Burada modacı derken kastettiğim kişiler, dünya çapında ünlü olmuş markaların dizaynırları ya da hâlâ kaldıysa markayı yaratan markanın gerçek sahipleri.
Parası olanımız da olmayanımız da bir şekilde televizyonlardan, dergilerden, gazetelerden, ünlü ve zengin kısmının giyip, taktıklarından aşinayız bu meşhur markalara. Parası olanımız seçiyor, beğeniyor, bir dünya para verip istediklerini alıp takıp takıştırıyor. Parası olmayanımız, eh o da insan, haliyle imreniyor, içi çekiyor, sürü sepet her adım başı rastladığımız sahtecilerden taklidini alıyor, takıyor. Ama ne hikmetse kimse bir şeyin farkına varmıyor. Paralısı da parasızı da birilerinin mastürbasyon sebebi olduğunun, bıyık altından kendilerine gülündüğünün, “Haha bunu da yediler, vay be” şeklinde dalga geçildiklerinden bihaber yaşayıp gidiyor. Kardeşim bu dizaynırlar bizimle ayaküstü kafa yapıyor. Yani şöyle, adam yılların en mühim markalarından birinin başına geçmiş, eline vermişler kâğıdı kalemi, “Çiz bakalım” demişler, “Haydi hazırla 2012 kış koleksiyonunu.” Adam çizmiş beş on tane, eh çiz çiz ilham bitmiş. Sıra gelmiş işin mastürbasyon kısmına. Düşünmüş, “Ulen bu marka o kadar büyük ki iddia ediyorum bir siyah gömlek çizsem, önüne koca bir cep yapıp içine yapay mok koysam, adını da ‘moktan yaşama hayır gömleği’ yapsam, etikete de bin doları bastırsam kapış kapış gitmezse ben ne olayım” demiş. Satar mı bu gömlek? Eğer satmazsa, bizim paralı hatunlar bundan alıp “Başka rengi de yok mu?” diye sormazlarsa bırakırım bu işi. Geçen gün Şanel’de bir çanta ilişiverdi gözüme, Allah sizi inandırsın, ben ömr-ü hayatımda böyle gudubet bir şey görmedim. “Tüüüü, puuuuuu” derken fiyatının 11 bin lira olduğunu öğrendiğim çantaya iki hatun atlayıverdi, tanık oldum konuştuklarına: - Ay çok çirkin şekerim. - Evet, biliyorum çirkin ama Şanel olduğuna göre vardır bir bildikleri, hem sayılı ürettimmiş, düşünsene şunu taktım mı koluma kaç kadın iç geçirip yutkunacak ben önlerinden geçerken. “Aman kaçırmayın, alın, sayenizde şimdi dünyanın bir köşesinde, biri dünyanın en büyük rahatlamasını yaşıyor olacak” dedim ve hızla uzaklaştım. Bugün bizim Kelebek’te yine birkaç hatun gördüm, ayaklarında bir bot, aman Allah’ım kesin görmeniz lazım, Allah aşkına internetten falan bulun bakın. Markası Valenciaga imiş, fiyatı da 1250 dolarcık. Hepsi koşmuş, gitmiş, bu yaratık görünümlü, botumsu şeyden almış. Ve ne olmuş, sayelerinde yine dünyanın bir köşesinde... “Hahaha bunu da yediler” diyerek mastürbasyonunu yapıp duşa giren bir zatın daha duasını almışlar. Ya işte böyle, ha bu arada benden söylemesi Moberto Kavalli kış koleksiyonu için özel bir koleksiyon hazırlıyormuş adı “Hela koleksiyonu” üzerinde baskılı resimler olacakmış, dünyanın her yerinden değişik klozet hela resimleri. Tanesi bin yedi yüz dolardan satılacakmış ve sınırlı üretimmiş, ilgilisinin dikkatine. Tükenmeden alınız.
Jr’a ve Sue Ellen’a özür borcu
Ben maalesef Türk dizilerini seyredenlerden değilim, hava olsun diye, ukalalıktan falan demiyorum, yanlış anlaşılmasın. Seyretmeye başladım mı, bitmeli, sabrım yok bir hafta sonrasını beklemeye. Geçen gün annem dedi ki, “Yahu şu dizide bir doktor doğmuş bir bebeği ölü gibi gösteriyor. Olacak iş değil, bir doktor bu kadar mı kötü olabilir, doktorlar neden bu duruma ses çıkarmıyorlar?” “Eee anne anlat, dizilerde başka ne gibi kötülükler var?” “Ohooo, aldatan kadın, yalancı kadın, üçkâğıtçı kadın, hırsız kadın, katil kadın, alkolik kadın, kocasının abisiyle yatan kadın, evladını yok sayan kadın, say say bitmez yani.” “Peki erkekler?” “Onlar da kötü ama kadınlara göre daha saftorik ve masum kalıyorlar. Dayakçı adam, aldatan adam, katil, hırsız, düzenbaz adamlar, kardeş, ana, baba katilleri, hak yiyenler, namusluyu namussuz gösteren, iftira eden, işte bunun gibi bir sürü adam.” Bunları konuşurken birden aklıma Dallas geldi. “Ah be Jr.” dedim, “Biz zamanında sana az haksızlık etmemişiz be koçum. Alt tarafı şirketin başına geçmek istedin, karını aldattın, üç beş adama rüşvet yedirdin ama asla ananı, babanı saymazlık etmedin. Karını, çoluğunu çocuğunu evden atıp aç, parasız bırakmadın.” Ah be Su Ellen, bir kadın olarak tüm kadınlar adına özrümü kabul et be bacım. İçtiğin iki dubleye taktık, seni alkolik diye aşağıladık, derdini tasanı, aşk için içtiğini anlamadık. Aşkı dışarıda bulunca seni fahişe ilan ettik. Diyeceğim şu ki seni, Jr.’ı, Şerif Taytısı, Kanstıns’ı, şu an aklıma gelmeyen sürü sepet bir sürü insanı haksız yere harcamışız, kendi kapımızın önündekileri temizlememiş, boş yere hakkınızı yemişiz.