taşırmış. Onu bir kesenin içine koymuş ve "Benimle evlenir misin?"diye yazmış.
Vayyyyyyyyyyyyy. Ne kadar romantik, ne kadar etkileyici...- Evet. Ben de elimde kutu önce vayyyyyyy oldum. Sonra birden "Vay adi! Yıllar evvel ona yazdığım notu bana karşı kullanıyor!" dedim.
Sonra ne yaptınız?
- Hemen kendime siyah bir tuvalet aldım. O gün için. Saten. Beline kadar açık. Berbere gittim, topuz yaptırdım, sonra sevmedim o topuzu, bozdum, saçımı kendim yeniden yaptım. Acayip bir hazırlık içindeyim ve nasıl heyecanlıyım. Bu arada ben o görüşmediğimiz süre zarfında beş kilo verdim ve saçlarım sarıyken, kendi rengine yakın bir renge boyattım. Artık kahverengi saçlı bir kadınım. Ve Ali’nin henüz bendeki bu fiziksel değişikliklerden haberi yok...
ALİ BENİ TANIMADI
Bu zaman diliminde hiç aramadınız mı onu, telefon açmadınız mı?
- Hayır, işin büyüsü bozulur diye de aramadım. Ama zaten biz boşandığımızdan beri hiç konuşmadık. Saat tam 9’da girdim restorana. Siyah saten elbisem ve siyah küçük kürkümle pek havalıyım. Kürküm gitti vestiyerde, neyse hálá güzelim. Baktım orada oturuyor, ona doğru yürüyorum. Heyecandan ölmek üzereyim, kalbim ağzımdan çıkacak. Ama bir tuhaflık var. Hiçbir gülümseme yok Ali’nin yüzünde, Beni öldürecek gibi bakıyor, daha doğrusu gözleri delip geçiyor, kaşları çatıldı, bakışlar sertleşti, ne olduğunu anlamadım. Meğer o da içinden, "Bana doğru yürüyen bu esmer fıstık kim!" demiş. Tanımamış! Tam önünde durdum. Göz göze geldik. Heyecanla ayağa kalktı tabii. Birbirimizin gözünün içine baktık. Ve sarıldık. Çok uzuuun bir süre öylece sarılı kaldık...
Şimdi?- Artık eski evimize gitmek istemiyoruz. Yeni bir evde, yeni bir başlangıç yapacağız...
Her şeyi sıfırladınız yani...- Evet. Bu ayrılık üçümüzü de kendimize getirdi. Oğlumuz Kuzey, bizim kanatlarımızın altından çıktı, birdenbire büyüdü sanki. Hepimiz bir şey yaşadık. Ağır bir şey. Çok şükür bitti...
KONUŞMADAN AYRILMAK HATAPeki siz neden ayrılmıştınız. Nasıl bir gerekçeyle? Büyü-müyü lafları dolaşıyordu ortalıkta...
- Tamamen basit, sıradan bir geçimsizlik olayı. Sen öyle dedin, ben böyle dedim. Sen onu öyle mi yaptın, iyi o zaman ben de sana küstüm konuşmuyorum... gibi çocukça, şımarıkça şeyler. Bir de ben saçma sapan alınganlıklar yaptım. Kredi kartım iptal oldu mesela, kimse de bir şey söylemiyor. "Hem benimle küs hem de kredi kartımı iptal ettirmiş. Öyle mi? Ben de çeker giderim!" dedim. Meğer ben haksızmışım, Ali bankaya kızmış, kendininkini de, benimkini de iptal ettirmiş, benimki gereksiz alınganlıkmış. Biz boşanırken hiç konuşmadık. "Boşanmak mı istiyorsun? Tamam o zaman, boşanalım" yaptık. Bu çok kötü bir şey. En azından kavga etseydik, birbirimize bağırsaydık diyorsun sonradan.
İyi de büyü lafları nereden çıktı?- Bir sürü abuk sabuk şey çıktı. Tarikat çıktı, alternatif tıp hikáyeleri çıktı. Ne bileyim, meşhur olan o, ona sor, bana ne büyüden. Aramızdaki şey, tamamiyle sidik yarışıydı. Tabii bir de ben menopoza girdim, orada bir çıldırmam oldu.
Siz ideal çift görüntüsü çizen bir çifttiniz. Apar topar ayrıldınız. İnsanlar nasıl tepki gösterdi?
- Çok şaşırdılar. Yeniden evleniyor olmamıza değil. Ayrılmamıza. Çok üzüldüler. "Nasıl olur, mümkün değil, şaka bu!" falan dediler. Ama, "Siz nasıl olsa tekrar barışırsınız" diyenler çoktu...
Cep telefonuna "Seni boşuyorum" diye mesaj attığınız doğru mu?
- Cebine değil, SMS değil yani, kendi sayfasına. E-mail oluyor...
Kısmetse, nikáh ne zaman?
- Valla, boşandıktan sonra 300 gün mü ne geçmesi gerekiyormuş. İzinler filan alınıyor. Henüz hiçbir şey bilmiyorum. Sadece davetiye gibi bir şey yapmış Ali. Bak, ne kadar güzel...