Paylaş
Trabzonspor sahaya kendi alt yapısından yetiştirdiği 5 oyuncu ile çıktı. Yedek kulübesinde de Trabzon doğumlu 8 genç vardı… Yaş ortalamaları da 19-20 arasındaydı…
İster zorunluluk diyelim… İsterseniz planlama…
Ancak zorunluluklar, gidilecek doğru istikameti gösterdi…
Bana 70’li yılların ikinci yarısında esen Trabzon fırtınasını hatırlattı…
Şenol, Turgay, Necati, Kadir, Cemil, Hüseyin, Ali Kemal, Necmi, Serdar Bali, Mehmet Ekşi, Şenol Ustaömer, Osman Denizci, İskenderli kadroları hatırlattı bana…
***
O zaman da Fenerbahçeliydim…
Ancak Trabzonspor’a saygı ve hayranlıkla bakardım…
O dönem yabancı oyuncu oynatma işi pek yaygın değildi. Ancak İstanbul’un üç büyüklerinde birer ikişer yabancı oyuncu olurdu. Trabzonspor da bırakın yabancı oyuncuyu, Trabzon doğumlu olmayan oyuncu bile yoktu. Milli takımın iskeletini teşkil ederlerdi. Her milli maçta da sonuna kadar mücadele ederlerdi… Daha sonra, Ünal, Abdullah, Hami ve Ogün ile bu gelenek devam etti…
***
Trabzon üreten bir kentti…
Çocuklar doğuştan futbolcu doğardı…
Tesadüf olmaz. Bilimsel bir açıklaması da vardır elbet bunun… Trabzon da doğan çocuk, anasından futbolu bilir ve sever… Havasından ve coğrafyasından dolayı da, ‘çabuktur’. Kanı biraz daha hızlı akar.
Bu çocukları yetiştiren Ahmet Suat Özyazıcı, Özkan Sümer gibi çok değerli hocalar da üretti Trabzon…
***
Daha sonraki yıllar, “şampiyon olamıyoruz” diye, kendilerine uygun olmayan planları kopya ettiler…
Satın alarak problemi çözmeye başladılar…
Dimyat’a pirinç almaya gittiler… Eldeki bulgurun farkına bile varmadılar…
Transfer tahtaları kapanana kadar…
Veya bilinçli bir başkan yönetime gelene kadar da, diyebiliriz…
İşte bu Trabzon beni yeniden heyecanlandırdı ve eski günlere götürdü…
Trabzonlular da heyecana kapılmışlar belli…
28 bin seyirci ortalaması ile oynuyorlar…
Kaybedebilirler, ancak bu çocukları desteklemeyi bırakmasınlar…
Çocuklar da ne olursa olsun, “ben oldum” dememeli…
***
Aslında Dimyat’a pirince gidenlerin tamamının yanılgısını anladığı, bir dönemden geçiyoruz…
Kiminin evde bulguru da yok çaresiz… Buğday ekmeyince bulgur olmaz…
Dikkat etmeliyiz:
Ozan Kabak ve Abdülkadir Ömür’ü, oynatan üst yapı antrenörünü takdir etmeliyiz ama yetiştirenleri unutmamalıyız!
Buğday yetiştirmeyince, evinizde bulgur olamaz!
Her bulgur da Ozan Kabak veya Yusuf Yazıcı olamaz…
100 tane kabak ekerseniz bir Ozan Kabak çıkar.
Onları yetiştirenleri teşvik etmeliyiz!
***
Kimisi ise alış verişi seviyor…
Ankaragücü, ligin ilk döneminde büyük başarı gösteren antrenörü ve oyuncuların paralarını ödemedi ve yollarını ayırdı.
Döndü devre arasında bir 10 oyuncu daha aldı…
“Bu nedir” diye, kimse sormaz mı?
“Madem paran vardı, sana küme çıkaran, ligde puan toplayan futbolcularına neden ödeme yapmadın?” Diye…
Elazığspor devre arasında, tam 16 futbolcu göndermiş, 22 futbolcu almış…
Kimse “ne yapıyorsun?” Diye sormamış…
Ülke olarak alış verişi sever olduk… Taraftar yeni heyecan istiyor… Medya bir yandan ‘kulüpleri batırdınız’ derken, diğer yandan transfer yapmayan yöneticiyi ‘beceriksiz’, ilan ediyor…
Alış veriş, menajerlerin pek bir hoşuna gidiyor…
Kimi yöneticiler taraftara ve medyaya hoş gözükmek, kimi yöneticiler de menfaat elde etmek için pazara çıkıyor…
Sonra hep birlikte ağlıyoruz…
Ankaragücü ve Elazığspor un yaptığı aslında ligimizde genel kabul gören ve kulüplerimizi batıran bir yol…
Bursaspor’un ve Trabzonspor’un yaptığı ise diğer bir yol… Samimi olarak hepimizin seçim yapması gerekiyor…
Sürekli transfer isteyip sonra da, “batırdınız” demememiz gerekiyor…
Bana da, Trabzon’a alkış tutmak kalıyor…
Paylaş