Gelişen teknoloji zaman zaman bu tip sürprizleri de beraberinde getiriyor. Ama Amrabat ilk yarıda teknoloji falan tanımadı, akıl dolu bir asist ve bir de güzel golle maça damgasını vurdu. Genellikle Türk takımlarının uluslararası maçlarda yediği gollerden birini bu kez Galatasaray attı. Savunma derinliğinin olmadığı bir anda Amrabat taç için Hakan Balta'yı beklemedi ve koşu yapan Elmander'i gördü. Ve Galatasaray rahatladı. İkinci gole kadar Antalyaspor toparlanmaya çalıştı ama ciddi bir fırsat yakalayamadılar. İkinci gol kişisel beceri sonucunda geldi. Şimdilik Amrabat 8 milyon Euro'nun boşa verilmediğini gösteren bir oyun oynuyor ve devrenin sonunda gösterilen kırkmızı kartta da darbe çok sert değildi. Ama Isaac ayağını Muslera'ya doğru uzatıyor ve hakem Yunus Yıldırım kartı çıkartıyor.
Maçın ikinci yarısı Galatasaray için kolay geçti. Fatih Terim'i sevindiren ve üzen şeyler oldu. Elmander'in sakatlanması Manchester maçı öncesi şanssızlıktı. Buna karşın Burak ile Umut'un performansı uzun süre oynayan Çağlar ve Yekta'nın iyi oyunları, Cris'in yerini yadırgamaması önemli gelişmelerdi. Galatasaray çok çekinerek gittiği deplasmanı kolay kazandı. Bunun en önemli nedeni 2 yıldır Fatih Terim Galatasaray'ı 4-4-2 oynatıyor ve çoğu zaman Selçuk ve Melo'yu da katarsak 6 kişiyle hücum ediyor. Bu riskli oyun yüzünden savunma açık veriyor. Ama hücumda Galatasaray'ı kimse durduramıyor. Antalya'da G.Saray'ın en önemli artısı bir duran top dışında rakibe hiç pozisyon vermemesi ve Manchester'a karşı hazır olduğunu göstermesiydi. Özellikle 1 gol 2 asistle oynayan Amrabat maçın adamıydı. Dilerim aynı performansı Manchester'a karşı da gösterir.
Cris'i tam olarak değerlendirmek için derbileri ve Şampiyonlar Ligi'ni beklememiz lazım. Bu karşılaşmada hatasızdı ama baskı altında oynadığı zaman iyi ve diri forvetlere karşı neler yapacağını zaman gösterecek şimdilik Galatasaray'a katkı sağlayacak oyuncu görünümü verdi. Bu maça özel Eboue'nin de performansını beğendim. Özellikle savunma anlamında çok iyiydi.
Perşembe Mersin’deydik tesisleri gezmek üzere.. Bakan Suat Kılıç genç, atak bir bürokrat.. Medyaya tesisleri tanıtmak üzere Ankara’dan gelmişti.. Biz ise şehrin dışına yapılmakta olan ve Akdeniz Oyunları’nın açılışının yapılacağı stada Bakan Bey’den önce gittik.. Bakan Suat Kılıç gelir gelmez işçilerin bir kısmının sorununu halletmeye koyuldu.. Ardından bizi taşıyan otobüse bindi kendi makam aracından inip.. Tesisleri anlatmaya başladı.. Londra Olimpiyatları’ndaki bazı tesisler gibi prefabrik tesis olmadığını söyledi hiçbirinin.. 25 bin kişilik stadın Mayıs sonunda teslim edileceğini ve oyunların ardından Mersin İdman Yurdu’na verileceğini belirtti..
‘Hayat futboldan ibaret değil’
Tesisleri gezdik gördük Bakan Bey’le.. Toz, toprak yuttuk biraz.. Bu arada biraz Bakan Bey’in yanına oturdum.. Ve kendisine gündemdeki soruları sormak istedim..
