İşte Dr. Ayça Kaya’dan bağışıklığı güçlendirecek diğer 10 tavsiye...
1) Probiyotik içeren yiyecekler tüketin: Bağışıklık sistemimizin en önemli bölümü bağırsaklarımızda yer alır. Bağırsaklarımızda yaklaşık 100 trilyonu aşkın bakteri bulunur. İyi bakteri sayısı ne kadar fazla olursa bağışıklık sistemimiz de o kadar güçlü olur. Bağırsağımızda iyi bakteri sayısının arttırmanın en iyi yolu da doğal probiyotikler içeren yiyecekleri (ev yapımı turşu, şalgam suyu, yoğurt, kefir, peynir) sofrada daha çok bulundurmaktan geçiyor.
2) Gereksiz antibiyotik kullanmayın: Bağırsaklarımızdaki iyi bakterileri korumanın en iyi yollarından biri de gereksiz antibiyotik kullanmak. Her enfeksiyondan sonra bilinçsizce kullanılan antibiyotikler hem bağırsaktaki iyi bakterileri yok ediyor hem de diğer bakterilere karşı direnç oluşmasına neden olarak sonraki enfeksiyonlarda daha zor iyileşmeyi de beraberinde getiriyor.
3) Stres, kötü beslenme ve kabızlığa dikkat: Bunlar bağırsak florasını negatif etkiliyor ve kötü bakterilerin çoğalmasına neden olarak bağışıklık sistemimizi zayıflatıyor.
Gebelikte fazla kilo alımının bir çok doğum riskini beraberinde getiriyor. Örneğin fazla kilo alımı gebelik tansiyonunu tetikleyebiliyor, erken doğuma neden olabiliyor. Gebelikte şeker hastalığının ortaya çıkmasına neden oluyor ve iri bebek doğumu meydana gelebiliyor. Bununla birlikte doğum sonrasında da emzirme ile ilgili problemler meydana gelebiliyor. Bebekte şeker düşüklüğü ve ani bebek ölümü riski de ortaya çıkarabiliyor.
2015 yılında Pittsburg ve British Colombia Üniversitelerinde açıklanan araştırmada gebelikte çok fazla kilo alan kadınların ve normal kiloda gebeliğini tamamlayan kadınların bebekleri 10 yıl süresince takip edildi. 10. yılın sonunda gebelikte çok kilo alan kadınların bebeklerinin zeka seviyelerinin, normal kiloda gebeliğini tamamlayan kadınların bebeklerine göre IQ değeri olarak yüzde 3,2 oranında daha az olduğu kanıtlandı. Aynı zamanda, bu bebeklerde bağışıklık sistemi daha zayıf olduğu ortaya çıktı.
İşte İç Hastalıkları uzmanı Dr. Ayça Kaya’dan daha sağlıklı oruç tutmak için daha doğru beslenmenin ipuçları;
• Oruç tutarken en dikkat etmemiz gereken nokta, yeteri kadar su içmeyi başarmak olacak. Oldukça uzun ve sıcak zamana gelen bu yıllardaki oruç günlerinde en çok suya önem vermek gerekiyor. Açlığa 40 gün dayanabilen vücut susuzluğa sadece 7 gün dayanabiliyor. O nedenle iftarda ne yiyeceğimden ziyade ne zaman ve ne kadar su içeceğim sorgulamasına girmek daha doğru. Dr. Ayça Kaya, her gün en az 2,5 litre su içilmesini tavsiye ediyor. Ortalama 10 bardak su demektir bu. Iftar açarken 2 bardak, yemek sırasında 2 bardak, gece yatana kadar 4 bardak ve sahurda 2-3 bardak su içmeyi planlayabilirsiniz. Susuzluğu artıran çay, kahve, limonata, şerbet, şekerli hazır meyve suları, tuzlu şalgam ve turşu sularından muhakkak uzak durun. Hele hele turşuları ve salamura yiyecekleri Ramazan Ayında asla sofranıza koymayın.Eğer tansiyon, kalp, böbrek rahatsızlığınız yoksa iki şişe maden suyu da günlük terle kaybettiğiniz elektolitleri yerine koyar.
• Beslenme yetersizliği yapmayacak bir kalori kısıtlaması yapmaya çalışıyorsak daha sade sofralar kurmaya özen gösterelim. Mesela sofradan iftariyelik olarak bilinen sucuk, pastırma, çeşit çeşit peynir, kaymak, tereyağı, bal, reçeli kaldıralım.
