Ama rakip Danimarka.. Aynı gün Arjantin karşısına S.Arabistan’ı almış.. Sen Avrupa’nın orta sınıf takımlarından biriyle 500. maçını kutluyorsun.. Böyle olunca seyirci de gelmiyor..
Sıra saha içinde.. Mücadele fena değil.. Ama vasat bir rakip karşısında hala taktik olarak üretken değiliz.. Çok açık veriyoruz savunmada.. Üçe iki, ikiye bir en az 5 pozisyonda kalemize geliyor Danimarka.. Semih-Bekir ikilisi ve Onur’un gayretleriyle ayakta kalıyoruz.. Penaltıda Selçuk’un ağır kalışı ve zamanlama hatası var.. O noktalarda çok daha dikkatli olmalıyız.. Macaristan maçından sonra bir penaltı daha yaptırıyoruz..
Takımın en iyisiydi
Arda takımın lideri.. Çok güçlenmiş iki ay önceye göre.. Mevlüt, Burak’la iyi anlaşamadı.. Mutlak pas vermesi gereken bir pozisyonda Burak’ı tercih etmedi.. Attığı gol ise birinci sınıf santrfor golü.. Kendine güvenerek, dar açıdan ve takım dağılmadan beraberliği getirdi.. Takımın en iyisi Onur’du dün akşam.. Sakin tavırlarına müthiş bir refleks ekledi ve sağından ağlara gitmekte olan topu ayağıyla çeldi.. Onur’un bu formu ülke için çok önemli.. Volkan’la rekabeti Milli Takım’ı güçlü kılacak kalede..
Biraz İlyas, biraz Yıldıray
İlk kez milli olan Kerim golün hazırlayıcısı oldu.. Çok çabuk ve yetenekli.. Bana biraz İlyas Tüfekçi’yi biraz Yıldıray Baştürk’ü hatırlattı.. Dilerim onlar gibi büyük bir yıldız olur.. Alper şimdiden transferin yıldızı.. Ama milli formayla ayağı sağlam basmalı.. Yeteneklerini aklıyla birleştirmeli.. Karşısında ligdeki taktik bilgisi zayıf oyuncular olmayacak artık.. Kaptırdığı her top büyük bir risk olur.. Danimarka Laudrup kardeşlerin, Schmeichel’ın, Poulsen’in takımıyken Danimarka’ydı.. Yine takım oyunu oynuyorlar ama bırakın yıldızı o aşamaya aday isimleri bile yok artık..
Bir Türk, bir Hollandalı, bir Portekizli, bir Slovak, bir Nijeryalı, bir Brezilyalı, bir Senegalli toplanmıştı yan yana şehitlerimize dua ederken.. Gökhan’ı, Bekir’i, Mehmet’i, Hasan Ali’yi unutmadım elbette.. Ama önemli hedeflere koşarken ilk kez Fenerbahçe’de yabancılar bu kadar farklı ülkelerden seçilmişti.. Bir Kamerunlu, bir de Sırp ismi katarsak bu farklılaşmayı daha iyi örneklemiş oluruz herhalde..
Üstelik bu yıldızların artık Türkçe öğrenmeye başlamaları da saha içinde daha uyumlu olmaları da sevindirici.. Futbol oynarken futbolca konuşuyorlar zaten.. Maçın hemen başında tam bir ‘Sow golü’ izledik.. Topu alışı, iki savunmacının arasından sıyrılışı ve sol ayağıyla topu iğne deliğinden geçirmesi.. Sow büyük bir silah Fenerbahçe için.. Asisti yapan Kuyt da öyle.. Gittikçe güçleniyor Hollandalı.. Ama dünün yıldızı Stoch’tu benim için.. Eski günlerinden örnekler verdi zaman zaman.. İkinci yarıda Sow’un önüne bıraktığı topun gol olmaması da nefis vuruşunun direkten dönmesi kadar şanssızlıktı..
