Paylaş
YÜKSEK Öğretim Kurulu üyelerinin seçim ve ataması, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 6. maddesi uyarınca yapılıyor.
Kanun, tamamı 22 olan YÖK üyelerini seçecek kurumları ve hangi kurumun kaç üyeyi seçeceğini, hatta aranan vasıfları bile açık açık belirliyor. O da şöyle:
Cumhurbaşkanı: 7 üye (Rektörlük ve öğretim üyeliğinde başarılı hizmet yapmış profesörlere öncelik vermek suretiyle)
Bakanlar Kurulu: 7 üye
Genelkurmay Başkanlığı: 1 üye
Üniversitelerarası Kurul: 7 üye (Kurul üyesi olmayan profesör öğretim üyelerinden)
Ancak hepsinin ataması, Cumhurbaşkanı tarafından yapılıyor.
Kuşkusuz Cumhurbaşkanı önüne gelen her listeyi onaylamak zorunda değil. Ama bugüne kadar bu teamüle uyulmuş, bildiğimiz kadarıyla hiçbir Cumhurbaşkanı, başkalarının kontenjanını kullanma ihtiyacını duymamıştı.
*
Sezer, önce kendi kontenjanından Prof. Dr. Aysel Çelikel ve Prof. Dr. Ramazan Arslan'ı YÖK üyeliğine atadı.
Daha sonra da, Üniversitelerarası Kurul kontenjanından kendisine gönderilen iki profesörü veto ederek, KENDİ SEÇTİĞİ başka iki profesörü YÖK üyeliğine atadı.
Üniversitelerarası Kurul'un seçtiği Prof. Dr. İsmail Tosun ve Prof. Dr. Mustafa Kuru ile Sezer'in seçtiği Prof. Dr. Türkan Saylan ve Prof. Dr. Alpaslan Işıklı'yı teraziye koyup hangisi iyi, hangisi kötü veya hangisi daha Atatürkçü diye tartışacak değiliz. Buna hakkımız da yok, gereği de.
Bize göre burada tartışılması gereken, seçilen kişilerin kişilikleri değil, YASANIN KURUMLARA VERDİĞİ KONTENJAN HAKKIDIR.
Üniversitelerarası Kurul'a yasanın verdiği seçim hakkının, son olayda kullanılamadığını görüyoruz.
Kurul, seçtiği iki üye veto edilince, Cumhurbaşkanı'na ‘‘Buyrun, o halde istediğinizi atayın’’ dedi.
Cumhurbaşkanı Sezer de, bu tavırdan hiç alınmayarak, kamuoyunun pek yakından bildiği iki tanınmış ismi, YÖK üyesi olarak atadı.
*
Atama, ‘‘YÖK'e Sezer'den bir darbe daha’’ şeklinde kamuoyuna yansıdı.
Bir Köşk-YÖK kavgası yaşanıyor havası bile, aslında rahatsız edici.
Çünkü Cumhurbaşkanlığı kadar, YÖK de Anayasal bir kurum.
Kurumların faaliyetlerini beğenirsiniz, beğenmezsiniz. Hatta kurumların kendisine bile karşı olabilirsiniz. Faaliyetlerini eleşti- rirsiniz. Bunu en çok yapanlardan biri de benim.
Bu kurumların kaldırılması veya düzeltilmesi için yasal mücadelenizi de verirsiniz. Bu insanların en demokratik hakkı.
Ama yasalara, hele Anayasa'ya uymak zorundasınız.
Başındaki insanlarla, ŞU VEYA BU NEDENLE yıldızınız barışmadı diye, intikam duygusuyla hareket ederseniz, en başta korumakla yükümlü ve yeminli olduğunuz devlete zarar verirsiniz.
Kaldı ki, burada devredışı bırakılan YÖK değil, Üniversitelerarası Kurul'dur. Üniversiteler, ilk kez YÖK'te inisiyatif kulla- namadılar.
Üniversitelerin hakkını, Sezer kullandı. Olayın özü bu!
Paylaş