“Sayın Bakan, Estonya milli maçında Saracoğlu’ndaydınız.. Seyircinin Selçuk İnan’ın oyuna girmesi için yaptığı tezahüratı ve alkışlamasını nasıl karşıladınız” diye sordum..
“Şükrü Saracoğlu Stadı’nda Selçuk İnan’ın alkışlanması son derece güzeldi.. Doğru buldum” dedi.. “Ya Alex-Aykut Kocaman tartışması” diye ekledim.. Biraz şaşırdı Bakan Bey.. “Benim pozisyonum gereği bu tip polemiklerin içine girmem son derece yanlış olur” ifadesini kullandı.. Samsunsporlu olduğunu söyledi Bakan Kılıç.. Mersin’i olimpiyatlara sporcu yetiştirecek bir spor kenti haline getirceklerini vurguladı.. Medyanın olimpiyatlara verdiği destekten son derece memnun olduğunu söyledi.. “Ama aynı ilgi devam etmeli, hayat futboldan ibaret değil” ifadesini kullandı..
‘Neden madalya istemesinler?’
Ülkemizin doğusunda bir milli maç yapılsa iyi olmaz mı, diye sordum Bakan Kılıç’a.. “Bu tip öneriler ilk bakıldığında parlak bir fikir gibi gelebilir.. Ama hassas bir konu yorumunu” yaptı..
“Ya Romanya” dedim.. Türkiye ile karşılaştırmasını istedim.. Romanya daha sabırlı bir takım, Türkiye ise daha güçlü.. Romanya aklını kullanarak oynuyor ve az pozisyon veriyor. Estonya maç boyu hiç gol pozisyonuna giremedi, üstelik maç kendi sahamızdaydı.. “Türkiye karşısında ise ilk devrede 3 net fırsat yakaladık” yorumunu yaptı Ott..
Birlik olma olgusuna darbe
Evden çıkarken Emir’in kokusu vardı üzerimde.. 4 aylık tatlı oğlumun.. Sevgi sözcükleri yazmak istiyordum maçtan.. Gollerle, alkışlarla dolu.. Bir zamanlar Fatih
Terim’i, Şenol Güneş’i, Mustafa Denizli’yi yaptıklarıyla yerden yere vuranlar şimdi tek bir oyuncuyla Aykut Kocaman ve Abdullah Avcı’yla uğraşıyordu.. Daha pozitif olmak istedim maça giderken.. Ama tam bu cümleyi bitirmek üzereyken tribünler, “Selçuk, Selçuk” diye tempo tutmaya başladı.. Düşünün takım önde, rakip 10 kişi, golü Selçuk’un yerinde oynayan Emre atmış, diğer isim Mehmet Topal yüzde yüz bir golü önlemiş ve sahanın en iyilerinden.. Kısaca yine amaca ulaşılmış.. Yine takım olma, birlik olma, bir olma olgusuna darbe vurulmuş.. Ben cümlemi bitirdiğimde ise ülkenin en çalışkan ve arayışçısı forvetinin golü geldi.. Ardından Gençlik Marşı..
Abdullah Avcı, yolu buldu
Her maçın kendi içinde bir öyküsü vardır.. Dünkü maçın öyküsü medya-sanal alem-kahve sohbetleri üçgeninde ayakta durmaya çalışan bir takımın öyküsüydü.. Sırbistan’ı deplesmanda 3-1 yenmiş bir takımı zor da olsa açmanın yollarını aradı Avcı.. Ve buldu.. Bulamasa işi zordu.. Senaryo hazırlanmıştı.. Selçuk’la-Tunay’ı aldı fark ikiye çıkınca.. Üçüncü golü atmak ise 4 gündür trend topic (TT) olan Selçuk’a nasip oldu.. Böylece büyük tartışma ekime taşındı.. Selçuk’lu onbir mi yoksa Selçuk’suz onbir mi?
