Ankara’da beş gün de, üç maç oynadılar… Sezonun ilk kupasını kazandılar…
Tebrikler Güzel Takım…
Tebrikler Anadolu Efes…
Bize çok keyifli bir basketbol akşamı yaşattılar.
***
“Bu kupayı Fenerbahçe Beko’nun kazanması çok zor”, diye düşünüyordum…
Neden?
Kazanmak güzel.
Avrupa Liginde kazanmak daha güzel…
Kendi liginde 14.sıradayken Rusya Ligi liderine karşı kazanmak daha da güzel…
İlk 45 dakikayı, baştan sona etkin oynamak güzel.
Atılan golden sonra topu vermemek, oyunu oynamaya devam etmek de güzel…
İkinci 45 dakika oyunu vermek güzel değil.
Ancak gol yememek ve az pozisyon vermek de, güzel…
Trabzonspor sahaya kendi alt yapısından yetiştirdiği 5 oyuncu ile çıktı. Yedek kulübesinde de Trabzon doğumlu 8 genç vardı… Yaş ortalamaları da 19-20 arasındaydı…
İster zorunluluk diyelim… İsterseniz planlama…
Ancak zorunluluklar, gidilecek doğru istikameti gösterdi…
Bana 70’li yılların ikinci yarısında esen Trabzon fırtınasını hatırlattı…
Şenol, Turgay, Necati, Kadir, Cemil, Hüseyin, Ali Kemal, Necmi, Serdar Bali, Mehmet Ekşi, Şenol Ustaömer, Osman Denizci, İskenderli kadroları hatırlattı bana…
***
O zaman da Fenerbahçeliydim…
Ancak Trabzonspor’a saygı ve hayranlıkla bakardım…
Galatasaray’ın kadro dışı bıraktığı Serdar Aziz, Fenerbahçe’ye gitmek istedi…
Ciddi para verecek başka talibi de çıkmadı…
Transfer, şimdilik olmadı…
Beşiktaş’ın kadro dışı bıraktığı Tolgay Arslan, Fenerbahçe’ye gitmek istedi…
En ciddi teklif yine Fenerbahçe’den geldi…
Bu transfer de, şimdilik olmadı…
Soruyorum:
Önce bir durum tespiti yapalım…
Transfer Market sitesinin verilerine göre büyük kulüplerimizin bugünkü değerlerini yazalım.
Galatasaray: 81,8 milyon Euro.
Beşiktaş: 80,10 milyon Euro.
Fenerbahçe:68,10 milyon Euro.
Sayılar, takip etmeyenler için fazla bir şey ifade etmez. Biraz anlam kazandıralım.
9 yıl önce, 2010/2011 sezonunda;
17-18 yaşlarında delikanlılar oynuyordu. Hem de çok güzel oynuyorlardı.
Çok sert bir maç oldu. Saha içinde kemik sesleri vardı…
Ancak yere düşen gençleri takım arkadaşlarından önce, rakip takım oyuncuları yerden kaldırıyordu…
Faulü yapan hakemden önce elini kaldırıyor, topun kendisinden çıktığını hakemin düdüğünden önce söylüyorlardı…
Tribünler, ağırlıklı olarak veliler tarafından tamamen dolmuştu… Kendi çocuklarını, kendi takımlarını alkışladıkları gibi, rakip takımın attıkları güzel sayıları da alkışlıyorlardı…
Rüya gibiydi…
***
Dün akşam en yakın rakibi Real Madrid’i de yendi…
Salondayım;
Fenerbahçe 2,5 dakika kala 6 sayı farkla geride...
Salondaki bir kişi bile “kaybettik”, demiyor...
Skor: 57-63.
Maç bitiğinde skor: 65-63
2.5 dakika sayı yemeden bitirdik maçı…
Tek kelime ile anlat deseler, “sıfır” derdim…
Uzun uzun anlat dediler, yazacak bir şey bulamadım…
Yine, “sıfır” dedim.
***
Sinemaya gidenler kazandı.
Dizi izleyenler kazandı.