• İftarda sofrada en fazla beş çeşit yiyecek olsun. Beş formülünden şaşmayın. Sofraya 1 çeşit çorba, 1 çeşit et yemeği, 1çeşit sebze yemeği, salata ve yoğurt koymaya çalışalım. Çeşit çeşit Pilavları, makarnaları, börekleri mümkün olduğu kadar az yapmaya veya yapmamaya özen gösterin. Eğer yaparsanız da bizim 5 formülümüzden düşerek yerine koyun.
• Iftarda muhakkak bir çeşit çorbamız olsun. Ancak mümkün olduğu kadar kremalı ve bol yağlı çorbalardan kaçınalım.
• Ramazanda kurubaklagillere sofralarda daha çok yer açmak gerekiyor. Kurubaklagiller hem protein hem karbonhidrat hem de lif açısından çok zengin yiyeceklerdir. Kendi yiyeceğiniz salatanıza 2 yemek kaşığı kadar nohut, kurufaulye, yeşilmercimek, kuru barbunya, kuru börülce haşlayarak koyabilirsiniz. Eğer vaktiniz yoksa, benim tavsiyem kurubaklagilleri haşlayıp 3-4 yemek kaşığı olarak buzdolabı poşetlerinde buzluğa koyun, böylece her defasında vakit kaybetmezsiniz. Haftada en az 3 gün kırmızı mercimek çorbası yapın. Diğer günlerde de yaptığınız çorbalara yine kırmızı veya yeşil mercimek ekleyebilirsiniz.
•
Bazen ağzınıza acı acı sular mı geliyor? Göğsünüzün önünde bazen yanma ve midenizde ağrı mı hissediyorsunuz? Ramazan ayında bu sorunların daha da artacağından korkuyorsanız, boşuna telaşlanmayın. Reflü şikayetlerinin biraz dikkat gösterilerek azaltılabileceğini söyleyen Dahiliye Uzmanı Elem Ayça Kaya, Ramazan ayına özel önerilerde bulundu.
Reflüde mide asidi keskin bir sıvı olduğu için yemek borusu dokusu zedelenir ve yanma ağrıma gibi şikayetlerin ortaya çıkmasına neden olur. Bu durum tedavi edilmezse öncelikle yemek borusunun dokusu değişir, Barret Özafagus denilen yemek borusu kanseri öncesi bir durum ortaya çıkabilir. O nedenle eğer böyle bir şikayetiniz varsa mutlaka önlem almak gerekir.
Özellikle ramazan ayında beslenme şeklinin değişmesi bu tür şikayetleri artırır. Ramazan ayında, oruç tutan insanlarda “Bütün gün nasıl olsa aç kalacağım, oruç tutuyorum” düşüncesi olduğundan dolayı iftar ve sahurda gereğinden fazla yemek, çok hızlı yemek, yağ oranı yüksek yiyecekleri ağırlıklı yemek hiç reflüsü olmayanlarda bile semptomların ortaya çıkmasına neden olabilir. Reflünün belirtileri her insanda farklılık gösterebilir; mide yanması, kalp çarpıntısı, göğüs ve yemek borusunda yanma hissi, ağza acı suyun gelmesi gibi belirtiler olabilir.
Sahur ve İftar Sonrası Neler Yapılmalı?
Oruç tutmak bütün dinlerin ortak noktalarından biri ve oruç tutmanın vücuda birçok yararı var. Kalori kısıtlaması yapmanın canlıların sağ kalma sürelerini uzatmanın en iyi yollarından biri olduğunu söyleyen Obezite ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Kaya, sağlıklı bir ramazan geçirmek için önerilerde bulundu.
Orucun Vücuda Vereceği Yararı Yok Ediyoruz
Oruç tutmak da bir tür kalori kısıtlaması yapmaktır. Ancak çoğu zaman sahura kalkmıyoruz ve iftarda aşırı şekilde pilavlar, börekler, etler, pideler ve çeşit çeşit tatlılar yiyerek orucun vücudumuza vereceği yararı yok edip kendimize zarar veriyoruz.
