Egemenlik, kayıtsız şartsız erkeklerin mi?

Ne mutlu bize ki...

Haberin Devamı

/images/100/0x0/55eab572f018fbb8f891ac43

Böyle kadınlar da var!
Erkeklerin çoğunlukta olduğu o Meclis’te bizi temsil ediyorlar.
Aylin Nazlıaka gibi kadınların varlığı umut veriyor.
Ne dediğini bilen, donanımlı, bilgili, cesur ve çok açık bir milletvekili Aylin Nazlıaka.
Bir siyasetçiden beklenmeyecek kadar açık. Ve mert.
Ben size doğrudan söyleyeyim...
Bülent Arınç’tan çok daha mert ve daha ‘delikanlı!’
Kaçak dövüşmüyor. Laf cambazlığı yapmıyor, lafları evirip çevirmiyor.
ODTÜ ekonomi mezunu. İş ve siyasal yaşamındaki başarıları nedeniyle 2001’de, ‘Yılın İş Kadını’ seçiliyor. 2002’de ‘ODTÜ Takdir’, 2008’de ‘Yılın Genç İş Kadını’, 2012’de ‘Yılın Milletvekili’ ve ‘Kadın Platformu’ ödüllerini alıyor.
Ama onu daha yakından tanımamız, 11 Aralık’ta Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’la yaşadığı meşhur ‘vajina diyaloğu’yla oldu.
Artık ne kadar ‘diyalog’ denebilirse...
Dinlemek ya da okumak yetmiyor, mutlaka görmek gerekiyor, izlemek...
Nazlıaka, kürsüde Vakıflar Genel Müdürlüğü’nun bütçesi hakkında bir şeyler anlatıyor, Arınç’ın o konudaki eski beyanatlarından alıntılar yapıyor...
Söylediklerini Bülent Arınç ve bir sürü milletvekilinin bulunduğu yere doğru anlatıyor. Çünkü insanlar birine bir şey söyleyecekleri zaman, onun yüzüne bakar!
İşte o anda Bülent Arınç, “Bana bakmanıza gerek yok” diyor.
Aylin Nazlıaka “Rahatsız oluyorsanız size bakmadan da konuşabilirim elbette...” diyor.
Bülent Arınç, “Hayır, ikide bir bana bakıyorsunuz, Genel Kurul’a konuşun...” diyor.
Aylin Nazlıaka, bu tepki karşısında şaşırıyor.
Burada müthiş bir demagoji var!
Kendisine ekonomik bir alanda yapılan eleştiriyi, ince bir manevrayla savuşturuyor, konuyu cinsel tacize çeviriyor. Sanki Aylin Nazlıaka baka baka Bülent Arınç’ı taciz etmiş!
Daha neler!
Aylin Nazlıaka, baka baka Bülent Arınç’a mı bakacak!
Bu kadarla kalsa iyi...
Bülent Arınç üsteliyor:
“...Ben mahcup bir insanım. Zarif bir hanımefendinin ikide bir dönüp bana bakmasından doğrusu sıkılabilirim. Yoksa yani dönüp her defasında bakabilir, benim için bir eksiklik değil...”
Yani demek istediği şu mu acaba:
“Ben elbette yakışıklı bir adamım, bütün kadınlar bana bakar, bakabilir ama ben mahcup bir insanım, rahatsız oluyorum. Siz beni sorduğunuz sorularla değil, siyasi, hukuki açıklamalarınızla değil, kadın olarak bakışlarınızla mahcup ediyorsunuz...”
İşte bu, Meclis gibi hiç olmaması gereken bir yerde, bal gibi cinsiyet ayrımcılığı!
Yani Aylin Nazlıaka’nın siyasi kimliği sıfır, o sadece Meclis’teki yakışıklı erkeklere cinsel tacizde bulunan bir zarif ‘bayan’dan ibaret!
Ve hemen o meşhur cümleler:
“... Mahcup olduğum başka bir konu var: Kürtaj meselesi konuşulurken siz öyle bir söz sarf ettiniz ki benim yüzüm kıpkırmızı oldu. Ben asıl o zaman mahcup oldum, asıl o zaman utandım, asıl o zaman yerin dibine geçtim. Evli bir bayan milletvekili, çocuğu olan milletvekili, kendisiyle ilgili organını nasıl böyle açıkça konuşabilir, nasıl bundan yüzü kızarmaz? Benim yüzüm o zaman kızardı, o zaman mahcup oldum.”
İşte budur!
Demagojiyle belden aşağı vurmanın bariz örneğidir.
Ve çok üzücüdür.
Bir de erkeklere mahsustur!
Bir kere, ortada fol yok yumurta yokken, konunun buraya getirilmesi ne alaka? İki, evet, kürtaj tartışmaları sırasında Başbakan’ın demeci üzerine Aylin Nazlıaka da “Başbakan vajina bekçiliğini bıraksın!” diye bir cümle kurdu. Bu cümlenin Türkçede açık anlamı, “Başbakan kadınlarla uğraşmasındır, kadınlar üzerinden siyaset yapmasındır.”
Bunu “Aylin Nazlıaka konuşmasında cinsel organından söz etti”ye çevirmek sadece ve sadece kötü niyet olabilir!
Özellikle yapılmıştır.
Hepimize gözdağı vermek için...
Hepimizi sindirmek için...

