Ayşe'nin gözlüğü

Ayşe ARMAN
Haberin Devamı

Protesto ediyorum

Cuma gecesi felaket bir şey oldu.Ben Gece Hattı'nı seyrettim.Bir tesadüf eseri, Hakan Aygün'ün Belkıs isimli bir hanımefendiyi programına konuk etmesine denk geldim. İnanın hiç istemezdim. Hatta sizi temin ederim durumun farkına varınca anında kanal değiştirdim. Ama yeterli olmadı biliyor musunuz, seyrettiklerim hafızamda kaldı ve ben ne yapacağımı bilemedim. 29 yaşında koskocaman bir kadınım ama beni teselli etmesi için o gece Adana'ya anneme telefon ettim.

* * *

Cuma gecesi, İnterstar'da yayınlanan o şeyin, program demeye bile dilim varmıyor, gerçekten korkunç olduğunu düşünüyorum.

Kelimenin iki anlamıyla da.

Ve bir izleyici olarak şiddetle protesto ediyorum.

Kelimenin birinci anlamıyla, yani ‘‘korkmak fiili’’yle kastedilen durum, haklısınız, sadece beni ilgilendirir, korku filmlerini seyrederken de benzer duygulara kapılabilirim, kimseyi bu yüzden protesto edecek halim yok, ama bir de kişilik sorunları yaşayan bir insanı, ekranda görmek durumda bırakılmamız var, işte bunu protesto ediyorum, çünkü onun ‘‘sergilenmeye’’ değil ‘‘tedaviye’’ ihtiyacı var.

Ona değil, onu ekrana çıkaranlara feci halde kızıyorum.

Benim denk geldiğim görüntü şuydu: Stüdyoda Hakan Aygün var, yanında Belkıs Hanım, diğer yanda da bir de psikiyatrist.

* * *

Biz bir kadını izliyoruz, son derece akıcı konuşuyor, kendini olabildiğince iyi ifade etmeye çalışıyor, bir şeyler anlatıyor, derken aynı kadın başka bir ‘‘kişi’’ gibi konuşmaya başlıyor, sesi değişiyor, vurguları artıyor, ağır çekimde gibi konuşuyor, sanki konuşan o değil bir başkası. Belki de gerçekten bir ‘‘başkası’’. Bir süre sonra tekrar ‘‘normal’’ haline döndüğünde, bir önceki ‘‘kişi’’ olarak ne konuştuğunu hatırlamıyor. Bu arada fizyolojik değişiklikler de gösteriyor, mesela titriyor, gözleri farklı bakmaya başlıyor. Bu arada ekranın altında da ‘‘Belkıs Hanım transta’’ yazıyor.

Üç şey olabilir:

a) Numara yapıyor,

b) Medyumik özellikler taşıyor,

c) Ya da bir tür kişilik bozukluğu yaşıyor

* * *

Yanda oturan psikiyatrist de Belkıs Hanım'ı muayene etmediğini, çeşitli testler yapmadığını dolayısıyla bu yaşadığı şeyin ne olduğuna dair yorum yapamayacağını söylüyor. Belkıs Hanım bu arada kendisiyle barışık olduğunu, o konuşanın bir başkası olduğunu, ama kendisine zarar vermediğini anlatıyor.

İyi de izleyici olarak ben zarar görüyorum.

Ve tesadüfen denk geldiğim şey, beni inanılmaz rahatsız ediyor.

Eğer söz konusu birden fazla kişiliğe sahip olmaksa ya da tek bir kişilikle bütünleşememekse, söz konusu kişi bir travma yaşıyor o anda. Hem de ekranda! Ve ben bunu evimdeki ekranımdan seyrediyorum. Neden? Çoğul kişilik ya da kişilik parçalanması öyle ulu orta sergilenecek bir şey gibi geliyor mu size? Bunlar birer rahatsızlık. Ve söz konusu kişi mağdur durumda. O gece, kısmen de olsa izlediklerim bana özürlü birinin, özürlü uzvunu göstermesi gibi geldi. Üstelik bunu yaptığının farkında bile olmayarak. Dolayısıyla bunun olmasına izin verenlerin bilerek ya da bilmeyerek insanlıktan çıktıklarını, biraz daha fazla seyirci toplayabilmek için feci bir şey yaptıklarını düşünüyorum.

Bir işe yaramayacağını bilsem de...

