Paylaş
Yanarak can verdiler. Bu kaçıncı sefil olay? Kaçıncı ihmal, tedbirsizlik, denetimsizlik, cehalet, umursamazlık...
Bu ülkede insan hayatının beş paralık değeri yok...
Bu bir cinayet, ya muz cumhuriyetlerinde olur ya bizde...
Ve işin fenası, hiç kimse sorumluluğunu üstlenmeyecek, herkes bir mazeret uyduracak, herkes suçu birbirinin üstüne atacak, belki aileler şikâyetçi bile olmayacak ve üç gün sonra da olay unutulup gidecek.
O çocuklar hiç yaşamamış gibi, böyle bir olay hiç olmamış gibi, normal hayatımıza devam edeceğiz.
Hep öyle olmadı mı?
YAYIN YASAĞI NE ALAKA?
Pardon ama bir kız yurdu ihmal sonucu yanıyor. Yayın yasağı getiriliyor. Niye? Ne alaka? Gerekçe huzurun bozulmaması. Hangi huzurdan bahsediyorlar! Huzur mu kaldı ülkede!?...
Betûl Mardin bugün 89 oluyor!
BEN şanslıyım. 89 yaşında bir hayat gurusunun sadece gelini değil, arkadaşıyım da. Betûl Mardin’den çok şey öğrendim, öğreniyorum. O bir hayat virtüözü. Hayata bu kadar bağlı olması bana yol gösteriyor. Korkularım da azalıyor onunla. Onda her şeyin çözümü var. “Hayat o kadar komplike değil, hallederiz, yaparız, sıkma canını!” diyor. Onun bu olayların üzerine çıkabilme gücü insana güven veriyor, 90’a bir kala, hâlâ bütün aileyi o bir arada tutuyor. Bugün, doğum günü. O bir iflah olmaz Yay burcu, özgür, bağımız, kendi kendine her daim yeten. Bugün 89 oluyor! Yine bütün aile bir araya geliyor. Herkes dünyanın bir ucundan uçaklara binip onun evine koşuyor. Birkaç sene önce aramızda geçen bir konuşmayı buldum. Hoşuma gitti, tekrar yayınlıyorum...
Hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz?
- Valla, bir türlü kendimi yaşlı gibi hissetmeye başlayamadım. Sanki orta yaşlıyım. Sanki yapacağım daha çok şey var...
E harika...
- Hâlâ çalışıyorum, üretiyorum. Kafayı hep meşgul tutacaksın. Ama zaman zaman da bazı şeyleri unutuyorum. Allah’tan unuttuğumu unutmuyorum! Fark edince, kendimle de herkesle de dalga geçiyorum. “Evladım, senin adın ne? Kimsin sen???” diyorum. En çok oğlum Ömer’e yapıyorum. Yüzünde bir şaşkınlık oluyor ama sonra benim hınzır gülümsememi görüyor, durumu çakıyor. Bu yaşa gelince şunu idrak ediyorsun: “Korkacak hiçbir şey yok! Her şeyin çözümü var. Hayatta telafi edilmeyecek, geri alınmayacak hiçbir şey yok. Ölüm dışında tabii... Bir tek ona çare yok!” Ama bu kadar insan öldüğüne göre, onda da korkacak bir şey yok. Kimin lafıydı, “Ölüm varsa ben yokum, ben varsam ölüm yok!”
HAYATINI SEN YÖNLENDİR
Gençlere ne söylemek istersiniz?
- “Hayatını sen ele al!” demek isterim mesela, “Sen yönlendir. Sen şekillendir, yoksa senin yerine bir başkası yapar!” Ben 35 yaşındayken, 50’ye kadar hayatımı planlamıştım. Her şeyi yapamazsın hayatta. Bazı şeyleri kafadan eleyeceksin! Bazı yerlere de gitme kardeşim! Her şeye saldırma! Bazı alanlarda hiç olma. Mecbur değilsin...
Ne yapabileceksen onu yap...
- Hah aynen! Çıldırma. Dağılma. Patikanda kal. Ama “Yapacağım!” dediklerini, yapmaya karar verdiklerini de en iyi şekilde yap! Kalbinle yap...
