Paylaş
Gezi Parkı olayları Türkiye’de birçok şeyi değiştirdi. Önceleri siyasetle ilgisi olmayan birçok kişi, istemese de ilgilenmek, en azından üzerinde düşünmek durumunda kaldı. Bunlardan biri de sadece Türkiye’de değil, dünyanın birçok önemli şirketinde üst düzey yönetici koçluğu ve danışmanlık yapan Ahmet Tamtekin. İzmirli olan Tamtekin’in, sosyal medyada öncülüğünü yaptığı ‘Demokrasi’ adlı grup bir anda onbinlere ulaştı. Bordo, Antwerp, Brüksel’de üniversitelerde eğitimler de veren Tamtekin, ‘artık siyasete uzaktan bakmayalım, en azından baskı grubu oluşturalım’ diyerek herkesi ‘Demokrasi’ grubuna katılmaya davet ediyor.
- Demokrasi Grubu kimdir?
- Şu anda sanal medyada bir sorunun cevabını bulmaya çalışan, insanları bir araya getirip düşündüren ve iş yapmaya çalışan bir grubuz. Yavaş yavaş şekil değiştirebiliriz; sivil toplum örgütü olabiliriz, dernek olabiliriz, siyasi parti olabiliriz. Ama biz bunun kararlarını 8 ay sonraya bıraktık.
- Neden 8 ay?
- Çünkü, ‘yerel seçimlere kadar şu andaki halimizle bir şeyler yapmaya çalışalım’ diye düşünüyoruz. ‘Seçimler konusunda ne yapabiliriz’ diye düşünüyor ve çalışıyoruz. Bu süre sonrasında parti mi olacağız, varolan partilere mi destek olacağız karar vereceğiz. Eğer muhalefet 8 ay içerisinde uyanırsa biz sadece baskı grubu olarak kalırız, ama istenilen sonuçlar alınmazsa biz de parti olmayı düşünebiliriz.
HERKES BİR ŞEYLER YAPSIN DİYE BİRBİRİNE BAKIYOR, BİZ ÇALIŞIYORUZ
- Nasıl oluştu Demokrasi Grubu?
- Sayfamda yazdığım yazılar çok fazla beğeni almaya ve paylaşılmaya başladı. Gezi Parkı olayları, insanların yeter dedikleri bir hareket ama protesto bir dikkat çekme yöntemidir, 2 yıl sürmez, sürmemelidir. Sonra bu dönem biter ve çalışma, çözüm üretme dönemi başlar. Ben de bu dönemden güzel bir şeyler çıkartmalıyız diye düşünerek, ‘başkalarının birşeyler yapmasını beklememeliyiz. Siyaseti düzeltmek herkesin görevi’ dedim.
- Doğru aslında konuşmaktan başka şey yapmıyor, birilerine laf edince de önemli bir şey yaptık sanıyoruz galiba…
- Eleştirdiğimiz şeyler bizde de var aslında. Muhalefete ‘iktidarı eleştirmekten başka birşey yapmıyorsunuz’ diyoruz oysa facebook’ta, twitter’da biz de sadece hükümeti eleştiriyoruz. Çok az kişi çözüme yönelik bir şeyler söylüyor. Yine muhalefete ‘sadece tabanınızla ilişki kuruyorsunuz, başkalarıyla iletişime geçmiyorsunuz’ diyoruz. Yine birçok kişi sadece kendi gibi düşünenlerle yazışıyor, konuşuyor. Oysa sosyal demokrat olduğunu söyleyen ya da dini veya etnik kökenine yakın fikirleri benimseyen kişiler birarada konuşabilmeli. Biz, ‘kendimizi değiştirirsek muhalefet de değişir, Türkiye değişir’ dedik. Sonrasında kimi eski tanıdıklarım, kimi yeni tanıştıklarımızla biraraya geldik ve grubumuzu kurduk.
GEZİ OLAYLARI HEM HÜKÜMETE HEM MUHALEFETE MESAJDIR
- Sanal ortamda sayfanıza üye olan 12 bin kişi var. Bu önemli bir rakam…
- Evet 12 bin büyük bir sayı ama kalabalık olmak bizim için çok da önemli değil. Önemli olan gerçekten bir şeyler üretebilecek, fark yaratabilecek çalışmaların yapılması. Sanal medyanın güzel tarafı diğer tüm hareketlerle de ilintili olunabilmesi. Bizim oluşumumuzdaki 12 bin kişideki bazı kişiler başka oluşumlarda da var.
