Yine 79. dakika... Fenerbahçe savunmasını bire bir yakalayan İbrahim, İskender’in önüne nefis bir pas atıyor. Bekir son anda yüzde yüz golü kurtarıyor. Sanki geride kalan haftaların bir özeti 79. dakika. İnişleri çıkışları bu kadar ani yaşayan bir ekibin kaçan penaltının ardından yiyeceği bir gol domino etkisi yaratabilirdi kuşkusuz. Ama sahadaki futbolcuların gerginlikleri dışında, İstanbul Belediye’nin o sahada Fenerbahçe’yi Zico’yla, Aragones’le, Daum’la üzdüğü unutulmamalı.. Rüzgarın, atmosferin, seyircinin sabırsızlığının yarattığı baskı eksik Belediye’nin direncini artırdı. Ama son vuruşlarda bu kez Fenerbahçe şanslı olunca çok önemli bir üç puan haneye yazılmış oldu..
Alex dün de kritik bir gole imza attı. Çıkıncaya kaar da iyi oynadı. O yorulduğunda takım öne gidemiyor. Ama Alex’le birlikte Stoch’un çıkması Fenerbahçe’nin, Dia’nın girer girmez yaptırdığı penaltı bütün şablonu değiştirdi. O anda penaytıyı atacaksın, takımı, taraftarı strese sokmayacaksın. Niang’ın maçın hemen başın bomboş pozisyonda yaptığı zayıf vuruş da şaırtıcıydı.
Belediye inanmamış
Bu karşılaşma sonrası Fenerbahçe kaybolmaya başladığını düşündüğü bazı şeyleri tekrar kazandı. Sanki “Lost” dizinin final bölümünün canlandırıldığı Kadıköy’deki Trabzon şoku sonrası takımın toparlanması çok uzun sürdü. Sakatlar kulübeye dönmeye başladı. Hep takıldığı rakibini yenerek şampiyonluk iddasını korudu. Alex’in golüyle kazanarak oyun şablonu açısından bir sıkıntı olmadığını gösterdi Kocaman. Onu oyundan alırken kazanmak adına risklere gireceğini de gösterdi. Alex de geçen haftaki küskünlüğünün çok dışındaydı. Çok hırslıydı. Golünde çok akıllı bir boş koşu yaptı. Oyundan alınırken taraftarı alkışladı, gitti kulübeye oturdu. Hafta içinde eş ve çocuklarıyle bayan voleybol takımının maçına gitmesi de çok iyi bir görüntüydü.
Avcı takımını bu maça iyi hazırlamış ama kazanacaklarına fazla inanmamışlardı. Son vuruşlarda çok kötüydüler, orta alan çok etkisiz kaldılar.
BEĞENDiM
Baroni’nin müthiş performansını ve goldeki katkısını.
BEĞENMEDİM
Şampiyon karşısında nasıl bir oyun anlayışıyla sahaya çıkacakları, fiziki direnci üst düzeydeki rakipleri karşısında oyunu nasıl kontrol edecekleri maçın anahtarıydı.. Sercan, Volkan, Ali Tandoğan gibi üç önemli oyuncusu olmayan Bursaspor bu sezonun en rahat maçlarından birini çıkardı. Kalesinde hemen hiç pozisyon yoktu. İki gol buldu, final paslarındaki hatalar nedeniyle skoru artıramadı. Bir anlamda Manisa Şampiyonlar Ligi’ndeki Bursaspor, Bursaspor da eksikleri olmasına karşın herkesin görevini iyi yaptığı Manchester United gibiydi.. Robin Hood ormanı haraca bağlamış, zenginlerin korkulu rüyası olmuştu ama karşısındaki takım masallarda değil tarihteki yerini alan bir onbirdi..
Herkes görevini yapmalı
Amsterdam’da iyi oynayan ama bireysel hatayla kaybeden Milli Takım aslında ligde oynanan futbolun özetini sundu bizlere.. Savunmaların kendi kalesine attığı goller, ıskalar, yanlış geri paslar, duran toplardaki hatalı pozisyon almalar maçların kırılma anları oluyor.. Ve bu fırsatların çoğunu da Batalla örneğinde olduğu gibi yabancılar değerlendiriyor..
Ve gelelim Bursaspor’un neden Şampiyonlar Ligi’nde başarısız olduğuna ve ligde gerilediğine.. Nunez, Svensson, Steinert, Stepanov gibi yabancılardan verim alamadılar. Sercan ve Volkan’ın aklı fikri arabalarda, kızlarda, istanbul’da.. Gol noktalarında beceri sahibi futbolcu sayısı az.. Yine de kalan iki maçtan umutluyum. Çünkü Valencia düşüşte, Glasgow da Bursaspor’un yenebileceği düzeyde bir takım.. Yeter ki herkes üstüne düşeni yapmak için 15 gün çok ciddi olarak hazırlansın..
BEĞENDİM
Batalla’nın tempolu, hızlı ve akıllı oyununu.
BEĞENMEDİM
Geçen hafta Gaatasaray’ı yenen Manisaspor’un bitik görüntüsünü.