Bu kadar kritik maçta 35 bin civarında seyirci vardı dün.. 10. dakikada kapılar açıldı, stat doldu.. Parayı veren de vermeyen de eşit şartlara geldi.. Avrupa’nın pek çok yerinde olmayan uygulama yine yaşandı.. 7 loca boştu maç başlarken.. Keşke hayır kurumlarına ya da hiç maç seyretmemiş, hiç deniz görmemiş; ülkenin bir ucunda yaşayan miniklere ayrılsaydı oralar.. Milli Takım okyanusu aşmaya çalışırken onlar da Türk bayraklarını sallasalardı minik elleriyle diye düşündüm.. Ve tekrar evimin yolunu tuttum..
Kuyt, Sow, Alex ve Selçuk’la 4 net fırsat yakaladı..
Ardından Sivasspor’un baskılı olduğu anlar ve pozisyonları vardı..
İkinci yarı hamleler ve Fenerbahçe’nin biraz daha üstün futbolunu izledik.. Mehmet Topal’ın direğe, Erman’ın Mert’e takıldığı dakika maçın en keyifli bölümüydü..
Ve maç başladığı gibi bitti..
Alex devrimi olmaz
Biliyorum Fenerbahçe sabırsız bir camiadır.. Biliyorum Fenerbahçe kendi sorunlarını çok kolay çözemez.. Biliyorum hala Aykut Kocaman’ı istemeyen bir grup var
Türkiye’de..Ama bir şeyi daha iyi biliyorum..Alex’le ilgili bir devrim formsuz futbolcularla olmaz.. Hele hele Selçuk gibi morali bozulduğu an oyundan düşen, depar gücü zayıf oyuncularla hiç olmaz.. Mehmet Topal gibi önemli bir merkez oyuncusunu kanada atmakla olmaz..
Liverpool ya da geçmiş
Orta sahada Selçuk-Mehmet Topal-Mehmet Topuz üçlüsünün etkisiz oyunu, sert Rus oyuncularının iyi top saklaması ve bozuk zemin Fenerbahçe’nin istediği oyun temposunu yakalamasını engelledi..
İkinci yarıda Mehmet Topal’ın direğe takılan harika vuruşu hem tribünleri hareketlendirdi hem de takımı.. Alex girdikten sonra, Fenerbahçe kendi sahasına kapanan rakibi karşısında oyunu kanatlara yaydı ve istediği golü buldu.. Spartak 10 kişi kaldıktan sonra maç tek kaleye döndü.. Sayısız gol pozisyonu buldu Fenerbahçe.. Sayısız şut, orta, paslaşma..
Bakış farklı değildi
Mehmet Topuz’un ikinci yarıdaki müthiş temposuna Mehmet Topal ve zaman zaman Gökhan eklendi. Hasan Ali çok sayıda orta yaptı.. Son dakikada Alex’in pasına Sow vurabilse belki tur da gelecekti.. Sow’u yine de çok beğendiğimi ekleyeyim.. Her iki mücadeleye kafa uzattı, sürekli rakiplerini zorladı.. Buna karşın Kuyt çok etkili olamadı..
Fenerbahçe’nin dünkü karşılaşmaya bakışı farklı olmalı.. Bu takım Galatasaray, Elazığ ve Spartak maçlarında 10 kişilik rakiplere karşı istediği sonuçları alamadı, sahan boynu bükük ayrıldı.. İlk kez dün gece tüm takım canla-başla oynadı.. Seyircinin coşkulu desteğini arkasına alarak tur için ellerinden geleni yaptılar ama olmadı..
Çekişmeler bırakılmalı
Bu maçtan sonra camia artık takım içindeki çekişmeleri bırakmalı.. Tam bir bütünleşme olmalı.. Futbolcular her maçta dünkü ikinci yarı gibi oynamalı.. O zaman Fenerbahçe istenen futbolu oynama yönünde hızla ilerler..