Özellikle oruç tutacağımız bu yıllarda, oruç tutmak yaz aylarına denk geldiği için günler çok uzun ve çok sıcak. Eğer gerekli önlemleri baştan almayı bilmezsek birçok sağlık problemi yaşayabiliriz. O ramazan ayı başlamadan, daha sağlıklı oruç tutabilmek için vücudunuzu hazırlayın ve beslenme içeriğinizi biraz değiştirin.
Zayıflamaya karar verildiğinde ilk yapılacaklardan biri öğün dengesinde sebzelere daha ağırlık vermek olsun. Artık sofralardaki baskın olan unlu karbonhidratları (pilav, makarna, börek, ekmek, patates vb.) azaltalım, onların yerine sulu karbonhidratları yani sebzeleri koyalım.
Sebzeyi mevsiminde yiyeceksiniz. Genel olarak baktığımızda domates, yeşilbiber, kırmızı salçalık biber, patlıcan, kabak, bamya, barbunya, yeşil fasulye, bezelye yaz sebzeleridir. Lahana, pazı, ıspanak, karalahana, brokoli, karnabahar, pırasa kış sebzeleridir. Yazın birçok kadın kilo kilo yaz sebzesi buzluğa stok eder. Oysa yazın yaz sebzesi, kışın kış sebzesi yemek gerekir. Mutfaktaki ilk reformlardan biri bu olsun. Çünkü yaz ve kış sebzeleri de ayrı ayrı mevsimine göre bağışıklık sistemini canlı tutacak maddeler içeriyor. Konservelerden, salamuralardan, şoklamalardan vazgeçelim. İlla yapmak istiyorsanız az miktarda şoklama şeklinde buzluğa koyup onu da en geç üç ay içinde tüketin.
[forum_post_id=363]
Sebzeleri et, kıyma, tavuk, yumurta veya peynirle zenginleştirmeye çalışın. Proteinle birleştiremediğinizde içine ya kuru baklagil (fasulye, nohut mercimek) ya da yoğurt koyun. Çünkü sebzelerin su oranı yüksek olduğundan tek başına sebze yemekleri yaparsanız daha çabuk sindirirsiniz ve daha çabuk acıkırsınız. Aynı zamanda bu şekildeki kombinasyonlar sebzenin besin değerini artırır ve sizi daha çok tok tutar.
Sebzeyi çok pişirip öldürmeyin. Çiğ kullanma şansı olan sebzeleri çiğ kullanın. Mesela ıspanak, pırasa gibi sebzeleri salatalara katmayı ihmal etmeyin.
Her öğünde sofrada birkaç çeşit sebze bulundurmaya gayret edin. Göz doygunluğu için salata, haşlanmış sebze ve zeytinyağlı sebze yemeğini bir arada bulundurabilirsiniz. Bunu et, yoğurt, su ve az ekmekle çeşitlendirerek sağlık için gerekli tüm besin guruplarını da vücuda almış olursunuz.
En iyi sebze pişirme yöntemi buharda haşlamadır. Bu şeklide vitamin ve minerallerini daha iyi korurlar. Suda haşlanan sebzelerin haşlama suyunu dökmeyin, çorbalarınızda kullanın.
Sebze yemeklerinize koyduğunuz yağa dikkat edin. 1 kilo sebzeye 2 yemek kaşığından fazla yağ koymayın, etli sebze yemeklerine ayrıca yağ eklememeye çalışın. Yapacağınız yemeğin klasik tarifinde kızartma olsa da siz yine de bu sebzelerin közlenerek ya da hafif haşlanıp yine aynı şekilde tariflerde kullanılabileceğini unutmayın.
Kahve içerdiği kafein, niasin, mikroelementler ve anti-oksidanlar nedeni ile zayıflamada etkili oluyor. Metabolizmayı hafif de olsa hızlandırıyor, kişinin istirahatte harcadığı enerjiyi arttırıyor. Özellikle beyine olan kan dolaşımını arttırıyor, kişiyi daha dinç hissettiriyor, dikkatin daha da yoğunlaşmasını sağlıyor.
Kahve sütle birlikte içildiği zaman, vücuda dengeli protein, karbonhidrat ve yağla birlikte girince kişiyi daha uzun süre tok tutuyor. İnsülin direncini kırıcı etkisi nedeni ile kişinin tatlı ihtiyacını azaltıyor. Özellikle canı sık tatlı isteyenler, tatlı yerine kahve içerlerse bu ihtiyacın kaybolduğunu göreceklerdir.
