Nasıl şirketlerde çalışmak istiyorlar? Buyurun sizi röportaja alayım...
Sen, 61 ülkede jenerasyonlarla ilgili çalışmalar yapan bir araştırmacısın. Biz gençlerin hayallerini, hedeflerini, merak ediyoruz. Şu an dünyada neler oluyor?
- Demografik bir devrim gerçekleşiyor!
Nasıl yani?
- İnsan ömrü uzuyor! Dört-beş kuşağın, aynı anda, aynı iş ikliminde bulunacağı zamanlar yaklaşıyor. “Yaş 35, yolun yarısı” değil artık. Ve bu demografik değişiklik, özellikle de çalışma hayatında, yeni bir sınıfın oluştuğunu ve yeni bir iş etiğinin konuşulması gerektiğini hatırlatıyor. Dünyanın gelişmiş ekonomileri çoktandır bunu tartışıyor.
Peki Türkiye, bu ‘yeni dünya’nın neresinde?
- Bir miktar iyi niyetli çabamız olsa da, Türkiye’nin yeni nesilleri, yani gençleri çok dertli!
Türkiye’de Y ve Z kuşağına dahil kaç genç var?
Heyecanlıyım yeni bir yıla gireceğimiz için. Umutluyum da... Şartlar ne kadar olumsuz olursa olsun, yine de umutluyum. Elimde değil... Ben iflah olmaz bir iyimserim. Yaşayamam başka türlü...
Yine öyle yapacağım. Umudumu sonuna kadar koruyacağım.
Ve yaptığım her şeye bir anlam yüklemeye çalışacağım.
Yine yılın o zamanı!
Yine kişisel hayalleri sıralama zamanı.
“Küçük salak şeyler” demişim onlara geçen yıl.
Ama n’aber çoğunu hayata geçirmişim!
Geçen yılki yazıyı buldum, okudum ve kendime güvenim arttı.
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü’yle bir 2016 değerlendirmesi yaptık...
Bu yıl kadın öldürüldü, boğuldu, yakıldı, cinayete, vahşete kurban gitti...
Tahmin edin kaç kişi...
265.
Okuduğum bütün haberler zehirli sarmaşık gibi...
Zehir akıyor hepsinden.
Kötülük, zalimlik, acizlik, zavallılık, ezilen, sömürülen, acı çeken insanlar.
Kazalar. Belalar. Şiddet. Tecavüz. Ölümler. Çocuklar. Kadınlar. Günahsız, suçsuz insanlar.
Felaket üstüne felaket.
Bitmez bir acı. Elem. Mutsuzluk. Kaos. Karmaşa.
Şaka gibi.
Jennifer Aniston’ın Türkiye şubesi.
Fizik olarak acayip benziyor.
Kafa da çalışıyor.
Muzip, tatlı ve açıksözlü.
2016’ya damgasını vuran şarkıyı o yaptı: ‘Bağdat...’
Öldük, bittik o şarkı için, kendimizden geçtik söylerken. “Ben dünyanın en büyük âşığı olabilirim, koynunda yüz sene, bin sene durabilirim” dizelerini daha bir bağırarak söyledik.
Çünkü hepimiz, içten içe dünyanın en büyük âşığı olma potansiyeline sahip olduğumuzu düşünüyoruz!
Yeter ki, karşımıza değecek biri çıksın, koynunda bin yıl bile yatarız, o kadar yani.
Hedeflerim, hayallerim, gitmek istediğim yerler, ulaşmak istediğim kilo, regl olduğum günler, hatta seviştiğimiz günler, her şeyi, her şeyi yazıyorum. Not düşüyorum. Çok da işime yarıyor. Beynimi, kalbimi kâğıt üzerinde görüyorum. Hayal günlüğüm de vardı ama uyduruk, kendi icadım bir şey, oradan buradan kopardığım şeyleri yapıştırıyordum filan, yine listeliyordum her şeyi, zaman içinde dönüp bakıyordum, bazıları gerçekleşmiş oluyor, üstünü çiziyorum, yeni hayallerimi yazıyorum. Hayat, umut üzerine kurulu... Hayat, hayal etmek üzerine kurulu... En azından benim için öyle. Hedefe ulaşmak için önce hayalin olacak. Onu içinde yaşatacaksın, yeşerteceksin ve o hedefe kilitlenip çalışacaksın, emek vereceksin falan filan. Siz bunların hepsini biliyorsunuz zaten. Ama ben ‘Rüya ve Hayal Günlüğü’nü bilmiyordum. Yeni çıktı zaten. Figen Midilli imzalı. Hoşuma gitti, hemen aldım bir tane, bugünden itibaren rüyalarımı da not alacağım. Size de tavsiye ederim...
Nerden çıktı bu ‘Rüya ve Hayal Günlüğü’?
- Çocukluğumdan beri rüyalarla ilgiliyim. Neden bazı rüyaları tekrar tekrar görürüz, gördüğümüz aynı semboller ne anlama gelir, hep merak ederdim. Rüyaların sembol dilini araştırdım ve gittim birkaç eğitim de aldım. Sonra da rüyalarımı not etmeye başladım. Ama kullandığım defterler istediğim gibi değildi. Kendim, arka sayfalara, isimler indeksi, şablonlar oluşturuyordum. “Biraz daha yaratıcı nasıl olur?” derken ‘Rüya ve Hayal Günlüğü’ ortaya çıktı. Anlatım dili de kendiliğinden oluştu. Semboller mani gibi aktı...
Hayal ettiğin şeye, rüyayla ulaşmanın bilimsel bir açıklaması var mı?
O salonda oturan 1.500 kişi, topluca bir iyilik hareketine imza attı. Gözümüzün önünde... Bence çok heyecan vericiydi...
Biz aslında böyle bir milletiz... Feci yardımsever.
Sahnedeki konuğum Rıfat Elhadef’ti.
Toms’un Türkiye Başkanı.
Hepiniz biliyorsunuz. Diyecek bir şey yok, Allah sonumuzu hayretsin dışında!
Mümkün olduğu kadar ruh halimizi sağlıklı tutup, sakin olup, hayata devam edeceğiz. Bugün sizinle bir güzellik paylaşmak istiyorum...
Saadet Öğretmen’i hatırlıyor musunuz? Hani, İzmir yakınında görev yaptığı bir köy okulunda, okul müdürünün küçük çocuklara cinsel istismarını ortaya çıkarmıştı. Sayesinde, karambole gelen dava tekrar açıldı ve o müdür şimdi cezaevinde.
Saadet Öğretmen, Türkiye’nin çeşitli yerlerinden, çeşitli kurumlarından ödüller aldı, ben de tebrik edip, son durumları öğrenmek istedim...