Taraftarın sabır, oyuncuların saygı göstermesi gereken bir süreç.. Ama en önemlisi kimsenin kimseye kırgın kalmaması gereken bir süreç.. Bir an önce Aykut Kocaman ile Alex arasındaki problemlerin aşılması gerek.. Ne Kocaman hak etti bu eleştirileri ne de Alex.. Biri en zor zamanında, başkansız günlerinde camiayı ayakta tuttu.. Diğeri Fenerbahçe tarihine damgasını vurmuş bir isim.. Alex özür dilemeli, Kocaman da oyuncusundan yararlanmaya devam etmeli..
Maçın ilk yarısında Fenerbahçe istediği oyun düzenine ulaştı zaman zaman.. Bir gol geldi.. En az iki net fırsat yakalandı.. Özellikle Krasiç topla buluştuğu zaman Gaziantep savunmasını zorladı sarı-lacivertli ekip.. Sırp oyuncu yorulduktan sonra Fenerbahçe’nin hücum etkinliği de azaldı..
Unutulmaz ikinci yarı
Spartak maçının yorgunluğunun hissedildiği ikinci yarıda ilginç olaylar vardı.. Sahaya dalan kız çocuğu.. Başkanın anonsu.. Maçın en iyilerinden Selçuk’un sahada o anonsu alkışlayarak karşılaması.. Başkanın anonsuna neden olan tarihi tezahürat.. 10 gün önce, “kaleciliğinden şüphe edilen” Mert’in en az 5 net gol çıkarışı.. Üç kontrayı ezen Sow’un harika golü.. Sezon başından beri şüphe ile bakılan Hasan Ali’nin “Digital Portakal”ın bu maçı da golsüz geçmemesini sağlaması..
Fenerbahçe için üç puan elbette önemli.. Ama psikolojisi bu kadar zor bir maçı kazanmak daha önemliydi.. Özellikle İbriçiç yönetiminde 30 dakika çok iyi oynayan Gaziantepspor’u yenmek de önemli.. Ama en değerli unsur sert bir futbol devrimine sahne olan Fenerbahçe’de gerçeklerin görülmeye başlaması.. Recep Niyaz’ın üzerinde Aykut Kocaman’ın emeği kadar Alex’in de emeği olduğunu bilen bilir.. O yüzden bu sert futbol devrimi için en akıllı adım “barış”tır.. Yeri Kadıköy, günü Çarşamba’dır..
Cristian’ın harika kafa vuruşunu kaleci Dikan’ın aynı şekilde çıkarışı.. Emenike’nin golü.. Sow-Kuyt işbirliği.. Ve CSKA’nın biraz şansla biraz da kornerde arka direği unutmamız sayesinde kazandığı ikinci gol.. Bu pozisyon dağılımı maçın skorunu belirledi ama iki takım arasındaki oyunun göstergesi değildi.. Fenerbahçe bu maçta yaptığı doğruları devam ettirirse ‘modern futbol’ konusunda yol alır.. Fizik gücü yüksek rakiplere karşı daha diri futbol oynar.. Ligde de başta kaptan Alex olmak üzere çok sayıda kaliteli oyuncudan yararlanabilir..
Kuyt büyük kazanç
Fenerbahçe gol yemeden bulacağı tek golle çarşamba gecesi tur atlayabilir Kadıköy’de.. Şampiyonlar Ligi’ne de kalmış olur.. Ama bu sadece sonuca dayalı bir detay.. Çünkü Fenerbahçe ‘geleceğe yönelik’ adımlar atmaya başladı artık.. Fenerbahçe tarihinin gelmiş geçmiş en iyi yabancısı 34 yaşında ve fizik gücü düştüğü zaman Fenerbahçe zorlanıyor.. Aynı şekilde yaz tatilini çok iyi geçirmediği belli olan Stoch da zayıf kalıyor.. Bazı maçları ‘tek başına’ alabilecek bu oyuncular dün yoktu.. Birbirine çok benzer oyunculardan kurulu orta saha Spartak orta alanıyla çok iyi mücadele etti..