Haberin Devamı

/images/100/0x0/55eab572f018fbb8f891ac45

*

Haberin Devamı

Birkaç gün önce de Aylin Nazlıaka, Arınç hakkında suç duyurusunda bulundu.
50 kadın örgütü de ona destek verdi.
O destek, çığ gibi büyüyor.

Çocuk gelinlerden mahcup olan yok

Nedense, ‘vajina’ lafını duyunca yüzü kızaranlar, bu ülkedeki töre ve namus cinayetlerinde yaşamını kaybeden kadınlar söz konusu olduğunda es geçiyorlar. Nedense, 180 bin ‘çocuk gelin’ onları mahcup etmiyor.Cezaevlerinde tecavüze uğrayan çocuklar da...
Her gün cinsiyet eşitsizliğine, ayrımcılığa, şiddete, tacize, tecavüze uğrayan kadınlar...

Kürtaj tartışmaları sırasında Başbakan’a “Vajina bekçisi olmayın!” dediniz. Sonra o laf tekrar size silah olarak geri döndü...
- ‘Vajina’ küfür mü? Hakaret mi? Değil, utanılacak bir kelime de değil. Ben ne zaman kullanmışım? Kadın bedeni üzerinden siyaset yapmaya başladıklarında. Ve oldu? Kadını, cinselliğe ve cinsel organa indirgeyen, kadının tek işlevinin cinsellik olduğunu düşünen zihniyet, bundan rahatsız oldu! Oysa ‘vajina’ kelimesi, eğitimde, sağlıkta, doğum gibi birçok alanda kullanılır. Bunu açıklama ihtiyacı duyuyorum, sanki durduk yerde cinsel organından söz eden biri gibi gösterilerek, beni toplum önünde aşağılamaya ve küçük düşürmeye çalıştılar. Bunu da alakasız bir zamanda Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün bütçesi hakkında konuşurken yaptılar. Konu, kadın haklarıyla ilgili bile değildi, birdenbire lafı cinselliğe çekti...

Haberin Devamı

Sizce Bülent Arınç, size had bildirsin, ‘edepsiz’e edep öğretsin diye mi görevlendirildi?
- Kim görevlendirdiyse görevlendirdi. Kendisi bana ‘edep’ öğrettiğini düşünüyor olabilir. Çünkü bir sonraki gün, “Hadsiz haddini, edepsiz edebini bilecek!” gibi bir açıklama yaptı. Kimse bana haddimi bildiremez. Çünkü ben haddini bilen biriyim. O gün yaptığı, kürsüden bana ‘psikolojik şiddet’ uygulamaktı. İffetsiz, namussuz bir kadınmışım gibi toplum önünde rencide etmeye çalışmaktı.

“İkide bir bana bakıyorsunuz?” derken ne ima etmek istedi? Yoksa siz -hadi itiraf edin- Bülent Arınç’la gizliden gizliye flört etmeye mi çalışıyorsunuz!
- (Gülüyor) Bir insan hakkında bir şey söylerken onun yüzüne bakmaktan daha doğal ne olabilir? Ama o, ‘flörtist’ bir imayla kendisine baktığımı ifade etti.

