Ne oldu sana Semra Teyze?

ç buçuk aydır neredeyse bütün Türkiye’yi ekran manyağı yapan reality show’ların en ‘janjanlısı’ nihayet bu gece bitiyor. Ama benim için pazartesi akşamı bitti!

‘Bu geceki sonucu merak etmiyor musun?’ diye soracak olursanız eğer, cevabım koskocaman bir ‘HAYIR’ olur. Evet tam üç buçuk aydır, gece gündüz demeden, ekran karşısından ayrılmadan, gözlerime neredeyse kan oturana kadar, Show TV senin, Digitürk benim, sabahın köründe Aydın’ın programı, öğleden sonra özel bölüm, pazartesi gecesi özel yayın, cumartesi gecesi final demeden, hayatımı bu akışa göre ayarladığım ‘hastalıklı’ programın sonucunu, hiç ama hiç merak etmiyorum!

Ben anlayacağımı ya da anlayamadıklarımı geçtiğimiz pazartesi gecesi yayınlanan, özel bölümle anlamış bulunuyorum.

Gerisi koskocaman bir ‘foossss’tur, ‘yalan’dır... ‘Bu da bana ders olsun’dur!

***

Pazartesi gecesi kaynanalar, evdeki gelin adaylarına ‘gelinim olur musun’ demek için, aileleriyle beraber, o içimi kaldıran ‘kitchlik’te, eski BBG’lerden kalma koltuklarla, bir mobilya showroom’u havasında dekore edilen (hele Ebru Akel’in arkasındaki mor orkide, gelin adaylarının arkasındaki büfe rolü yapan evrak dolabı da, gelinebilecek son noktaydı bu hususta!), haftalardır yüreğimiz ağzımızda seyrettiğimiz karar odasına girdiklerinde anladım ki, bütün beklentilerimiz boştur, beyhudedir, hava ve de civadır!

Geçen haftanın birincisi, Ahmet’in annesi, hayatı bir kalbur samana satmaya hazır Süheyla Hanım, kocasıyla karar odasında buluştuğunda, Şale’yi almaya kararlı gözüküyordu. Onlar zaten oraya yarışmacı olmaya değil, bedavadan düğün yapmaya gelmişlerdi. Yağ, şeker, irmik vardı da helva neden olmasındı! Ama Ahmet’in babası, ‘Şale’ye mi kaldık?’ edasıyla,‘Oğlumuzu ne doktorlar, ne mühendisler istiyor. Telefon üstüne telefon yağıyor. İzmir’in ve Türkiye’nin evlen(e)memiş nadide kızları Ahmet, Ahmet, Ahmet diye tempo tutuyor’ deyince, Ahmet’e de Süheyla Hanım’a da kal geldi. Zaten bu duruma karşı Şale’nin annesi de gereken önlemi almış ve ‘Daha Ahmet’in soyadını bile bilmiyoruz’ demişti. Ne de olsa reddedilmek zor şeydi!

***

Oğlunun Dilek’e olan ilgisini kıskanarak, ‘Ben de ilgi isterim’ çığlıklarıyla sonradan deliren, ama kısa zamanda durumu toparlayan Meral Hanım karar odasında, akrabalarına uzaktan öpücükler yollayarak, artık bir ‘star’ olduğunun bilincine varmış gözüküyordu. Estetikten yüzündeki hiçbir kası oynamayan, bu sebeple de hiçbir mimiğini görüp, ne hissettiğini anlayamadığımız sosyete kadınları gibi ‘mimiksiz’ ve ‘hissiz’ bir ifadeyle karar odasında oturuyor, kocasının her sorduğu soruyu da anlamakta zorluk çekip, cevap veremiyordu! Zaten Dilek’in ‘Hükümet gibi kadın’ olan annesinin de, Meral Hanım ile ilgili iyi düşünceleri yoktu. Bu husustaki fikirlerini de, Aydın’ın programında beyan etmişti nitekim!

***

Kendi kararsızlıkları, gel gitleri, laf salataları, fikir beyan etmeyen fikir beyanları, ayağına giydiği taytları, sadece canlı yayınlarda taranan saçlarıyla bizi üç buçuk aydır ekrana bağlayan Semra Hanım ise altınların ve paranın sıcak yüzünü artık yakınında hissetmeyince, beni gerçekten hayal kırıklığına uğratan isim oldu!

Eeeee Semra Teyze, madem ‘oğlum istiyor’ diye ikna olacaktın, niye Çin işkencesi yaptın hem bize, hem kendine? Niye Sinem’e demediğini bırakmadın?

‘Ben sözümden dönmem, sözümün eri kadınımdır’ tavırlarıyla kekledin mi sen şimdi bizi? Ne oldu o ‘Ancak benim cesedimi çiğner de alırsın. 32 dişini ağzına dökerim senin. Vallahi öldürürüm Ata seni’ tehditlerindeki şiddet ve celal?

Ne oldu, ‘Miden geniş mi senin’ halleriyle yaptığın ucuz namus numaraları? Bunların hepsi oyun muydu? Gerçek olan Semra Teyze hangisiydi? Üç buçuk aydır ekranlarda olan mı? Pazartesi geceki mi? Ama Semra Teyze, eğer sana bu yılki Afife Jale Tiyatro Ödülleri’nde ‘en iyi kadın oyuncu’ ödülünü vermezlerse de ‘yuh’ olsun o jüriye! Senden iyisini mi bulacaklar?

Üç buçuk ay seyret, ne kaldı geriye? Bir sürü yeni Tülin ile Caner.
Yazarın Tüm Yazıları