Yıldızlar korunmalı
Bu arada Türkiye’de iki sezondur bir moda var.. O da Stoch faulleri.. Hakemler ufak tefek görüp, bu oyuncuya pek faul çalmıyorlar.. Arkadan çok sert müdahalelere kart çıkarmıyorlar.. Oysa Amrabat gibi, Stoch gibi, Batalla gibi yıldızlara ihtiyacımız var bizim.. Onlara yapılan sert faullerin tıpkı Avrupa’daki gibi cezasız bırakılmaması şart.. Bekir sezon başından beri en iyi maçını oynadı.. Savunmada hatasızdı.. İki kez çok iyi atak geliştirdi.. Yobo’yla uyum içindeydi.. Meireles, Cristian, Mehmet.. Üçü de sakin oyuncular.. Topa hükmediyorlar..
Ancak Cristian son haftalarda ofansif anlamda daha fazla görev üstleniyor.. Dün pas vermesi gereken yerde, üstelik çok dar açıdan şutu tercih etti.. Biraz daha takımı düşünmesi ve çabuklaşması şart..
Sezer’in golü kalitesinin ürünü.. Fenerbahçe için yıllardır ortaya çıkamayan yerli 10 numara hasretinin giderilmesi için bir ümit ışığı.. Bazıları için de bu kadar sıkıcı oynayan bir takımın, ama her nedense bu kadar şutu düşünen bir takımın yeni silahı.. Orduspor iyi alan kapatan bir takım.. Dün ikinci yenilgilerini aldılar.. Oyunun ofansif yönünü iyi oynamadılar.. Daha dikkatli olmalılar.. Çünkü kaybetmemek yetmiyor futbolda kazanmak da gerek, büyük iş başarmak için..
Hakemler ters kararlar verir, yenilirsiniz.. Ama bunların hiçbiri yokken 24 sayı fark yerseniz, sizi destekleyen herkesi utandırırsınız.. Üstelik bu hezimet bir İtalyan koç yönetiminde, bir İtalyan takımına karşı alınmışsa üzüntünüz daha da artar.. Utanca dönüşür..
Mutsuz yıldızlar
Basketbolu salondan izlemeye vaktim olmuyor pek.. Yılda 1-2 maça gidebiliyorum.. Ama televizyondan hem Beko Basketbol Ligi’ni hem de Euroleague’i kaçırmamaya çalışıyorum.. Fenerbahçe, Efes ve Beşiktaş çok önemli bir sezon yaşıyorlar.. Biraz dikkatle 3 takımımız TOP 16’ya, hatta son 8’e kalabilir.. Final Four oynamak için Fenerbahçe ve Efes’in şansı yüksek.. Ama iki takımda da savunmayı sevmeyen, birbirleriyle oynamaktan hoşlanmayan oyuncular var.. Mutsuz yıldızlar var takımda..
Çaylak muamelesi
Cantu hezimetinin baş sorumlusu koç Piangiani.. Tabii ki sabır gerek, beklemek gerek.. Ama hatalarını da görmesi gerek.. Karşı takımın ilk beşi maç boyu 30 dakika civarında sahada.. Sen Sato dışında tüm oyuncuları 20 dakika civarında oynatıyorsun.. İlk 5 başlattığın Bremer’ın istatistikleri rezalet.. Kaç maçtır şans vermediğin, sana en kritik anda Olimpia maçını kazandıran Barış bençte..
Andersen’e, Bo’ya inancım tam.. Batiste düzelebilir.. Sato çok çalışkan.. Ama bu sezona harika başlayan Emir’e çaylak muamelesi yapmak niye? Sana Beşiktaş maçını 11 sayı geriden kazandıran Emir’le Bogdanoviç değil mi? THY Euroleague şampiyonluğu için kurulan bu takımın bir an önce toparlanması şart.. Kaybedecek elbette.. Ama böyle utandırarak değil, mücadele ederek.. Tıpkı Beşiktaş gibi.. Parkeye atlayarak.. O zaman takım olursunuz.. Milyon Euro’ları sayarken değil..
I love you Alex..
AEL maçının son 10 dakikasında Telekom tribününde küçük bir grup Alex’e tezahürat yaptı ve büyük tepki gördü.. Oysa ikisi de yanlıştı.. Alex taraftarın gözünde bir efsane.. Bu asla değişmez.. Ama giderken yaptıklarıyla kulübü yaralaması da değişmez.. Onu seven taraftarlar maçtan önce tezahüratlarını yaparlar.. Ama maç başlar, destek sahada ter dökenlere verilir.. Böyle olmazsa tribündeki bazı grupların Fenerbahçe’nin maç kaybetmesini beklediği konuşulur.. Bunları finanse edenler olduğu söylenir..