Haberin Devamı

Size “Göz zinası yapıyorsunuz” mu demek istiyor?
- Evet, basbayağı bunu ima ediyor! Aslında yapmaya çalıştığı, kendi ideolojik yapısına göre, kadınlara ahlaki kriterler belirlemek, bunu da hakaret ederek ya da psikolojik şiddet uygulayarak zorla kabul ettirmeye çalışmak. Benim kadın başımla (!) Başbakan’a hesap sormam, onu rahatsız etti. O gün yaptığı şey, bulunduğu mevkiden, beni ezmek, sindirmek ve susturmak. Ama derdi, ben değilim aslında, bütün kadınlar! Asıl amacı bütün kadınlara gözdağı vermek. Kadınların erkeklere eşit yerden bakma ve onları fikren sorgulama hakkını ellerinden almak.

Sizce Arınç, Meclis’teki kadınlara ne gözle bakıyor?
- Bu ülkenin karar mekanizmasında yer alan bireyler olarak görmediği kesin! Vitrin olarak değerlendiriyor. Aslında AKP de, kadınları sadece vitrinde görmek istiyor. AKP’nin kadın konusunda söylediği iyi şeyler, Bülent Arınç’ın gözyaşları kadar sahte! Kadın erkek eşitliği konusunda kesinlikle samimi değiller.
Size ‘Zarif’ derken sizi nereye hapsetmek istiyor?
- Aklınca beni bir profile hapsetmek istiyor. “Sen bu ülkenin haklarını savunan bir milletvekili değil, sadece bir kadınsın” diyor, “Kadın olarak haddini bilmelisin. Çok da konuşmamalısın!” Bu yüzden ‘karakter suikastı’ yaptı. Bu lafı çok seviyorum, evet onlar karakter suikastçısı!

Haberin Devamı

‘Vajina’ gibi, ‘kürtaj’ kelimesini de kullanmaktan imtina ettikleri doğru mu?
- Evet. Ama ‘vajina’ kelimesini kullanırken bu kadar imtina eden zihniyet, kadınların mahrem hayatına yönelik çok rahat konuşabiliyor! Kadına kaç çocuk yapması gerektiğini, bu çocukları ne şekilde dünyaya getirmesi gerektiğini, kürtaj yapıp yapmaması gerektiğini son derece rahat ifade ediyor. Daha da ileri gidip “Her kürtaj bir Uludere’dir!” gibi son derece yakışıksız benzetmeler de yapabiliyor.

/images/100/0x0/55eab572f018fbb8f891ac47

ARINÇ MUHAFAZAKÂRLARIN TEMSİLCİSİ OLAMAZ

Muhafazakâr olduğu için mi?
- Daha sonra yaptığı konuşmada, “Ben örf ve âdetlerime bağlı bir insanım” diyerek muhafazakârlığına vurgu yapmak istedi. Ama bence Sayın Arınç, asla ve asla muhafazakârların temsilcisi olmaz! Bunu iddia etmek muhafazakârlara haksızlık olur. Çünkü muhafazakârlık ne kadın gördüğü zaman kızarma, mahcup olma gibi bir zafiyeti açıklar ne de görevini yapmakta olan bir milletvekilini küçük düşürmeyi hedefler.

AK Parti yakında, “Utanılacak şeyler listesi” de yayımlar mı?
-  Zaten şu anda dayatmacı bir hayat yaşanmıyor mu? Fazlasıyla yaşanıyor. Genel anlamda kutuplaşmaya yönelik tanımlar yapılıyor, bunlar yapılırken bir yaşam biçimi de dayatılmaya çalışılıyor. Başbakan’ın konuşmalarına bakılırsa gençlik ikiye bölünmüş durumda, bir tarafta dindar gençlik ve bir tarafta tinerci gençlik. Böyle değerlendiriyorlar. Alevi-Sünni ayrımı da yapıyorlar, Türk-Kürt ayrımı da. Başbakan’ın üslubunda tüm bunları görmek mümkün.

Peki geleneklerine örf ve âdetlerine bu kadar bağlı biri, “Şeyini şey ettiğimin şeyi” diye küfrettiğinde, milletçe de bizim utanmamız gerekmiyor muydu?
- Elbette. Ama ben size söylüyorum, Arınç’ın örf ve âdetlere bağlı tutumu da gözyaşları gibi sahte!

