Amazon’da bİr gece

İstanbul’dan Madrid aktarmalı olarak Peru’nun Lima şehrine varışımla başlayan tur açıkçası oldukça yorucuydu. Lima’dan tekrar 1.5 saatlik bir uçak, 2 saatlik bir otobüs ve 1 saatlik tekne yolculuğu yapmamı gerektiren Amazon Ormanları ziyareti tek kelimeyle kondisyon gerektiren bir rota oldu.

Fakat Nil Nehri’nden sonra dünyanın en uzun akarsuyu olan Amazon Nehri’ne ulaştığımda hissettiğim duygu tüm bu yorgunluğa bedeldi.

Yeşilin onlarca tonu, rengârenk kuşlar, daha önce hiç duymadığınız hayvan sesleri, derin bir dinginlik ve tüm görkemiyle teknenizi sürükleyen Amazon Nehri...

Medeniyetten, şehir stresinden, ne giydim nasıl görünüyorum derdinden uzak, internetin ve dolayısıyla iş e-mail’lerinin ve sosyal medyanın olmadığı, tamamen kendiniz olabileceğiniz, her şeyden arınacağınız spiritüel bir nokta Amazon. Sürdürülebilirlik gündemlerinin merkezi olan, dünyanın akciğerleri niteliğinde, yeryüzü ekosisteminin adeta kalbi konumunda eşsiz bir yer.

AKŞAM YEMEĞİNDE PİRANA

Ziyaret için en ideal zamanın kasım ayı olduğunu söyleyen rehberimiz hayatını Amazon’daki bir köyde geçirmiş bir yerli.

Muazzam keskinlikte gözlere sahip rehber, konaklayacağımız tesise doğru nehirde ilerlerken çevremizi sarmış ağaçlardaki farklı vahşi kuş çeşitlerini bize gösterdi.

Bana sorsanız etrafımızda kartallar, şahinler değil sadece dev ağaçlar vardı. Bu yüzden metrelerce uzaktan birçok farklı kuş ve hayvan türünü seçebilen 65 yaşındaki rehberimizin gözünün keskinliği beni gerçekten etkiledi.

Vardığımız yer; 20 adet bungalovdan oluşan, sıcak suyu ve banyosu bulunan, pencereleri kalın sinekliklerle kaplı mütevazı şartlarda odalara sahip bir tesisti.

Duş aldığınız su Amazon Nehri’ne And Dağları’ndan dökülen şifalı suların çamurdan arındırılmasıyla sağlanıyor. İçme suları ise aynı suyun kaynatılmasıyla elde ediliyor.

Amazon’da aç kalmaktan korkmayın. Nehirden birçok balık türü yakalandığı ve pirinç yetiştiriciliği popüler olduğu için Peru mutfağından lezzetler ve yerel meyveler günün her saati bu tarz tesislerde mevcut.

Özellikle Peruluların meşhur çiğ balıktan yapılma Ceviche’lerini burada da denemelisiniz. Bizim ilk geceki tercihimiz ise yine rehberler eşliğinde nehirden tuttuğumuz piranaların tadına bakmak oldu.

Gündüz ise aynı nehre girip şifalanmıştık. Dolayısıyla piranaların insanları öldürdüğü bilgisi tamamen bir Hollywood efsanesi.

KORKU DOLU GECE TURU

Amazon’da gün doğumu ve gün batımı ne kadar keyifli olursa olsun esas heyecan gece yapılan aktivitelerde. İlk gece kanodan hallice diyebileceğimiz ahşap teknelerde nehirde tura çıktık. Rehberimiz elindeki dev bir fener ve lazerle gecenin zifiri karanlığına gizlenmiş hayvanları bize gösterdi. Eliyle nehirden yavru bir timsah bile avlayıp sonra suya bıraktı.

Sis, karanlık ve anlam veremeyeceğiniz derece farklı hayvan sesleri arasında ilerleyen bir teknedeydik.

Biz hayvanları karanlıkta görmeye çalışırken aslında dev ağaçlar arasından onlar bizi seyrediyordu.

O an insanoğlunun doğadaki yalnızlığı ve doğa karşısındaki acizliğini hissettim.

Teknenin devrilmesinden oldukça endişe ettiğim, korku filmini anımsatan bu anlar yetmiyormuş gibi bir de karaya çıktık.

Dev ağaçlar arasındaki bir yolu takip ederek tesise 1 saat yürüyerek döndük.

Ağaçlara çıkmış el büyüklüğünde tarantulalar, parmak uzunluğundaki bebek maymunlar ve birçok farklı bitki çeşidini gecenin karanlığında dünyanın en ıssız yerlerinden birinde incelemek belgesel tadında bir deneyimdi.

Amazon’da dikkat etmeniz gereken şeyler ise zehirlenmelere karşı hiçbir bitkiye ve hayvana dokunmamak, yüksek neme rağmen uzun kollu kıyafetler giymek ve hiçbir yerde uyuyakalmamak.

Bunun dışında Amazon tüm yerel hikâyeleri, insanları, doğası ve lezzetleriyle tek kelimeyle keşfetmeye değer.