Fenerbahçe’yi safça, çocukca sevdiğinizin de farkındayım.. Bu sevginin, bu bağlılığın size babanızdan, amcanızdan, dayınızdan bir miras kaldığının da farkındayım.. Belki sert bakışlı, gururlu bir erkek olarak tanınırken, yaşamdaki bir çok zorluğa göğüs germişken Fenerbahçe oldu gözlerinizden yaş akıtan.. Öyle bağlısınız ki o renklere, siz de miras bırakacak en güzel şeylerden biri olarak görüyorsunuz bu sevgiyi.. Oğlunuza, kızınıza, yeğeninize..
Fenerbahçe zor bir camiadır.. Tıpkı geceleri her saat başı annesini kaldıran, kendisini göğsüne almasını isteyen bir minik yavruya benzer..
Size verdiği sıkıntılar, acılar o kadar tatlıdır ki aslında yaşamın olmazsa olmazıdır.. Bir maç kaybettiği zaman üzülürsünüz.. Bir şampiyonluk kaçtığı zaman moraliniz bozulur.. Bir yıldızınız gidince ikiye bölünür yüreğiniz.. Rakiplerinizin yaptığını yapmamış olsanız da halen Avrupa sizin için en önemli hedeftir.. Fenerbahçeli olmanın anlamını yüreğinizdeki hedefin büyüklüğünden anlarsınız.. Belki Siirt’te bir kahvede, belki Etiler’de bir restoranda..
AEL maçını yazmak zordu benim için.. Taraftarın uzun bir aradan sonra tekrar takımıyla buluşması açısından önemli bir geceydi.. Birbirine düşman edilmiş iki toplumun maçıydı aslında.. Çok güzel geçti.. Fenerbahçe taraftarının ikinci yarı yaptığı şova katıldılar bir ara Rumlar.. Sahada kapasiteleri oranında mücadele ettiler..
Sevgi karşılıksızdır
Fenerbahçe Sow, Kuyt, Meireles, Gökhan, Mehmet Topal gibi çok önemli oyuncularının ağırlığını koymasıyla rahat kazandı.. Ciddiyet, şans ve yardımlaşma biraz daha üst düzeyde olsa fark 5 olabilirdi.. Bu maç bitti, şimdi Fransa’da grubun en çetin karşılaşması bekliyor takımı..
Babam yapmıştı beni Fenerbahçeli.. Oğlum daha çok inik.. Onunla 15 Mayıs’taki finale gitmeyi çok isterim.. Bir miras bırakabilmek için.. Bir maç bileti.. Üzerinde UEFA finali yazılı olan.. Bu mesajım takıma.. Kocaman’a.. Yıldırım’a.. Sevgi karşılıksızdır.. Ama büyüğü vardır, küçüğü vardır.. Var mısınız bu kulübe duyulan sevgiyi büyütmeye.. Yüzbinlerce daha minik kalp eklemeye.. Varsanız tahtaya “Hedef Amsterdam” yazın.. Ve asla vazgeçmeyin..
Maçın 65. dakikasında Caner ve Sezer girdi.. Stoch ve Mehmet Topal çıktı.. Bu da Kocaman’ın yönetiminde pek alışık olduğumuz bir tablo değildi.. Aynı anda iki oyuncu birden değiştirmek takıma mesaj verme adına önemliydi.. Fenerbahçe çok iyi oynamadı.. Ama oynaması gerektiği gibi oynadı.. Önemli bir yardımcı hatasına, savunma hatası da eklenince rakibin golü geldi.. Benzer şekilde bir savunma hatasından golü buldu Fenerbahçe.. Ve çok güzel bir takım golüyle de üstünlüğü yakaladı..
Akhisar Belediyespor rakibi bozan, mücadeleci bir takım.. Eskişehir ve Sivas’ı alt ettiler.. Ancak anlamadığım bir yön var.. Galatasaray maçı sonrası Hamza Hamzaoğlu, “Zaten bu maçı kayıp maç olarak görüyorduk” demişti.. Fenerbahçe maçını öyle görmedikleri oyun anlayışlarından belliydi.. Akıllı oynadılar ve son dakikalara kadar puan şanslarını aradılar..