O zaman bayağı oyuncu...
- (Gülüyor) Çok sık ağladığına bakılırsa, iyi bir aktör olabilir!

Ne hanım ne de bayanım KADINIM

Sivrildiğinizi ve bir hedef oluşturduğunuzu düşünüyor musunuz?
- Siyasete, gelecek seçimleri değil, gelecek nesilleri düşünerek girdim. Bizden sonraki kuşakları ve bu ülkenin geleceğini düşünerek. Onun için de bu tarzda siyaset yapmaya devam edeceğim. Bazıları soruyor: “Korkmuyor musun?” Ben de diyorum ki, korkanın siyasette işi ne? Korkmuyorum. Bundan sonra da inandıklarımı sonuna kadar savunmaya devam edeceğim.

Siz ‘hanım’ mısınız, ‘bayan’ mı? İkisi de değilseniz nesiniz!
- Ben kadınım! İki cinsiyet var: Kadın-erkek. ‘Hanım’ ve ‘Bayan’, farklı ortamlarda kullanılan hitap sıfatlarıdır. Nezaket etmek amacıyla kullanılır ama cinsiyet kelimesi değildir. ‘Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonumuz’ var, ‘Bayan-erkek’ ya da ‘Hanım-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu” duydunuz mu hiç?

Eşim, “Sen utanılacak değil, övünülecek kadınsın” dedi

Eşiniz, politika tutkunuza ne kadar destek veriyor?
- Çoook. Olayın yaşandığı gece, eşimle sabaha kadar uyuyamadık. İki üzüntüsü oldu. Biri “Bu ülkenin kadınları ne olacak? Toplumsal cinsiyet eşitliliği ne zaman sağlanacak?” kaygısıydı. Çünkü bana yapılan saldırının benim üzerimden bütün kadınlara olduğunu biliyordu. İkincisi, bana dedi ki, “Orada seni utanç duyulacak bir kadın gibi göstermeye çalıştı, oysa sen övünülecek bir kadınsın. Ben seninle gurur duyuyorum!” Bu da bana çok iyi geldi. 1997’de evlendik, 15 yıldır evliyiz. İki çocuğumuz var, biri dört buçuk, diğeri 12 yaşında. Uyumlu bir çiftiz. Tabii şu anda kendime ayırdığım zamanın hemen hemen hiç kalmamış olması, bazen bizi zorluyor, “Hiç değilse pazar günü birlikte olabilsek!” diyor eşim ama o bile mümkün olamıyor, pazarları da katılmam gereken etkinlikler çıkıyor. Siyasetin özel hayatımızdan bu kadar zaman çalıyor olması onu mutlu etmiyor ama siyasete girmemde eşimin çok desteği oldu. Bana böyle bir teklif geldiğinde, “Hep birtakım şeylerden yakınıyordun, işte şimdi elini taşının altına sokma zamanı!” diyen de o.

Arınç, çocukların leylekler tarafından getirildiğini düşünüyor olabilir!

Siz Başbakan’a “Vajina bekçiliğini bırakın” derken, “Kadınların kendi bedeniyle ilgili karar alma hakkına karışmayın” demek istediniz...
- Evet tam da bu.

Ama Arınç size döndü, “Bir kadın, kendi organıyla ilgili nasıl bu kadar açık konuşabilir?” dedi, sizin “Benim orama karışma!” dediğinizi iddia etti!  Söylediğiniz bütün kadınları kapsayan genel bir cümleyi özelleştirerek, kişiselleştirerek, sizi parmakla gösterir hale getirdi. Bu sizce kötü niyet, kötü polemik ve kötü kalplilik değil mi?
- Doğru. Ben bütün kadınların haklarını savunuyordum. Kadının bedeni üzerinden siyaset yapılmasına karşıyım, sonuna kadar da karşı çıkacağım. Kendisi beni hem hedef göstermeye çalıştı hem de itibarsızlaştırmaya. Bazı gazetelerde, ismimin ve fotoğrafımın yanında, altında ‘artı 18’, ‘terbiye sınırlarını aşma’, ‘utandıran muhabbet’ gibi ifadeler yer aldı. Hatta aile fotoğrafımızın altında bile ‘artı 18’ yazıyordu. 12 yaşındaki oğlum, “Neden artı 18 yazıyor?” diye sorduğunda, açıklamada zorlandım. Ayrıca orada bir muhabbet yoktu, bir saldırı vardı. Yeri gelmişken söyleyeyim, medyanın da dilinin dönüşmesi gerekiyor. Aksi takdirde, kadınlara yönelik şiddet, giderek daha da yaygınlaşacak ve sistematik olarak devam edecek.

