Mert geçen yılki Trabzon deplasmanı ve üç gün önceki Süper Kupa maçında benzer performansı göstermiş, üst üste hatalar yapmıştı.. Onun kafası bu kadar dağınıkken Tolga’nın oynaması daha doğruydu.. Ama kaledeki tercih Mert’i de Milli Takım’ı da geri götürdü..
Burak hazır değil
Bir diğer hazır olmayan oyuncumuz takımın en önemli gol silahı, hücumdaki silahımız Burak’tı.. İki net fırsattan yararlanamadı Burak Yılmaz.. Ayağına atılan iki nefis pası, acemi bir futbolcu gibi harcadı.. Gol vuruşu bile yapamadı.. İlk ve son adam hazır olmayınca maçı kaybetmek de kaçınılmaz oldu..
Bu arada takımında farklı, Milli Takım’da farklı yerlerde oynayan oyncuların çokluğu da dikkat çekiciydi.. Caner gibi, Hamit gibi, Arda gibi.. Abdullah Avcı’nın özellikle Hamit ısrarı o bölgeden iki gol yenmesinde önemli rol oynadı..
Kısır futbol
İkinci yarıda Tunay’ın kaçırdığı mutlak gol dışında yine kısır bir futbol sergiledik.. Hazırlık maçı olmasına karşın takımımızın sergilediği futbol topa sahip olan, bol pas yapan ama etkili bölgede etkisiz kalan görüntüdeydi.. Beş dakikada yediğimiz iki golü, 85 dakikada oynamaya çalıştığımız futbolla unuttturamamış olmamız ise grup maçları öncesi en önemli sıkıntıydı..
Ardından meşalelerin getirdiği kaos ortamı.. Kaliteli, daha çok Galatasaray’ın ön alan baskısıyla yakaladığı fırsatlarla geçen bir ilk yarı.. Belki 3-0 bitebilecek bölümün berabere sonuçlanması..
Erzurum’daki güzel havanın etkisi Emre Çolak’a daha çok yaramıştı anlaşılan.. Pastadaki çilek kim olur bilemem ama bu çocuğun yerine alınırsa yazık olur.. Emre, Fenerbahçe sağ kanadını çökertirken Galatasaray adına hemen hemen bütün ataklarda pozitif rol oynadı.. Umut da, attığı iki güzel golle Fiorentina maçının devamını getirdi..
Takdir hakkı Çakır’ın
F.Bahçe’de ise Kuyt çok istekli, Alex her zamanki gibi sakindi. Duran top golü oyuna denge getirirken ikinci yarının daha başka bir havayla başlamasına neden oldu.. Daha cesurdu F.Bahçe.. Tam Stoch oyuna girmek için hazırlanmışken; Krasic ısınmak üzere ayağa saha kenarına yönelmişken tartışmalı başlangıcı olan gol geldi.. Cüneyt Çakır, Kuyt’ın iki kişi arasında yerde kalmasına “devam” dedi.. Takdir hakkı o yöndeydi.. Tıpkı F.Bahçe’nin beraberlik golünde Cristian’ın eline giden topu “çarpma” olarak değerlendirmesi gibi..
Penaltıda yine sahnede Umut vardı.. Maçın adamı, transferinin doğruluğunu gösterircesine yine baskı yaptı ve Caner’i hataya zorladı.. Pastaya çilek aranırken o, pastadaki Umut oldu..
Ve tabii kulübeler.. Terim, bir kişi eksik kalmasına karşın takımını son derece iyi yönetti.. Kupayı getiren isimleri motive etti. Kocaman ise büyük tecrübeye karşı direnemedi..
Sadece oyuna hükmetmekle, rakibi yarı sahasına hapsetmekle kalmadı, tur için çok çok önem taşıyan golü de atmayı başardı. Futbolda bir kural vardır: Gol attığınız ve yediğiniz dakikalardan hemen sonrasına dikkat etmelisiniz.. Yoksa rakip sizin boş buluşunuzu çok rahat cezalandırır..
Berabere biten ilk yarıda Vaslui de Fenerbahçe de pozisyon buldu.. Gol olabilirdi.. Ama maçın gidişatını 55. dakika belirledi.. Tüm zamanların en beğendiğim filmlerden biri olan Inception’ı hatırlarsanız.. Türkiye’de “Başlangıç” ismiyle gösterilmiş, Leonardo Di Caprio’nun harika performansıyla zirve yapmıştı.. Film; hayalle gerçek arasında bir köprü kuruyor ve hayallerin içindeki inanılmaz olaylarla gerçeğin değiştirilmesini anlatıyordu..
