Paylaş
Son Paris faciasından sonra başka bir gerçek çıktı ortaya.
Paris’te bombalar patlayıp, insanlar ölünce, Google dahil dünya üzerinde bütün kurumlar harekete geçti, lanetlemeler, kınamalar, pray for Paris’ler...
Ama söz konusu olan Diyarbakır, Ankara, Suruç, Beyrut ve Suriye olunca...
Aynı tepkiyi, aynı kınamayı, aynı lanetlemeyi, aynı isyanı göremiyorsunuz nedense.
Bizim tepkilerimiz yerli ve milli kalıyor.
Oysa Ankara felaketi de Paris kadar büyük bir faciaydı.
Devlet başkanlarının kuru taziyesinden başka bir şey görmedi Türkiye.
Yanlış anlaşılmasın, bütün bunları Paris katliamını küçümsemek yazmıyorum, aksine dehşete düştüm.
Türkiye’yle kıyaslamak için de yazmıyorum.
Ama ben Ankara katliamında da dehşete düştüm.
Böyle de bir gerçek var.
Türkiye’de olunca dünya ayağa kalkmıyor, ama Paris’te olunca bütün dünya isyan ediyor!
Batı ve Doğu söz konusu olduğunda vicdan konusunda ne yazık ki çifte standart söz konusu.
Adaletin bu mu dünya?
İnsanı dinden soğuturlar!
GEÇTİĞİMİZ mart ayında Selman Okumuş Hoca’nın önderliğinde bir grupla umreye gittim. Çoğunluk ilk defa gidiyordu. İçimden geldi, merak ettim. Gazeteye de yazmadım, kendim için gittim, sonradan bloguma yazdım.
Ne hissedeceğimi de bilmiyordum.
Ama beni şaşırtan şeyler hissettim.
Oysa ben hiç din eğitimi almadım, birkaç dua bilirim, babaannem öğretmişti, ama ben yine de kendimi inançlı biri olarak kabul ediyorum, fakat dinle minle fazla bir alakam yoktu, hayatım boyunca namaz bile kılmamıştım...
Orada çok acayip bir şey oldu, şimdi uzun uzun anlatmak istemiyorum ama kendime ayna tutulmuş gibi hissettim, 5 vakit namaz kıldım, açık havada, herkesle birlikte kılmaktan büyük bir zevk aldım, bir bütünün parçası oldum, hem her şeydim, hem hiçbir şey, gerçekten çok güzel şeyler hissettim, başkasını bırakın, en çok ben kendime şaşırdım.
Sonra döndüğümde konuşan seccade aldım kendime.
Fakat çok acayip bir şey oldu...
Tam ısınmıştım ki...
Türkiye’de IŞİD terörü patlak verdi ve o vahşet, o cinayete yatkınlık, patlayan bombalar, kesilen kelleler, parça parça olan insanlar...
Bu acımasızlığın seviyesi...
Gözümü korkuttu.
Size söyleyeyim, bu dini bahane eden katiller, o din tacirleri, insanı dinden soğutuyorlar.
Çok insanın üzerinde böyle bir sonucu oluyor.
Mümkünse hiçbir dinden söz edilmesin istiyorum.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşen Gürcan’a teşekkürler!
ŞİMDİYE kadar Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı defalarca eleştirdim. Kadına karşı taciz, tecavüz, şiddet olayları ve sonrasında suçu işleyenlerin inanılmaz indirimler almaları hakkında.
Çünkü bakanlık bu konularda son derece pasif davranıyor ve sanki böyle bir mesele yokmuş gibi yapıyordu.
Ama şimdi aynı bakanlık farklı bir tutum izledi. En azından bir davada.
Onu da yazmak ve onlara teşekkür etmek boynumun borcu.
Diyarbakır’da 2013 yılında 14 yaşındaki Z.B.’nin başına taşla vurup bayıltarak tecavüz eden ve hamile kalmasına yol açan, 22 yaşındaki Y.T.’ye mahkeme, saygın tutumu nedeniyle esaslı bir indirim uygulayarak 11 yıl 8 ay cezasına karar vermişti.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı avukatı aracılığıyla, mahkemenin verilen cezada haksız yere indirim yaptığını, sanığa resmen bir ödül verildiğini savunarak kararı temyiz etti.
Bakanlığı yapması gerekenleri yapmadığında nasıl eleştiriyorsak, yapması gerekenleri yaptığında da teşekkür etmek, alkışlamak gerekiyor.
Benim yaptığım da bu.
Paylaş