Paylaş
Allah zihin açıklığı versin
Sabah Gazetesi'nin cumartesi günkü sorusunu, bir çarşamba günü (ineklerde 18 saniye bende 5 gün!) yanıtlıyorum:
Evet arkadaşlar biz Ahmet Utlu'yla beraberiz.
Ne münasebet tabii ki sadece arkadaş da değiliz.
Sersem miyim ben ‘Sadece arkadaşız’’ diyeyim?
Ateşle barut, yan yana durabilir mi?
Bunu sizin aklınız alabilir mi?
* * *
Hem bizimkine sıradan bir ilişki de denemez.
Nasıl desem, biz birbirimizi kullanıyoruz. Bu zamanı neden mi seçtim, çünkü transfer zamanı, artistler de öyle yapmıyor mu, elli bin dolar, olur yüz bin dolar. Anlayacağınız üzere, ben çıkar sağlamaya çalışıyorum, ama haklı değil miyim, yani söyler misiniz bana değmez mi?
Üstelik Ahmet rüştünü ispatlamış bir adam. Yolda karşılaştığımızı da nereden çıkardınız. Beni aradı, ‘‘Bak Ayşe, ben seni beğeniyorum’’ dedi, ‘‘Sen o Zafer'i ek, akşam çıkalım’’. Ben de ‘‘Tamam Ahmet’’ dedim, ‘‘Sen çok ünlü bir adamsın, çünkü çok ünlü bir kadınla beraber oldun’’.
Yani açık açık dedim:
- Sen bana çıkar sağlarsın. Ama anlaşılmasın (ya da yanlış anlasılsın diye!) yanıma iki kız arkadaşımı da alırım.
- Bana uyar dedi.
Bize uydu da...
Size uymadı.
Biz oraya geldiğimizde üç kapı, üç sefer yapmıştık.
Ooooo ooooo!
Siz orada kaldınız.
Biz devam ettik.
* * *
Siz her keli sevgilim mi zannediyorsunuz.
Benim kelim Zafer.
Ahmet Utlu sadece kel arkadaşım. Tek hatası, elinde olmadan ünlü olması. Bildiğiniz gibi, biz bir de onunla meslektaşız. Birlikte bir yere (üstelik dört kişi, biri uyumaya gitti, kaldı üç kişi!) gitmekten daha doğal ne olabilir ki?
Hem herkesin keli kendine.
Sevgilisi de...
Üstelik ben bunları yazıyorum da. Saklamaya gerek yok yani. Gece kulüplerinin girişinde fotoğraf makinesiyle bekleyeceğinize, bir zahmet edip (Tabii bunun daha zor olacağını biliyorum!) iki satır yazı okusanız her şeyi öğrenirsiniz.
Yine de sizi kırmayacağım...
Hem daha sırada Ali Bayramoğlu var!
Alicim ne zaman istersen.
Sen tamam de, çıkalım.
Ben size ne diyeyim ki:
Allah zihin açıklığı versin!
Doğru cevap Zidanne!
Galatasaraylı değilim, ama Fatih Terim'i severim.
Ama ben Fenerli de değilim.
Futbol seven bir kadın Allah için hiç değilim.
Demek istiyorum ki, Fatih Terim, bizim oralı, yani Adanalı, ben de ona doğal olarak hemşeri sempatisi duyuyorum, anlıyorsunuz değil mi, başarılarını yok saymıyorum, üstelik onu takdir ediyorum.
Demek istiyorum ki, birazdan Fatih Terim'i (çok değil) hafif tiye alan bir şey yazacağım o yüzden ‘‘alt yapı’’ hazırlıyorum.
İnanın benim suçum yok!
Ama ortalıkta ’’Fatih Terim fıkra’’ları dolaşıyor. Haftasonu bir tanesini dinledim ve bugün sizlere yazmadan edemedim.
* * *
Fatih Terim, Dünya Kupası'ndaki başarılarından ötürü Fransız Teknik Direktörü'nü kutluyor ve şöyle diyor:
- Futbolcularınızı hangi kriterlere göre seçiyorsunuz?
Teknik direktör Aimee Jacquet de:
- Ben sadece nasıl top koşturduğuna bakmam, aklına da bakarım. Zaman zaman onlara zeka testleri uygularım diye cevap veriyor ve ‘‘İstersen sana da göstereyim’’ diyor, Zidane'ı yanına çağırıyor:
- Oğlum Zidane, senin annenin ve babanın çocuğu olan, ama senin kardeşin olmayan kimdir?
Zidane cevep veriyor.
- Benim hocam!
Fransız Teknik Direktör, Fatih Terim'e dönüyor, ‘‘Gördün mü, bak’’ diyor, ‘‘Ne kadar akıllı!’’.
* * *
Fatih Terim, Türkiye'ye döner dönmez bu müthiş testi kendi futbolcuları üzerinde denemeye karar veriyor, en kıymetlisini, Hakan Şükür'ü yanına çağırıyor:
Aynen soruyor.
- Oğlum Hakan, senin annenin ve babanın çocuğu olan. ama kardeşin olmayan kimdir? Hakan Şükür, ‘‘bir dakika hocam’’ diyor, koşturarak Hagi'ye gidiyor ve ona:
- Hagi, annenle babanın çocuğu olan ama senin kardeşin olmayan kimdir? diyor. Hagi, hiç duraklamadan, şirin Türkçesiyle:
- Benim diyor.
Bunun üzerine Hakan tekrar koştura koştura hocasına dönüyor:
- Hocam sorunun cevabını buldum, ‘Hagi’ diyor.
Fatih Terim çok kızıyor:
- Olur mu aptal! Doğru cevap Zidane olacaktı! diyor.
Hamiş: Üstün Hizmet Madalyası verileceği için Terim'e, bu fıkraların Fenerliler tarafından piyasaya sürüldüğü rivayet ediliyor.
Paylaş