Cristian’da düşüş var
Fenerbahçe deplasmanda aldığı bu galibiyetle rahatladı.. AEL maçı öncesi nefes aldı.. Ancak takımda çok önemli bir unsur var.. O da Mönchengladbach ve Beşiktaş maçlarında çok iyi oynayan Cristian’daki düşüş.. Brezilyalı belki ilk golün asistini yaptı ama maç boyu şut atması gereken yerlerde top kaybı yaptı.. Pas vermesi gereken yerlerde şutu denedi.. Girdiği mücadelelerin çoğunu kaybetti. Takım için sevindirici olan, son haftalarda Cristian’a benzer şekilde oynayan Kuyt’ın geri dönüşü ve Selçuk’un skora katkı yapmasıydı..
Yobo-Egemen Fenerbahçe’nin savunma göbeği.. Meireles bu takım için çok önemli.. Mehmet Topuz her zaman önemli bir alternatif.. Krasiç hazır hale geldiğinde mutlaka katkı yapacak.. Bu kadar önemli eksik arasında maç kazanmak, üstelik geriden gelmek kolay değildi.. Şimdi sıra AEL maçında.. İlk gole kadar takımdaki herkesin elini taşın altına koyması ve Kuyt’laşması şart.
İçinde bulunduğun meslek hatalar oyunu.. Tepkiler oyunu.. Protestolar oyunu.. Milyonlarca insanın çoğu zaman, “Hayatındaki en büyük renk” olan bir oyun.. Kaybetmeye tahammülü olmayanların oyunu..
Bak Hocam! Burası İngiltere Premier Ligi ya da Bundesliga değil.. Halk, oradaki kadar yaşamda kazananlardan oluşmuyor.. Burada yaşayanlar için yurt dışına gitmek bile hayatında önemli bir aşama.. Asgari ücret, trafiğin durumu, sosyal haklar ve daha birçok konuda yıllar boyu kaybetmiş bir halkın çocuklarıyız biz.. Futbol topu bizim için tıpkı Arjantin’deki gibi, tıpkı Brezilya’daki gibi bir aile üyesi.. Onu nasıl seveceğimizi bile tam olarak bilmiyoruz.. İstifa istemeyi güç gösterisi olarak görürüz..
Yaptıkların bir anda unutulur, o an yaşananlar öne çıkar.. Eğer sahanda 3 gol yemişsen.. Kazanamamışsan istifan istenebilir.. Eğer 8 yıldır bu takımın en önemli oyuncusu ayrılmışsa ve sen bunu göze almışsan, geleceği buna göre planladığını açıklamışsan kaybettiğin anlarda eski defterleri açan çok “Gerçek taraftar” çıkar karşına.. İyi günde susan, bekleyen.. Yenilgilerde tweet yağdıran Kaptan gibi..
DEĞERLENDİRMESİNİ YAPARSIN
- Hocam istifayı düşünme.. Ayrılmayı düşünme.. Bu kulüp 9 yıldır istifa etmeyen teknik adamlarla yoluna devam ediyor.. Sezon bitiminde durum
değerlendirmesi yapılır.. İstersen bırakırsın.. İstersen daha yukarıda bir göreve çıkarsın.. İstersen devam edersin.. Çünkü sen yüreği Kocaman olan bir “Adamsın”..
Dinle Hocam! Ayrılmayı dile getirmen.. Bu yöndeki sorulara net yanıt vermemen sadece seni değil, bu renkleri yaralar.. Hiçbir teknik direktörün arkasında durmadıkları kadar arkanda duranları yaralar.. Ve son söz Hocam! Biz ne dersek diyelim, sen bildiğini yap.. Unutma..
Vaslui ile berabere kaldı.. Çok kötü oynamıştı.. Kazandığı maçlar da oldu.. Kötü oynayarak.. Ama dünkü maç kaybedilmemesi gereken, formsuz oyunculardaki ısrar nedeniyle kaybedilen bir maç oldu.. Kötü bir taktik, çok iyi bir analize mağlup oldu dün.. Mehmet Özdilek, Aykut Kocaman’ı net ve güzel futbolla yendi..