Beyaz Atlı Prens
Dün Fenerbahçe için “Başlangıç”tı.. Geçen haftadan sonra çoğu kişi böylesine bir “takım oyunu” beklemiyordu.. Kuyt’ın iki golü filmin en güzel anları gibiydi belki.. Ama filmde gerçeği değiştirip oyunun kaderini Fenerbahçe’nin eline veren Volkan’dı.. Maçın gerçekteki adamı Volkan, maçın rüyadaki adamı “Beyaz Atlı Prens” görünümündeki Dirk Kuyt’dı. İki gol pası veren Gökhan maçın en çalışkan isimlerinden biriydi.. Fenerbahçe taraftarının uzun yıllardır özlemini duyduğu, Aykut Kocaman’ın ilk Avrupa galibiyetini getiren isimlerden biriydi..
Yenen golde hata yapmasına karşın Bekir’i, sağ kanatta yıkılmayan Mehmet Topuz’u da çok beğendim.. İlk golü atıp, gereksiz bir penaltı yaptıran Caner de çok çalıştı.. Ama hiçbiri “Inception”ın sonunu hatırlatan o anda oynayan karakter değillerdi.. Seyredenler bilir filmin sonundaki oyuncak duracak mı, düşecek mi diye sormuştu herkes birbirine.. Ve film öyle bitmişti..
Dünkü “Başlangıç”ın sonundaki karakter Sow’du.. Bakalım onun harika golü, Kuyt’ın harika performansı, takımdaki müthiş yardımlaşma devam edecek mi? Yoksa takım iyi giderken Musa duracak mı? Musa gollerine dönerken Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi’ne adını yazdırabilecek mi?
Deplasmanda baskıdan uzak takım daha iyi konsantre de olabilir.. Yine de sezonun ilk resmi maçının bir göstergesi var.. Bu onbir, bu onsekiz, bu takım şimdilik sadece Türkiye’de iş yapar görüntüde.. En çok Vaslui’yi geçebilir.. Daha fazlası için ya Sow’un, harika oynadığı Galatasaray maçındaki seviyesine dönmesi ya da o bölgeye müthiş çabuk ve müthiş akıllı bir bitiricinin alınması gerek..
Rumen takımı birbirini tamamlayan iyi oyunculara sahip.. Gol bölgesine kadar iyi geldiler. Özellikle ilk yarıyı tamamen kontrol ettiler.. Fenerbahçe’nin iki gol silahı Semih ve Alex’i birbirine yaklaştırmadılar.. Stoch’u çok iyi kontrol edip, sadece iki pozisyonda Kuyt’ı gözden kaçırdılar..
Aykut Kocaman bu maça doğru strateji ama yanlış onbirle çıktı.. Forvette Semih’in yavaşlığı biliniyor.. Alex de akıllı ama yavaş bir oyuncu.. Avrupa maçları için o bölgeye Sow ya da Bienvenue koyulabilirdi.. Hatta hazırlık maçlarının iyisi Recep Niyaz bile son 20 dakika sahaya sürülebilirdi..
Berbat bir hakem
İkinci yarıda takımın en iyisi Mehmet Topuz’un varlığı iki net pozisyon getirdi.. Onlardan gol bulamazken, en kalabalık alanda savunma yapmaya çalıştığımız bölgeden golü biz yedik.. Özellikle Mehmet Topal’ın tüm maç boyu sadece bir kez kaleye yaklaştığını, savunmada ise yenilen golde Egemen’le birlikte payı olan isimlerin başında geldiğini hatırlatalım..
Fenerbahçe sezon başında hedefleri arasında saydığı Avrupa yoluna devam edebilmek için Alex’in ortası ve Bekir’in kafasıyla umutlandı dün gece.. Berbat bir hakeme karşın ikinci yarı oynanan futbol da lig ve kupa için taraftarı umutlandırdı.. Ama görünen bir gerçek var.. Bir daha tekrarlayalım.. Bu takımın forvetinde, topu içeri atanlar oynamalı.. Adı önemli değil.. İşini iyi yapması önemli..
Not: Maçtan sonra Vaslui’nin savunma oyuncusu Charalambaus ile Fenerbahçe menajeri Hasan Çetinkaya’nın birbirlerini kutlama şekilleri Fair Play’e aday olmalı..
Topuz’la, Baroni’yle, Stoch’la iyi verkaçlar yapıyorsun.. Ama yeni sezondaki en büyük farklılığın Kuyt’ın varlığı.. ‘Dijital Portakal’ Dirk’le çok iyi anlaşıyorsun.. Hayır.. Hayır.. Ne yıllar önce seni övdüğüm yazıları unuttum, ne de yakın tarihte yerdiğim.. Şimdi çok önemli bir yazıda sıra..
