Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) 2000’den bu yana, üç yılda bir yaptığı PISA’nın 2015 sonuçları açıklandı.
Tablo hüzün verici.
Ülke olarak durumumuz içler acısı! 15 yaş grubu öğrencilerine uygulanan sınavın en son verileri 2012’de açıklanmıştı. 2015’te, 2003 sonuçlarının bile gerisine düştüğümüz anlaşıldı.
70 ülkede uygulandı PISA, biz sonlardayız...
Önce “Endişesiz İlaçsız” kitabıyla, hayata ve insan denilen varlığa bakışıyla, bütüncül tıp anlayışıyla...
Ve sonra tabii kişiliğiyle...
Bazen insanların yazdıklarını seversiniz, kişiliğinizi sevmezsiniz, ben onun kişiliğini de sevdim.
İlginç bir yaşam öyküsü var, dünyanın pek çok yerinde yaşamış bir hekim o. Ama klasik anlamda bildiğimiz hekimlik onu kesmemiş, daha da derinleşmiş, kitabının önsözünde bütüncül tıbba yönelişinin öyküsünü anlatıyor.
Yaşadığımız zamanların en büyük sorunu sizce ne?
- Tutkunun yitirilmesi ve beraberinde gelen endişe!
Of acayip bir tespit...
- Valla acayip mi değil mi bilemem ama gerçek bu. Tüm dünyada insanların yaşam heyecanlarını, merak duygularını ve yaratıcılıklarını giderek yitirdiklerini görüyoruz. En deli aşkların, en cesur başkaldırıların yaşanması gereken yaşlardaki gençlere bir bakın!
Bazı konferanslarda, daha da iyi görünsünler diye bermuda giyiyor, Robocop gibi karşınızda dikiliyor.
İsterse kendini uzatıyor, isterse kısaltıyor.
İnsan onun her hangi bir engeli olduğuna inanamıyor.
Zaten onun tezi de, engelli insan yok, engelli teknoloji var.
8 yaşında dağcılığa merak salıyor, 17 yaşında Amerika’nın en iyi dağcıları arasına giriyor. Ne var ki bir dağ tırmanışında, fırtınaya yakalanıp donduğu için bacakları kesiliyor.
7 Adam 7 Günah. Eğlenceli ve yaratıcı bir proje. Çünkü kaleme alanlar öyle. Kendilerini kasmayan, hızlı düşünebilen, kendileriyle dalga geçebilen genç tipler. “Twitter fenomeni” deyip bir kutuya sıkıştırmak büyük haksızlık. Çünkü onlar, çok daha fazlası. Hepsinin ortak özelliği, bir yerlerde yazıp çiziyor olmaları. Bu işten keyif alıyor olmaları. Kendilerini iyi ifade ediyor olmaları. Biraz da ‘arıza’ olmaları. Bence hepsi çok renkli birer kişilik.
Attıkları tweet’lerle yüzbinlerce kişiyi peşlerinden sürüklediler. Ve işte yedisi bir kitapta bir araya geldi ve her biri bir günahı seçti. Ortaya da birbirinden komik, acıklı, sıradışı öyküler çıktı.
O yedi günah ne mi?
Kibir, şehvet, hırs, öfke, tembellik, oburluk ve kıskançlık... Bu yedi günaha bambaşka bir açıdan tekrar bakmamızı sağlıyorlar.
Yanarak can verdiler. Bu kaçıncı sefil olay? Kaçıncı ihmal, tedbirsizlik, denetimsizlik, cehalet, umursamazlık...
Bu ülkede insan hayatının beş paralık değeri yok...
Bu bir cinayet, ya muz cumhuriyetlerinde olur ya bizde...
Ve işin fenası, hiç kimse sorumluluğunu üstlenmeyecek, herkes bir mazeret uyduracak, herkes suçu birbirinin üstüne atacak, belki aileler şikâyetçi bile olmayacak ve üç gün sonra da olay unutulup gidecek.
Sadece kadınlara değil erkeklere de...
Bütün gençlere...
Bilge Demirköz, bir bilim insanı.
ODTÜ’deki çalışmalarıyla UNESCO-L’ORÉAL “Uluslararası Bilim Kadınları Ödülü” aldı.
O yılı ve zamanın ruhunu en doğru yansıttıklarına inandıkları sözcüğü...
2003 için “metroseksüel”.
2009 için “tweet”.
2013 için de “selfie”yi seçmişlerdi.