Paylaş
Küratörlüğünü Eyüboğlu’nun öğrencileri İbrahim Örs ve Hanefi Yeter’in üstlendiği serginin en büyük destekçilerinden biri ise sanatçının torunu Rahmi Eyüboğlu. Serginin proje Direktörlüğü’nü de yapan Folkart Gallery Genel Koordinatörü Fahri Özdemir ile bu özel sergiyi ve İzmir’in sanat hayatını konuştuk.
- Bedri Rahmi Eyüboğlu sergisinin diğerlerinden farkı ne?
140’ın üzerinde Bedri Rahmi tablosu var ama 300’den fazla eser var sergimizde. 1911 yıl doğumlu, 1975 ölümlü 64 yaşındaki bir sanatçının yaşamının her dönemindeki eserler var bu sergide. Ama bunun haricinde mektuplaşmalar var, özel objeleri var. Resmin dışında yaptığı heykeller, mozaikler, şiirler... Mesela Aşık Veysel’in sazı da var sergide. Çünkü Bedri Bey o kadar romantik ve duygusal ki... Aşık Veysel İstanbul’a geldiğinde sazını taşımasın diye ona bir saz almış. Ruhi Su, Aşık Veysel geldiğinde o sazı çalarlarmış. Orhan Veli’nin mektupları var, kendi yazdığı mektuplar... En büyük aşkı Karadut’un ona yaptığı büstü var mesela.. En önemlisi bu sergide yer alan eserlerin yüzde 70’i ilk kez görücüye çıkıyor. Tam olarak onu her yönüyle yansıtan bir sergi. Tam bir retrospektif. Bazı eserler Folkart aracılığıyla çıktı ortaya. Binamızın girişindeki 14 metrekarelik Karagöz’ün Gemisi adlı tablosu restore edildi ve buraya asıldı. Kalamış’taki evinden bir TIR eserle geldik İzmir’e... Burada teşekkür etmemiz gereken başka sanatseverler de var. Lucien Arkas, Murat Balkan, Cengiz Avgat, Taner Güven gibi birçok koleksiyoner de kendi koleksiyonlarındaki Bedri Rahmi eserlerini bu sergide sergilenmek üzere gönderdiler. Hassasiyetlerine minnettarız.
- Bedri Rahmi hakkında hazırladığınız çok özel de bir albüm var...
Bu albüm bugüne kadar yapılmış en kapsamlı Bedri Rahmi kitabı oldu. İçinde çok değerli yazarlar da var. Ahmet Hamdi Tanpınar, Yaşar Kemal, Ferit Edgü, Aziz Nesin, İlhan Berk, Hıfzı Topuz gibi değerli sanatçıların yazıları var. Ama bu serginin kültürü yine de Bedri Rahmi’nin öğrencileri İbrahim Örs ve Hanefi Yeter’e ait. Serginin küratörleri onlar. Zaten en yakınları... Bir de tek varisi torunu Rahmi Eyüboğlu... O da bu serginin en büyük yaratıcısı...
5 YILLIK PROGRAMIMIZ BELLİ
- Bedri Rahmi projesi nasıl çıktı ortaya?
Bu galeriyi kurduğumuzda tam 5 yıllık bir program hazırlamıştık. Yani benim 5 yıl sonra açacağım sergi belli. Ben daha önce de Bedri Bey’in sergilerini açmıştım. Ama bu hepsinden farklı. 1,5 yıl önce bu sergi için çalışmaya başladım. Onun hakkında kısa bir belgesel de var. Müthiş bir insan Bedri Rahmi... Halk adamı, aşk adamı... Mesela serginin adını ben koydum, onun şiirinin bir dizesidir bu..
- Geleceğe yönelik neler yapmayı planlıyorsunuz?
Folkart Galeri İstanbul’da bile çok büyük bir marka artık. Bütün sanatçılar bizde sergi açmak istiyor. Mart ayında ‘Türk Resmi’nin Ayak İzleri’ adlı bir sergi açacağız. Tüm ressamlarımızın içinde yer alacağı. Koruncuk Vakfı ile ‘Dizelerin Renkleri’ adlı bir projemiz var. 50 şair, 50 heykeltraşın eserleri olacak. Sonra reklam fotoğrafçılığının efsane ismi Chaven Mondoz’un sergisi olacak. Daha birçok değerli sanatçı ve eser ağırlayacağımız birçok sergi olacak. Hedefe vardınız mı derseniz, hayır henüz yarı yoldayız, ilerliyoruz... Sanat belediyelerin, eğitim kurumlarının, hepimizin sorumluluğudur.
KİMSE GELMEZ DENİYORDU 90 BİN KİŞİ GELDİ
- Birkaç yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz sergiler geliyor İzmir’e? Bekliyor muydunuz bu ilgiyi?
Beklemiyordum aslında. Şimdi İzmir sahiplendi diyebilirim. İzmir’de gerçek anlamda burjuva var diyemem. Lucien Arkas ve Mesut Sancak dışında az... Lucien Arkas ve Arkas bizim önümüzü her zaman açmıştır. Mesut Bey de vizyonu müthiş bir adam. Bana tüm olanakları sağlayan, yapılacak şeyleri tam yapalım diyen biri. O olmasa Sanat Galerimiz böyle başarılı olamazdı. İzmir İstanbul’a göre taşra deniyor. Tamam bazı yönleriyle öyle olabilir. Biz buraya sergi açmaya başladığımızda kimse gelmez deniyordu ama bugüne kadar 90 bin kişi gezmiş sergilerimizi.
- Sanatın bir şehre kattıkları hakkında neler söyleyeceksiniz?
Henri Ford’un Vehbi Koç’a ilk sorduğu soru ‘Ne koleksiyonunuz var’ olmuş. Sabancı da yurtdışına iş ortaklığına gittiğinde ona da bu sorulmuş. O yüzden o Türk Hat Sanatı Koleksiyonu yapmaya başlamış. Dünya sanat üzerinde duruyor, dönüyor. Bunun farkında değiliz belki ama dünya ile aynı kulvara çıkmak istiyorsak bunu gözardı etmemeliyiz. Maalesef İzmir olarak daha çok yedim, içtim, gezdim kültürüyle yaşıyoruz. Mesut Bey gibi, Lucien Bey gibi bu şehirden kazandıklarını yine bu şehre verenler sayesinde kültür ve sanat gelişiyor. Toplumun bilinçlenmesi için önce sanat gerekli.
Paylaş