A Milli Futbol Takımımız, son Dünya Kupası’nın finalisti Hollanda ile oynadığı hazırlık maçında başarılı bir performans sergiledi. Yenilenmiş ve gençleştirilmiş kadrosuyla güçlü rakibi karşısında oyunun büyük bölümünü forse eden ve daha çok pozisyona giren ay yıldızlılar, sahadan 1-0 yenik ayrıldı. Koşuyoruz, mücadele ediyoruz ancak sonuca gidemiyoruz. Peki A Milli Takımımız maçlarda neden gol atamıyor? Aslında sorunu kendi içimizde aramakta fayda var...
İŞTE 9 MADDEDE GOL SORUNUMUZ
Yabancı forvet istilası
- Ligdeki takımların çoğunda yabancı forvetler oynuyor. En iyi durumdaki Semih, Niang’ın yedeği. Umut son 5 hafta form tuttu. Batuhan özel yaşamı nedeniyle istenen düzeye gelemiyor. Kazım’ın yeri santrfor değil. Burak bu bölgeye kayabileceğini Hollanda maçında gösterdi.
Lejyonerler istikrarsız
- Lejyonerlerimiz istikrarsız. Tuncay, Mevlüt, Nuri, Hamit gibi oyuncularımız gol yollarında istenen istikrarı bir türlü sergileyemiyor. Nuri ve Hamit servis yapmada etkili olamadılar.
Sert futbolun etkisi
LİGDE 12 haftayı geride bıraktık. Fenerbahçe beşinci, Beşiktaş altıncı, Galatasaray onuncu. Bu lig tarihinde ilk kez oluyor. Alışık olduğumuz bir tablo değil kısacası. Hepimiz büyük takımların bu kadar önemli paralar harcayarak bu noktalara gelmesini hayretler içinde izliyoruz. Ama bir noktayı atlıyoruz.
Yapacağınız tek şey sabretmek
Bu 3 kulübümüze “büyük” denmesinin en önemli nedenlerinden biri bu tür kriz ortamlarının ardından çok daha kuvvetli olarak ayağa kalkabilmeleridir. Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray’ın tarihi bu tür olaylarla doludur.
Üç kulüp için de bu gidişatın sonu teknik adamların veya yönetimlerin değişmesi olmamalı. İşte birbirine çok yakın giderken teknik direktör değiştiren Galatasaray’ın durumu.. Kadroyu yenileyemiyor, kayıp puanları geri alamıyor, ciddi bir hazırlık devresi geçiremiyorsanız yapacağınız tek şey sabretmek.. En azından devre arasını görüp öncelikle teknik direktörün isteği doğrultusunda hareket etmek. Büyük takımlardaki en büyük problemlerden biri teknik direktörün herhangi bir nedenden dolayı oynatmak istediği futbolu oynatamamasıdır. Kimi transfer ister, listedeki son isim alınır veya liste dışı bir adam önüne getirilir.
Değişime karşı olan bir ülke
Kimi oyun düzenini değiştirmeye kalkar, puan kayıpları yüzünden büyük bir baskıyla karşılaşır. Kimi takımın tek bir oyuncuya bağlı oyun felsefesini yıkıp, herkesin koştuğu bir anlayışı yerleştirmeye çalışır eleştiri yağmuruna tutulur, gözü korkutulur.. Üç Büyükler’in temel sorunu, topun çizgiyi geçmesini sağlayacak ortamın teknik direktörlerin dışına fazlasıyla kaymış olması.. Bu ortamda Schuster’in de, Aykut Kocaman’ın da, Hagi’nin de işleri zor. Değişim çağında değişime karşı bir ülkede çalışıyor üçü de... Hızın, temponun, baskılı oyunun hüküm sürdüğü bir dünyada, kendi hantallığımızla boğuşmamızı; bazen birşey yapamamanın, bazen de faturanın kendilerine kesileceğini bilmenin çaresizliğiyle seyrediyorlar..
G.Saray’ın hedefi kupa olmalı
BÜTÜN bunlara karşın üç büyükler aniden atağa kalkabilir. Özellikle Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin kadroları, sakatlıklardan kurtulduğu ve takım içi rekabetin üst düzeye çıktığı an şampiyonluk yarışının içine girecek kalitede. Galatasaray ise devre arasına kadar sabretmeli. Kupayı hedef almalı. Ligdeki tüm maçları sakin oynamalı. Seyirci Yeniçeri usulü, teknik adam, futbolcu, yönetici asıp kesiyor.. Ya sorun bu zihniyetse! Ya suçlu dünyadaki futbolu görmezden gelmeye çalışanlarsa! Avrupa’da ondan gerilemişsek, Azerbaycan’a o yüzden yenilmişsek, Young Boys, PAOK Alex’i o yüzden kımıldatmamışsa.. Servet o yüzden Avrupa’da hata üstüne hata yapıyorsa.. Bobo o yüzden 3 maç var, 5 maç yoksa.. Büyükler sakin olmalı, boşuna büyük olmadıklarını herkese anlatmalı. En önemlisi asla ve asla saha içinde hiç kimseye “vazgeçilmez” apoleti asmamalı!