Tüm kalbimle bunu protesto ediyorum.

İnsan seferberliği

Hepimizin başına gelebilir.

Bir hastalığa yakalanabiliriz, beş kuruş parasız kalabiliriz ve ne halt edeceğimizi düşünmeye başlayabiliriz.

Ve öyle bir anda birileri yardımımıza koşabilir.

Her zaman olmuyor.

Ama olunca müthiş oluyor.

İnsan aslında hiç de yalnız olmadığını hissediyor. Biliyorsun ki, senin için yüzlerce, binlerce insan seferber oluyor. Hem de hiç tanımadığın insanlar. Bu da bana inanılmaz hoş geliyor. Birileri, birilerinin hastalığı için ‘‘alarma geçiyor’’, herkes yapabileceğini, katabileceğini katıyor ve o kişinin o durumdan kurtulması, o hastalığı atlatması için canla başla uğraş veriliyor.

* * *

Emre Çelik'in durumunda olduğu gibi.

Geçen hafta bu sütunlarda 14 yaşında kan kanseri olan ve bir hafta içinde yurtdışına gidip, kemik iliği transplantasyonu yapılmazsa yaşama veda edecek Emre'nin yardım çağrısını okudunuz. Daha doğrusu ‘‘Oğluma bir şans verin, o yaşamak istiyor, n'olur yardım edin’’ diyen bir babanın tesadüfen Kadıköy Meydanı'nda çığlıklarını duyan Nilgün Çetinalp Erentay'ın bana yazdığı mektubu. Ve TC Ziraat Bankası Cennet Mahallesi Şubesi 0818-0003-0003-0085-195 numaralı hesaba, o hiç tanımadığınız küçük oğlan çocuğu ölmesin diye para yatırdınız.

Yatırmış olmalısınız, çünkü hesap bakiyesi 5 milyardan 30 milyara çıktı.

Ama biliyor musunuz, 20 milyar daha gerekiyor.

Bu da bana hiç ‘‘dilencilik’’ filan gibi gelmiyor, defalarca Emre'yle ilgili yazı yazmaktan da hiç ama hiç gocunmuyorum, sanki çok anlamlı şeyler mi yazıyoruz buralarda, asıl onun yaşama şansı varken ölmesi en ‘‘anlamsız’’ı değil mi?

* * *

Kendisini tanımıyorum ama tesadüfen öğreniyorum ki, aynen Nilgün Çetinalp Erentay gibi, Aylin Gözübüyük de çoktan seferber olmuş Emre için. Ne mi yapmış? Tanımaz etmez ama Emre'nin yurtdışına gidebilmesi için İngiltere'deki hastanelerle yazışmış ve sonunda ona bir hastane bulmuş. Ve bu hanımefendi bir avukatlık bürosunda çalışıyor. Ve benim bir gazeteci olarak onu aramamdan resmen rahatsız oluyor. Çünkü bu yaptığının, (ki Çelik ailesi için inanılmaz makbule geçiyor, çünkü onlar İngilizce bilmiyor, yurtdışındaki hastanelerle nasıl temasa geçileceği hakkında hiç bir fikirleri yok), gizli kalmasını istiyor. Yani ne gazetelere geçmesi, ne de ‘‘ne kadar hayırsever bir vatandaşsınız’’ denmesi onun umrumda.

Umrunda olan tek şey Emre için bir şeyler yapabilmesi...

Aynen Tatilya'cılar gibi.

Tatilya'nın Reklam ve Halkla İlişkiler Müdür Yardımcısı Ebru Korman da Emre için seferberlik ilan etti. Personelden para toplamakla kalınmadı’ın, geçtiğimiz hafta sonu bir de ziyaretçiler için ‘‘yardım sandığı’’ hazırlandı. Umut ediyorum eksik kalan paranın bir kısmı da oradan sağlanabilecek.

Müzik grubu Kargo, 23 Ekim tarihinde, yani bu cuma, Emre için konser verebileceklerini belirtmiş, Bakırköy Belediye Başkanı Ahmet Bahadırlı, Kargo'nun konser verebileceği bir yer ayarlayabilse bu da gerçekleşecek.

İnşallah...

Demek istiyorum ki, ‘‘insan seferberliği’’ işte böyle bir şey.

Hepinize teşekkür ediyorum.



Yazarın Tüm Yazıları