F.Bahçe’nin saha içindeki tüm koordinasyonu sana bağlı.. Özellikle Şampiyonlar Ligi’nde oynanacak maçlarda senden çok şey bekleniyor.. Çünkü yurt içinde hep “10 Numara” muamele gördün.. Bu sezon da seni biraz kızdırsak lig ve kupada 30 gol falan atabilirsin rahatlıkla.. Ama bizim isteğimiz farklı.. Biz derken, artık F.Bahçe’den bu ülkedeki başarıların dışında başarı bekleyenleri kastediyorum.. Bu takım bu yıl en azından gruplara kalmalı.. Dünkü futbolu oynarsanız ilk turu rahat geçeceğinizi söyleyebilirim.. Herkes ciddi, savunma güvenliği iyiydi..
Varlığın, zekan yetmeli
Stoch’a attığın 40 metrelik pas harikaydı.. Sadece senin varlığın, kaliten ve futbol zekan bile Rumen lig ikincisini elemeye yetmeli.. Dünkü beraberliğe takılma sakın.. Bu takım herkesi ezip geçerken, Gent’i 3-0, 10 kişiyle G.Saray’ı 1-0 yenerken Young Boys’a elendi.. Kadıköy’de iş biter diyorum ben Kaptan.. Ve senin bu yüksek formuna güvenerek..
Not: Recep Niyaz Fenerbahçe’nin geleceği.. Teşekkürler Aykut Kocaman..
Haifa maçı bunun açık göstergesi oldu. Türk futbolunun en büyük hastalıklarından biri olan ve defalarca Avrupa defterini kapatmamıza yol açan “duran top” kendisini yine gösterdi.. İkinci yarıda savunma arkasındaki boşluk ikinci golü getirdi.. City gibi çok prestijli bir takım karşısında bir topu direkten dönen, üç net fırsat yakalayan Beşiktaş dünkü yenilgiden önemli dersler çıkarmalı ama bunu yaparken bu yenilgiye takılıp da kalmamalı..
Birini kullanmalı
Büyük takımlar hazırlık dönemlerini önemsemezler.. Büyük takımların teknik adamları ise hazırlık maçlarını normal dönem kadar önemli görürler.. Samet Aybaba, elindeki kadronun zaaflarını bu tür yenilgilerde yönetime daha iyi göstermiş oluyor aslında.. Ligin başlarında zorlu derbiler öncesi yönetim hem açıkları kapamalı hem de Ümraniye Çetesi’ndeki 5 oyuncudan en az birini kullanmalı..
Dünkü yenilgiyi bir kenara bırakırsak ilk yarıda Mehmet Akyüz’e yapılan bir penaltıyı hakemin atladığını, ilk golü getiren frikik düdüğünün ise hatalı çalındığını belirtelim.. Önemli mi, değil.. Futbolcuların hakemlerle diyaloğu açısından önemli mi, çook..
Gayretli bir takım.. Bu takıma sadece renk olarak yaklaşabilen ikinci bir takım.. Ama ilk yarının sonucu İstekli Takım-Durgun Takım: 0-1.. Futbol herhalde bu yüzden içinde birçok bilinmezi barındırıyor.. Fernandes’in önderliğinde, özellikle gol yollarında Mehmet Akyüz’ün hareketli oyunu, Olcay’ın zekası ilk yarım saatte 3 net fırsat getirdi Beşiktaş’a.. Savunma ise, ilk yarıda sadece tek hata yaptı ve gol geldi..
Sezon öncesi sinyaller
Samet Aybaba sahaya sürdüğü 9 yerli, 2 yabancılık kadrosuyla yeni sezon için de önemli ipuçları verdi.. Siyah beyazlı takım özellikle kendi seviyesinde ya da kendinden güçlü takımlara karşı bu düzeni korursa etkili olabilir.. Ama daha zayıf rakipler karşısında mutlaka yakaladığı pozisyonları atmalı, savunmada ilk gelen topta golü yememeli..
Hastalık tekrar gündemde
İkinci yarıdaki oyun istenen tempoda değildi.. Kompany’nin golü ve Veli’nin direkten dönen şutu heyecanı artırdı.. Rakibinden korkmadan oynamasına rağmen Beşiktaş’ın yenilgisi Türk futbolundaki hastalığı tekrar gündeme getirdi.. Sahanın Beşiktaş adına en iyi isimleri ise Fernandes, Mehmet Akyüz ve Veli’ydi..