Ne yani! Siz, kendi hayatınızı oya gibi işlediniz mi?
- Evet, işte bu! Bir yere kadar kendini hayatın akışına bırakacaksın ama sen rüzgârda savrulan bir yaprak da değilsin, planlamak gerekiyor.
Siz aslında, “Kendinizi çalışın!” diyorsunuz...
- Ben böyle yaptım diyorum. Benim hayat tercihim buydu. Aklına her eseni yapmaya kalkışırsan, dağılıyorsun. Gerçekten yapmak istediklerine karar ver ve onlara yoğunlaş.
Sizin hayatınızda birkaç dönüm noktası var. 70’li yıllarda kalçanız kırılıyor. Çivi takılıyor ama ameliyat başarısız oluyor. Londra’ya gidiyorsunuz, tekrar ameliyat, bir nebze iyileşiyorsunuz ama bu sefer de bacağınız kısa kalıyor... Ondan sonra da bastonlu, topuzlu, hep pantolon giyen Betûl Mardin imajı doğuyor!
- Evet, o kadını ben yarattım aslında. Bilinçli olarak. Biraz da mecburiyetten. Nasıl bir imaja sahip olmak istiyorsam, bir kâğıda tek tek yazdım. Topuz seviyordum, ağır ve asil bir hava veriyordu. Ve kolaydı. Çünkü saçlarım dümdüz, zor baş etmek, sürekli berbere gidip şekil verdirmem gerekiyordu. Topuzla işi kökten hallettim ve doğal rengine bıraktım. Saçımla uğraşmaktan kurtuldum. Sonra baktım ki, etek giymekle filan da uğraşmak istemiyorum. Her gün saatlerce “Bugün ne giysem?” diye düşünmek istemiyorum. Bacaklarım da problemli zaten, pantolona geçtim. Bir de pantolon, aktif bir görüntü verir. Ve tabii bastonum. Çünkü dikkatli yürümem gerekiyordu, kemiklerimle hep sorunum oldu. Hem işe yaradı hem de farklı bir hava verdi...
HAYAT KENDİMİZİN YAZDIĞI BİR HİKÂYE
Ben ondan neler öğrendim?
1- Ne kadar başarılı bir kariyer kadını olursa olsun, bir kadının aynı zamanda şahane bir anne, müthiş bir babaanne olabileceğini.
2- Bir insanın önce kendisine emek vermesi gerektiğini.
3- Kendi markasını oluşturup, bir heykel gibi kendini yontabileceğini.
4- Hem kalabalık hem yalnız olabilmeyi.
5- Kendine yetebilmeyi, kendinle vakit geçirmeyi sevmeyi.
6- Hayatın, kendimizin yazdığı bir hikâye olduğunu.
7- Pozitif olmayı, yüksek enerjili olmayı.
8- Bana demişti ki, “Seni seviyorum çünkü oğlumu mutlu görüyorum. Ama yanlış anlama, oğlumu bir başkası mutlu ederse, onu da severim...” Net ve direkt olmayı.
9- İnsanın her yaşta üretebileceğini.
10- Çalışkan olmanın önemini.
11- Her şart altında güçlü olmayı.
12- Hem fedakâr hem bencil olmayı.
13- Kafaya takmayı, tutturuk olmayı.
14- Program yapmayı.
15- Haftalık, aylık, yıllık hedefler koymayı.
16- Yanış anlaşılmasın, bunların hiçbirini ben henüz tam beceremiyorum! Ama becerebilen bir kadın tanıyorum. Doğum gününüz kutlu olsun Betûl Mardin. İyi ki varsınız, iyi ki kadınlara yol gösterip ışık oluyorsunuz...
HAMİŞ: Benim etrafım Yay burcu kadınlarıyla çevrili. Bugün ablam Suna Apa’nın da doğum günü. Bu vesileyle onu da bütün 1 Aralık doğumluları da kutluyorum. Yaşasın Yay burcunun çılgın kadınları!
Paylaş