Kuyt 3 maçtır iyi değil.. Oyundan alınmıyor.. Selçuk ağır ve etkisiz.. Takımın bankosu.. Oyuna rakibi çözecek, adam eksiltecek özellikleri olan Recep Niyaz değil, rakibi bloke edecek Salih alınıyor.. Salih alınacaksa Selçuk çıkacak diye beklerken, hızlı ve en iyi ters kademe yapan Hasan Ali çıkıyor.. Ve en önemlisi bu değişikliklerin hiçbiri skor 2-0 iken, devre arasında yapılmıyor.. Sonuçta oynayan, ayağa pas yapan, hak eden kazanıyor.. Kaybetmeyi hak eden de kaybediyor..
Hep Volkan kurtaramaz
Real Madrid de kaybediyor, City de.. Dünyanın en iyi takımı olarak kabul edilen Barça bile geçen yıl ne ligde şampiyon olabildi ne de Avrupa’da kupa kazandı.. Ama oynadığı futbol, her maç dünyanın her yerinden izleyici toplamasına neden olacak seviyede.. Fenerbahçe kaybedebilir.. Kocaman sadece bu nedenle eleştirilmez.. Ama takımın oynadığı futbolda adalet olmalı.. Formsuz olan kulübede oturmalı.. Devrimler kansız olmaz.. Acısız olmaz.. Yenilgiler de alır takım.. Ama taraftarı karşısına almaz.. Futbol hız demek.. Akıl demek.. Gol demek.. Bunları yapamayan oyuncu yerini daha iyisine bırakmazsa hep Volkan kurtarmaz şutları.. Hakemler Galatasaray’a oldukları kadar hoşgörülü olmaz.. Mehmet Özdilek’i kutlarım.. Umarım daha iyi yerlere gelir.. Mete Kalkavan’ı kutlarım.. İyi niyeti nedeniyle.. Sadece Sow’a müdahale varken penaltı vermemesini anlayamadım.. Penaltı yoksa da kart göstermemesini..
Çok güzel başladı maç.. Mazisine, taraftarına, ülkedeki konumuna uygun olacağının sinyallerini verdi ilk 15 dakikada iki takım.. Ama golle birlikte birden bire Üçüncü Lig seviyesine düştü futbolun kalitesi.. Son düdüğe kadar da öyle devam etti..
Duran topun akkılıca kullanılışı, Onur’un güzel ortası ve Karşıyaka’nın golü.. Maç boyu sadece bir kez daha bu tabloyu tekrarladı evsahibi.. Onda da oyuna sonradan giren Ahmet net fırsatı kullanamadı..
Halil ve Şamil’le ayakta kalmaya çalışan Göztepe’nin maç boyu organize olmayan, son noktaya taşınamayan ataklarına Karşıyaka son dakikada ani bir kontrayla yanıt verdi.. Yine ters bir vuruş, yine kendi kalesine gol..
Evet, şanssızdı Göztepe.. Ama şanssız olmasaydı da dünkü maçın hakkı Karşıyaka’nın galibiyetiydi.. Cihat Arslan takımı daha iyi hazırlamış.. Birlikte basketbol takımlarının maçlarına gidişi, seyircinin inanılmaz enerjisiyle birleşince Karşıyaka için kazanmak zor olmadı..
Buna karşın bu 3 puan yanıltıcı olmamalı.. Ligde çok daha organize futbol oynayan ve bitirici noktalarda yetenekli oyunculara sahip takımlar var.. Karşıyaka Süper Lig’e çıkmak istiyorsa her 90 dakikayı dünkü gibi kalpten oynamalı..
Göztepe 5 yıldır büyük paralar yatırdı futbola.. Şimdi takımın başında Kemal Kılıç var.. Yine ışık görünmüyor.. Oysa Göztepe’nin finansörü o paraların bir kısmını oyuncu almaya değil de çimleri yenilemeye harcasa, bunun karşılığını mutlaka alırdı.. O kötü zeminde, oyunu sürekli kesen bir hakem de olunca pek futbol izleyemedik..
Yıllardır olduğu gibi tribün yine oyunun önündeydi.. Derbi gibi derbiydi onlar için.. Ama bu oyunla Süper Lig seviyesinden söz etmek pek mümkün görünmüyor..