- Grubunuz ne yapmak istiyor?
- Demokrasi Grubu olarak politikanın artık kimlik gibi ayrıştırıcı unsurlar üzerinde temellenmesini istemiyoruz. Politika Gezi Parkı olaylarıyla farkına vardığımız insani değerler üzerine inşa edilmeli düşüncesindeyiz. Siyasi görüşü farklı olsa da bizimle hemfikir olan her kesimden siyasetçinin destekçisi olmak ve çözüm üretmek istiyoruz.
PARTİLER NE YAPACAKLARINI DAHA AÇIK ANLATMALI
- Bizde sivil toplum kuruluşları ülkenin genelini ilgilendiren konulara pek karışmaz, asla baskı unsuru olmaz. Sadece yardımlar yapar ya da mesleki dayanışma organizasyonları düzenler.
- Doğru, zaten parti liderleriyle görüşenler de genelde sadece eleştiri yapıyor. Biz sadece baskı unsuru olarak değil, isteklerimizi çok açık ifade ederek bazı şeyleri değiştirebiliriz. Mecazi anlamda bağıra bağıra söylememiz gerekenler var.
- Mesela ne?
- Biz kavga etmenizi istemiyoruz, bizleri heyecanladıracak projeler yapmanızı istiyoruz; farklı fikirlerle koalisyon yapabilecek kadar açık olun istiyoruz; sokaktaki herkes partinizin yapacaklarını anlamış olsun istiyoruz; ekonomide, terör sorununun çözümünde, Avrupa Birliği konusunda neler yapacağınızı net bilmek istiyoruz. Bilirsek biz de sizlere el verir belki bazı şeyleri biz yapabiliriz.
İTALYA’DA SANAL ORTAMDAKİ BEŞ YILDIZ MECLİSE GİRDİ
- Aktif siyaset düşünülüyor mu?
- Grubun içerisinde aktif siyaset düşünenler hatta hali hazırda farklı partilerde çalışanlar da var. Fakat grubun çoğu yola siyasetçi olarak çıkmış olanlar değil. Benim en çok hoşuma giden gençlerin, sanatçıların, çok iyi çalışan işadamlarının kısaca farklı yaş, meslek, görüşten kişiler var. Birbirimize de çok şey öğretiyoruz.
- Türkiye’de siyaset anlayışı biraz olsun değişiyor mu sizce?
- Sadece Türkiye’de değil bir çok ülkede de böyle oluyor. Mesela İtalya’daki Beş Yıldız Hareketi sanal medyadan doğmuş bir hareket. Gezi Parkı ile Türkiye’de siyaset değişti. Gezi Parkı sonrasında hem iktidar hem muhalefet halkın tepkilerini önemsemeden hareket edemeyeceklerini anladılar. Bunun yanısıra Gezi Parkı, seçmenlerin arasındaki farklılıkları en aza indirdi. Hürriyet ve özgürlük çatısı altında bir çok farklı görüşün sonuç verecek şekilde siyaset yapabileceğini gösterdi.
PARTİLER TABANI DIŞINDAKİLERE YAKLAŞMALI
- Sizce Gezi olaylarından sonra ne değişti Türkiye’de?
- Ben bu olaylardan sonra hiçbirşey olmasa da Türkiye’nin kazançlı çıktığına inanıyorum. İktidar da dahil her parti açısından faydalı oldu çünkü hepsi kendilerini sorgulamak ihtiyacı duyacak. Bizim muhalefet partilerini eleştirmemizin en önemli nedeni tabanları dışındaki insanlara ellerini uzatmamaları. Merkezdeki seçmenin ne istediğini anlamalı ve istediklerini vermeliler. Mesela CHP ve MHP’nin merkeze doğru ilerleyebilmesi gerekiyor.
BİRÇOK ÜLKEDE GEÇEN ÇOCUKLUK ÇOK ŞEY KATTI
- Ahmet Tamtekin kimdir peki?
- Babam Yüksel Tamtekin, diplomat olduğundan çocukluğum farklı ülkelerde geçti. Almanya’da doğdum, sonra Macaristan, İran’da kaldım. Bir süre Türkiye’de kaldıktan sonra Avustralya’ya gidip Sydney’de kaldık. Sonra Boğaziçi Üniversitesi’ni bitirip çalıştığım şirketle İngiltere’ye gittim. Küçük Prens’in bir gezegenden diğerine gitmesi gibi farklı kültürleri tanımam çok iyi oldu.