Yapılan birçok araştırmada şeker hastalığını önleyici olabileceği bildiriliyor. Kahvenin alzheimer ve parkinson hastalığına karşı düzenli tüketimde koruyucu etkisi olabileceği konusunda da araştırmalar var. Yaşlılarda hafızayı güçlendiriyor.
Sık migren atağı geçirenlerde beyin damarlarında kasılma yaptığı için migren atağını önleyebiliyor. Ancak çok sık kahve içenlerde kahveyi ani bırakırlarsa migren ataklarının sıklığı artabiliyor. Bağışıklık sistemini de güçlendirdiği ve hastalıklara karşı koruyucu etkisi de olduğu biliniyor.
Ancak kahve yüksek miktarda tüketilirse zararlı etkileri de olabiliyor. Kalpte ritim problemi olanlarda çarpıntıyı tetikleyebiliyor. Kontrolsüz tansiyonu olanlarda kan basıncını arttırabiliyor. Günde 5 fincan ve üzeri kullanımında kemik erimesine neden oluyor. Günde 3 fincan ve üzeri kahve tüketimi doğurganlığı negatif yönde etkileyebiliyor.
Akşamları kahve tüketimi uykusuzluğa neden olabiliyor, aşırı kahve tüketimi sinirlilik ve tahammülsüzlük yapıyor. Kahve vücuttan su atımını arttırarak idrar ihtiyacını arttırıyor. Kalp ve böbrek hastalarında elektrolit dengesizliği yapabiliyor.
Yüzyıllardır insanoğlunun en büyük emeli ölümsüzlüğü bulmak olmuştur. Her ne kadar bu konuda bir başarı elde edilemese de son yüzyıl içinde ortalama yaşam süresi uzatılabilmiştir. Bu konuda bir çok hastalığı tedavi edecek ilaç ve cerrahi yöntemlerdeki gelişmeler çok büyük rol oynamıştır. Ancak yaşam tarzının düzenlenmesi de en az ilaçlar ya da cerrahi yöntemler kadar değerli görülmektedir.
Yıllar geçtikçe teknolojideki ilerlemeler, besinlere çok kolay ulaşabilme ve hareketsizlik, şişmanlık gibi bir salgın hastalığın da ortaya çıkmasına, her geçen gün büyümesine neden olmuştur. Ortalama yaşam süresi üzerine de bunca ilerlemeye rağmen negatif bir faktör olarak şişmanlık hala etkisini göstermektedir.
Kalıcı zayıflama için yaşam tarzını değiştirin
Bugün dünyanın en uzun yaşayan insanlarının hep daha zayıf olanlar olduklarının farkına varabiliyoruz. Zayıf kalmayı başarmak aynı zamanda uzun bir ömrün garantisi olabilir mi? Başa gelebilecek herhangi bir kaza sayılmazsa, evet zayıf kalmak ömrü uzatmanın bir yolu sayılabilir. Zayıf kalabilmek için çeşitli moda diyetler her zaman gündem de olsa da artık diyet yaparak kalıcı zayıflama başarılamıyor. Kalıcı zayıflama için yapılacak en önemli yaklaşım yaşam tarzını değiştirmek olacaktır.
İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Kaya yaşam tarzını değiştirmek için uygulanabilir bir yöntem olarak akşam yemeğinin atlanmasını önerirken, akşam yemeği atlandığında vücutta olan değişiklikler konusunda bilgi veriyor.
• Vücutta hücre onarımında ve gençleşmede en önemli iki hormon olan Growth Hormon ve Melatonin akşam açlığında daha çok salgılanıyor. Bu iki hormon uykuda vücudu onarıyor ve hücresel bakımı sağlıyor. Gençleşmek için kullanılan yüksek maliyetli büyüme hormonu akşam yemeği atlanarak vücuda maliyetsiz salgılattırılabilir.
• Günlük kalori tüketiminin %14’den azını akşam yemeği öncesinde almak ciddi metabolik kontrol ve kan şekerinin daha düzenli olmasını sağlıyor.
• Akşam yemeğinden sonra tam bir şeker bombası olan meyve yemek ise vücuda fazladan insülin salgılatıyor ve fazla insülin hızlı yaşlanmaya neden oluyor.