Ama Bülent Arınç, ‘artı 18’in ne anlama geldiğini bilmiyormuş...
- Ya evet. Ben de televizyonda izledim, muhabirler, “Artı 18 haberleri için ne düşünüyorsunuz?” diye soruyorlar, şaşırmış bir ifadeyle, “Artı 18 de nedir?” diyor. Böyle bir şey mümkün mü? Kendisi RTÜK’ten sorumlu bakan! Bu bile ne kadar samimiyetsiz olduğunu gösteriyor.

Sizce o zihniyete göre, evli olmayan ve çocuğu olmayan kadınlar -buna milletvekilleri de dahil- kadından sayılmıyor mu?
- Aynen! Kadın dediğin, evli, üç çocuklu olacak, etliye sütlüye karışmayacak!

Bülent Arınç, çocukları leyleklerin getirdiğini düşüyor olabilir mi?
- (Gülüyor) Valla, kadın hakları konusunda çok geriye gittiğimiz kesin! Bugün okullarda çocuklara cinsellikle ilgili eğitim verilirken, Sayın Arınç’ın düşünce yapısı çocukları leyleklerin getirdiğinde takılı kalmış...

Sizce bütün bu olup bitenlere kadınlardan sorumlu bakan niye sesini çıkarmadı?
- Fatma Şahin’e önce kırgındım, şimdi kırgınlık yerini umutsuzluğa bıraktı. Bu olay olduğunda beni aramadı diye üzülmüştüm. Daha sonra kadın milletvekilleriyle bir akşam yemeği düzenlemişti. Bu olay üzerine, sadece CHP parlamento grubu değil, diğer kadın milletvekilleri de bu yemeği protesto etti. Ve o yemek gerekleşmedi. Kendisi aynı akşam, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın bütçesi hakkında konuşurken, dikkatle dinledim, bakalım ne diyecek diye, kürsüden yaptığı konuşmada, “Kadına yönelik şiddetle mücadelemiz sıfır toleransla devam ediyor! Bu parlamentonun kadına yönelik şiddete tavır koymasından gurur duyuyorum” dedi.

Bu ne anlama geliyor?
- Gayet açık değil mi? “Arınç’ın tutumunu onaylıyorum” anlamına geliyor! Bu sadece beni değil, bütün kadın haklarını yok saymak! Bakın geçen gün suç duyurusunda bulunduk Sayın Arınç hakkında. Parti yöneticilerinin, kadın kollarının, il ve ilçe teşkilatlarının yanı sıra 50’ye yakın sivil toplum örgütü adliye önüne gelerek destek verdi. Bu iş, bir toplumsal kitle hareketine dönüştü. Kadınlar olarak biz kenetlendik. Bu sadece Aylin Nazlıaka’ya yapılmış bir saldırı değildir, bütün kadınlara yapılmış bir saldırı. Ama bu saldırıda asla başarılı olamayacaklar. Kadınlar bir kez daha devrimci yönlerini göstererek “Dur!” diyecekler. Şu anda bütün kadın örgütlerinden açıklamalar geliyor, dalga dalga her yerden ülkenin dört bir yanından, yurtdışındaki yurttaşlardan... Aynıca en sevindirici olanı, AKP’li üç kadın milletvekili beni arayarak Sayın Arınç’ın tavrından utanç duyduklarını söylediler.

Kim onlar?
- Onların siyasi kariyerini korumak adına isim veremiyorum. Yoksa üçü de cesur ve yürekli.

DEVAMI VAR: Önümüzdeki günlerde, kadın dernekleri temsilcileri de (Halime Güner/ Uçan Süpürge- Şenal Saruhan / Cumhuriyet Kadın Dernekleri, Canan Güllü- Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı, Oya Ersun- Halkevleri Genel Başkanı, Hilal Dokuzcan- CHP Kadın Kolları Başkanı) görüşlerini bildirecek.

Yazarın Tüm Yazıları