Tüm maç boyu Egemen-Hasan Ali ikilisinin kaçırdığı Emenike’nin etkili alanda top almasına izin vermediler.. Sow çok akıllı bir forvet olduğunu dün bir kez daha gösterdi.. Kaleciyle karşı karşıya kalmışken topu Kuyt’a indirip Kadıköy’e büyük avantaj taşıyan golün gelmesini sağladı.. Kuyt, Fenerbahçe için büyük kazanç.. Çok koşuyor, pres yapıyor ve gol pozisyonlarında doğru zamanlama ile çok iyi yer alıyor..
F.Bahçe bu geniş kadrosu ile ligde şampiyonluğun güçlü adaylarından biri.. Eğer taraftar Aykut Kocaman’ı destekler, Kocaman ligde Alex’i iyi kullanırsa camiada küskünlük de yaşanmaz..
Başkahraman taraftar
Kaptan bazı maçlarda yedek kalmayı, bazı maçlarda oyundan çıkmayı kabullenir bunu taraftara anlatma konusunda yönetime ve Kocaman’a yardımcı olursa Fenerbahçe’deki modern futbol devrimi hızlanır.. Alınacak bir-iki kötü sonuç bazen can sıkabilir ama unutulmamalı bu yenilenme sürecinin başkahramanı taraftar.. Taraftar destek verdiği sürece başarı da gelir, heyecan veren futbol da..
Hakem Özkalfa bir tehlike görmediği için Bülent Ertuğrul’un yere düşmesinde oyunu durdurmadı.. Ardından Kuyt’ın golü geldi.. Ama tam tersi de olabilirdi.. Bülent’in karın boşluğuna veya boynuna gelen top hayati bir tehlike de oluşturabilirdi.. O yüzden hakemin maçı durdurması gerekiyordu.. Aynı pozisyonda Moskova’da gol yesek tüm Türkiye ayağa kalkardı.. Mehmet Topuz başta olmak üzere Fenerbahçeli oyuncuların da bunu düşünmesi gerekirdi.. Ancak hakemin kartlardaki yorumu doğruydu.. Verilmiş bir karar geri alınmayacağına göre başta Sedat olmak üzere yapılan itirazlar Elazığspor’u 10 kişi bırakmanın ötesine gitmedi..
Çift forvete dönmeli
Ve maç.. Aslında karşılaşmada Tum’un golüne kadar Fenerbahçe’nin gole yakın olduğu anlar daha çok yaşandı.. Alex hem takımı organize etmekte hem de tehlikeli bölgelere sızmada çok ısrarlıydı.. Alex’i ilk yarıda Sow, ikinci yarıda Kuyt takip etti.. Orta sahada Mehmet Topal yine çok etkisiz kaldı.. Stoch fizik olarak geçen sezonun çok gerisinde.. Savunma ise rakibin tek etkili atağında, yine tek etkili vuruşa engel olamadı.. Krasiç son dakikada yaptığı ortayla bile ne kadar önemli oyuncu olduğunu gösterdi..
Vaslui maçlarında iki yüzlü bir Fenerbahçe vardı.. Süper Kupa’da da öyle.. Farklı kaybedebileceği maçı kazanma noktasına gelmişti.. Dün de öyleydi.. Koskoca 60 dakika rakibe istediği baskıyı kuramadı.. Kanatları kullanamadı.. Kuyt’ın sağ çizgide oynaması istenen verimi getirmiyor.. Aykut Kocaman’ın bir gerçeği görmesi gerek.. Bu takım Elazığ seviyesindeki takımlara karşı erken gol bulmak için çift forvet oynamalı ve artık Alex organizatör olarak onların gerisine çekilmeli..
10. haftayı bekleyelim
Bunlar yapılırsa ben bu takımdan ümitliyim.. Renkli başlayan ve renkli geçmeye aday yeni sezonun ilk 10 haftası Fenerbahçe sıkıntı yaşayabilir.. Ama öyle kaliteli kadrosu var ki, kalan haftalarda mutlaka toparlanır ve beklenen futbolu sergiler.. Acı da gelse, şu günlerde yapılacak tek şey biraz daha sabır..