Paylaş
Sağlık sistemi tamamen para üzerine kurulu. Paran varsa yaşarsın, hem de çok iyi. Paralı hastaysan pamuklara sararlar. Paran yoksa yandın! Bir ülke düşünün; ilaç endüstrisinin ağına düşmüş, uzun ve kronik tedavilere bayılıyor; aman kimse iyileşmesin, ölene kadar ilaç içsin prensibini benimsemiş, doğumdan mezara para tırtıklıyor.
*
Durun yahu, bizden bahsetmiyorum! Dünyanın süper gücü Amerika işte bu! ‘Özgürlükler ülkesi’ Amerika sevdalıları sardırır şimdi bana. Anti-Amerikan bir yazı değil bu, ‘Anti-Şirket’ bir yazı. Aslında bir tavsiye yazısı, her cumartesi olduğu gibi...
*
Bir ülke düşünün; ‘obezite’ düşündüğünüzden, tahmin ettiğinizden, kafanızın alabileceğinden çok daha ileri bir seviyeye gelmiş. Sebil sabi çocukların 90-100 kilolara ulaştığı, 2050 yıllarında ülkenin %95’inin(!) fazla kilolu veya obez olacağının hesaplandığı bir ülke.
Bir çok önemli politikacının farkındalık yaratmak için 40-50 yıldır kendini paralamasına rağmen ‘şeker lobisi’ni alt edemediği, yasaları geçiremediği, Dünya Sağlık Örgütü’nün yazdığı zehir zemberek raporları silmek zorunda kaldığı bir ‘Yeni Dünya’.
*
Ne kadar çok kalori alırsan, o kadar yakmak zorundasın. Fazla kalori alırsan, şişmanlarsın, hesap budur yalanıyla bütün dünyanın kandırıldığı bir dünyada yaşıyoruz maalesef.
Şişmanlık, fazla kilolar ve her türlü problemin en başı obezite, senin sorunun diyor bu sistem. Çok yiyorsun. Çok yediğin ve az hareket ettiğin için obezsin! Sen suçlusun, o yüzden hadi kalk, spor yap!
Ne kadar candan, içten dilekler öyle değil mi? Seni spora, harekete teşvik eden bir devlet, binlerce reklamla seni aktif olmaya iten global şirketler...
*
Peki çocukları hedefleyen işlenmiş gıda reklamları ne olacak? Akan çikolatalar, üstüne atlayan kavrulmuş fındıklar, bolca doymamış yağ, cıvık cıvık sağlıksızlık?
Amerika’nın global ticaretinden dünyaya yayılan fast food kültürü ne olacak? Kafanı her çevirdiğinde karşına çıkan bir obezite dükkanı? Her benzin istasyonuna girdiğinde, her süpermarkette kasaya yaklaştığında çocukların göz hizasına ayarlanan rengarenk şeker bombaları, gofretler, bisküviler ne olacak? Bunları canı çeken çocukların suçu ne?
Peki günlük şeker ihtiyacının tamamını bir bardakta karşılayan gazlı içecekler? Tüm dünyada satılan, ülke bütçesi gibi reklam bütçeleriyle insanlara şeker yüklemesi yapan devasa markaların obezite sorununda hiç mi katkısı yok?
Olmadık üründe bile kullanılan, çocukların en sevdiği çizgi film karakterlerinin suçu yok mu? Tek suç çok yiyip az hareket etmek mi? Kesinlikle hayır!
*
İdeal bir dünyada olsaydık, üzerinde ‘içmek – yemek sağlığa zararlıdır’ yazması gereken işlenmiş gıdaların bir çoğu çocuklara ödül gibi verilmiyor mu?
*
Şekerin sigaradan daha az zararlı olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Büyük yanılıyorsunuz.
*
Dostlar, size söylenenlere kanmayın! Şeker bir bağımlılıktır! Kokain bağımlısı haline getirilen laboratuvar farelerinin tercihleri ile ilgili yapılan bir deneyi seyrettim geçen gün. Kokain ve şekerli su arasında tercih yapabilecekleri bir ortamda bırakıldılar. Farelerin %95’i şekerli suyu tercih etti kokain yerine, biliyor musunuz? Ve şekerli su kesilince, aynı uyuşturucu bağımlılığı gibi yoksunluk belirtileri gösterdi hepsi. Sinirlilik, yorgunluk, kasılmalar, becerilerde azalma...
*
Bugün tu kaka haline gelmiş, her şeyinden nefret ettiğimiz, akciğer kanserinin bir numaralı sorumlusu sigaranın üreticileri de, tüm dünyada yıllarca bilimsel gerçeklerle oynamadılar mı? ‘Kanser yaptığı kesin olarak kanıtlanamamıştır’ algısını yaşatmaya çalışmadılar mı? On binlerce para hırsı güden doktoru kameraların karşısına geçirip sahte raporlar sunmadılar mı? Uçakta, otobüste fosur fosur sigara içilmiyor muydu çocukların yanında? Şimdi aklımız bile almıyor. En tiryakimize bile ters gelen bir serbestlik söz konusu değil miydi?
* Çok yıllar önce değil, 1950’lerde; 20,679 doktorun onayladığı(!) boğazı koruduğu iddia edilen ve öksürüğü azalttığı söylenen bir sigaranın yasal reklamı.
Eninde sonunda kaybettiler. Reklamları yasaklandı, milyarlarca dolar tazminatlar ödediler. Ama o kadar uzun bir süre, o kadar büyük karlarla çalışıp para kazandılar ki, ödedikleri tazminatlar onlara dokunmadı bile. Ölen öldüğüyle kaldı. Şimdi en azından biliyorsun, içersen, bir gün bunun yüzünden öleceksin.
*
Çok değil, 20-30 yıl sonra; çocukların damar sertliğine bağlı hastalıkları, karaciğer sorunları, böbrek yetmezlikleri, kalp krizine bağlı ölümleri hat safhaya ulaştığında anlayacağız. Ama çok geç olmuş olacak.
Okullarının tamamına yakınında gazlı içeceklerle özel anlaşmaları olan, fast food markalarının özel ürünlerinin öğle yemeğinde dağıtıldığı, evlerinde sadece paketli gıda tüketen özgür Amerika’nın bahtsız çocuklarının çoğu 8-15 yaşları arasında 90-100 kilolarda seyrediyor, biliyor musunuz? 10 yaşında kalp krizinden ölen çocuk var bu dünyada artık, açın gözlerinizi.
Bu tsunami bütün dünyaya yayılıyor.
*
Kalori nereden gelirse gelsin aynıdır yalanına kanmayın. Bir gazlı içeceğin 100 kalorisiyle, bir meyvenin 100 kalorisi vücutta aynı şekilde işlenmiyor. ‘Alınan kalori harcanan kaloriden büyükse şişmansın işte! Senden ötürü!’ diye bas bas bağıran kampanyalara inanmayın.
*
Lütfen çok okuyun, iyi öğrenin. Aldığınız ürünlerin arkasına bakın. Şeker başka isimlerin arkasına gizleniyor olabilir. Bilmediğiniz kimyasalları gördüğünüzde elinizi o üründen geri çekin. Acımasız global gıda endüstrisi cebini düşünürken, siz sağlığınızı, çocuklarınızı düşünün.
Şimdilik bu kadar. Şekerime yazdığım yazımı sonlandırıyorum, ama devamı gelecek.
Bu haftalık tavsiyem budur, sevgilerimle. Sağlıklı kalın!
*
Not: Bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz: @anlatanadam
Paylaş