İşimiz, “Spor” yazmak…
Elime kalemi, “Spor yaz” diye verdiler…
Benim elim ise bir türlü gitmiyor…
İçim içimi yiyor…
Böylesi günlerde spor yazmak bana; “Spor olsun diye yazmak” gibi geliyor…
Doğru veya yanlış anladım ama bu ülkede bir şeyler yaşadım…
Yaşadıklarımı anlatmaz isem; “neden yazıyorum ki?” diye soruyorum kendime…
Genç milli takımımız Avrupa şampiyonasında sahne alıyor…
18 yaş altı Milli takımımız Yunanistan’da bir kez daha kürsüye çıkma mücadelesi verecek…
İlk maçımızda İtalya’yı nefesleri kesen bir maçın sonunda 49-48 yendik…
Aslında bu bir hesaplaşma maçıydı. Bu ekibimizi 2013 yılında yarı final dışına atan İtalyanlardı…
Hesabı şimdilik gördük…
Ancak yolumuz çok uzun…
***
Fenerbahçe, Olympiakos karşısında maça çıkmış…
Hem de üç tane atmış…
Koluna da siyah bant takmış…
Beşiktaş, Q 7 sine kavuşmuş…
Çarşı; “Bugün kutlama olmaz, ben karşılamam” demiş…
Beşiktaş’ın ağabeyini, Çarşısını, kimse dinlememiş(!)
7.000 Beşiktaşlı, O7 sine kavuşmak için havaalanına ulaşmış…
***
Sürekli kürsüdeyiz...
Bu çocukları izlemek bana gurur veriyor…
Hiç bitmiyorlar…
A takıma oyuncu veriyorlar, arkadan yenileri yetişiyor…
Gençlerimiz umudumuz olmaya devam ediyor…
Yıldız takımımız da birkaç gün sonra sahne alacak…
Hiç merak etmeyin onlarda madalya mücadelesi verecek…
****
Totaliter rejimler futbola düşündür… Güçlerini, yenilmez olduklarını, burada da göstermek isterler…
***
9 Temmuz 1996 Tripoli ’de;Hakem, Kaddafi’nin oğlunun desteklediği Trablus takımı lehine penaltı noktasını gösterir…
Penaltının gol olması sonrası, tribünlerde Kaddafi’nin oğluna yönelik protesto gösterileri başlar… Kaddafi’nin oğlunun korumaları taraftara ateş açar… Halk sokağa dökülür… Sokaktaki protestolar, rejim aleyhtarı bir gösteriye dönüşür…
Sonuç; 8 ölü 37 yaralı… Bazı kaynaklara göre de 50 ölü…
Libya’da vesayet rejimine isyanın, ilk kıvılcımıdır bu…Kaddafi ve oğulları, Trablus takımlarının destekçisidir…
Kaddafi’ye karşı başlatılan isyanın kalesi Bingazi’nin takımı Al Ahly Bingazi, ise isyancıların…
Sabiha Gökçen’i yakmışlar…
Nani inmiş alana…
Aradan 12 saat geçmeden;
Dünya üçüncüsü gençlerimiz de indi aynı alana…
Ne bir pankart var, ne de bir meşale…
Anneleri gelmiş çocuklarımızın, birkaç da arkadaşı…
Kimisi de inemedi bile alana…
“Size, bir hayalim var; Dünya Gençler Basketbol Şampiyonası'nda finali Amerika ile oynayabiliriz…
Madalyanın kokusunu alıyorum ve Girit’e gidiyorum…”
Demiştim…
İyi ki gitmişim;
İşte geldi madalya…
Rengini bilememişim…
Gümüş bekliyordum bronz oldu…
Defalarca yendiğimiz takıma karşı maçın hiçbir bölümünde çekişemedik…
Hırvatlar intikam maçına çıkmış gibiydiler…
Biz ise Hırvatları, maç öncesi yenmiş, yarın oynanacak Amerika finalini bekler gibiydik…
Dersimizi aldık…
Bu yaşta çok normal bu düşünce…
Koskoca Ateş Bakan; Size, madalya hayalini kurarken, Amerika ile final oynamayı anlatmamışıydı(!)
Bu çocuklar daha 19 yaşında...