- Bu gezgin çocukluk size ne kattı?
- Çocukluğumda tek bir doğrunun olduğunu düşünür ve insanlar o doğruya gider veya gitmez derdim. Sonra baktım ki, değişik kültürler aynı konuya farklı noktalardan bakabilirler ve kendi doğrularını görebilir ve haklı olabilirler. Bu bana insanların doğru bildiklerini sorgulaması ve daha iyisini bulmaya çalışmasını öğretti. Bir de dünyanın ne kadar güzel, büyük ve zenginliklere sahip olduğunu ve herkesin olabildiğince bu güzellikleri görebilmesi gerektiğini gördüm. Mesela Avustralya’dan bu tarafa baktığımda aslında ne kadar aynı ve benzer olduğumuzu görüyordum. Benzerliklerimiz ayrılıklarımızdan daha fazla.
YAPMAK İSTEDİKLERİMİ YAPMADAN ÖLMEK İSTEMEDİM
- Şimdi ne iş yapıyorsunuz?
- 5 yıldan beri koçluk yapıyorum. Aslında uzun yıllar büyük şirketlerde üst düzey yönetici olarak çalışmıştım. Ama insanların hayatlarına dokunmak, yardımcı olmak benim için inanılmaz önem taşıyordu. Yani bu durdurulmaz bir ihtiyaçtı. Ama hayat şartları bulunduğum konumlarda kalmamı gerektiriyordu. Sonra bir gün 46 yaşımdayken Bodrum’da tatildeyken yapmak istediklerimi yapamadığım için mutsuz olduğumu farkettim.
- O sırada iş hayatınız ne durumda?
- Süper bir pozisyondayım. Arabam var, şoförüm, çok iyi maaşım, çok büyük bir şirkette yönetim kurulu üyesiyim, grup başkanıyım. Ama kendi kendime, hayat buna değer mi? dedim. Çok yapmak istediğim bir şey var ve ben bunu yapamadan ölüp gideceğim. Hemen istifa ettim.
- Yakınlarınız ne dedi buna?
- Hepsi deli misin, ne yapıyorsun? dedi. İnanın hiç pişman olmadım. Ne kadar iyi yapmışım, ne kadar doğru yapmışım.
- Keşke daha önce yapsaydım dediniz mi?
- Hayır çünkü belki 10 yıl önce yapsam hata olabilirdi. Zamanı gelmişti ve kendi yoluma çıktım. Önce kişisel gelişimden başladım, seminerler derken şirketlere de danışmanlık yapıyorum. Fransa ve Belçika’da dahil olmak üzere üniversitelerde de dersler veriyorum. Tek bir yere odaklanmak gerektiği söylenir oysa ben keyif aldığım ve yapabildiğime inandığım herşeyi yapıyorum. Zaten bence herkesin işi keyif aldığı şeyler olmalı…
NE YAPABİLİRİM SORUSUNU SORMAK BİLE GÜZEL
- Malum Ege gazetesiyiz. Şu anda evinde, bahçesindekilerin yanısıra birçok insan ya plajda, teknede, tatilde okuyor bizi. Birçok kişi bunlardan eskisi gibi keyif almadığını söylerken, ne yapsam, ben ne yapabilirim ki diyor. Hem koç, hem de bir düşünce hareketini başlatmış biri olarak ne söyleyebilirsiniz?
- Bir kere bu soruyu sormaları bile çok güzel bir şey. Çünkü 3 ay önce yine kafelerde oturur, tatil yaparken nasıl olsa birşeyler yapan birileri var, başkaları yapmalı diye düşünürdük. Oysa şimdi herkes ‘ben ne yapabilirim’ diye soruyor. Bir kere herkes tekneye girmeli, elini taşın altına koymalı. Sanal medyadaki kendilerine yakın grupları takip edebilirler. İlla siyasi bir partiye dahil olmasalar da bu şekilde aktif hale gelebilirler. Mali durumu iyi olmayan çocukların eğitimini üstlenmek, ders vermek, meslek öğretmek gibi toplumsal yardımları olabilir. Hepimizin yapabileceği bir şey var. Herşey siyaset değildir, bu duruma gelmemizde başkaları birşeyler yapsın diye düşünen bizlerin payı çok. Facebook’ta Demokrasi Grubu’na katılmalarını, en azından herhangi bir gruba katılmalarını tavsiye ediyorum.
Paylaş