LİGİN ikinci yarısına kötü başladı Fenerbahçe.. Sahasında kaybettiği 5 puanla büyük yara aldı.. Deplasmanlardan gelen iki galibiyet teselliydi ama yine de taraftarın istediği, özlediği futbol sahada yoktu.. 10-15 dakikalık etkili oyun Mersin’de bile sıkıntıdan kurtarmaya yetmedi çoğu kişiyi..
Bu ortamda en çok eleştirilen isim Aykut Kocaman kuşkusuz.. Ve son haftalarda Kocaman’ın eleştirildiği nokta form olarak dip yapan Dirk Kuyt’ı ilk onbirde oynatmaya devam etmesi..
Hollandalı yıldız geldiği günlerde sürekli skora etki etmesi, asist yapması ve gol atması ile taraftarın gönlünde taht kurmuştu.. Dirk Kuyt, Alex’in takımdan ayrıldığı günlerde de çok önemli bir rol üstlendi takım içinde.. Taraftara karşı Aykut Kocaman’ı savunan, soyunma odasında takım arkadaşlarının yıkılmasını önleyen ve “Biz bu duruma getirdik, bu durumdan biz kurtaracağız” diyen ilk oyuncuydu..
GİZLİ BİR KAPTAN GİBİ ÇALIŞTI
KOCAMAN, Kuyt’ın o kötü günlerdeki tavrını hiç unutmadı.. Hatta Karabükspor yenilgisi sonrası istifa ettiğin açıklamasına en büyük reaksiyon yine Kuyt’tan geldi Kocaman’a.. Kuyt hem fiziksel olarak saha içinde varını yoğunu ortaya koyuyor hem de gizli bir kaptan gibi takımı toparlamaya çalışıyordu..
Yaptığı açıklamalarda takımın çok da yeterli olmadığını vurguluyor ve yönetimin takviye yapması gerektiğinin sinyallerini veriyordu..
Kocaman yönetimin ve başkanın ısrarları kadar Kuyt, Gökhan, Volkan, Bekir, Yobo’nun yoğun baskısıyla ikna oldu ve takımda kaldı.. Antalya kampı sırasında Emenike, Belhanda ve Webo için düğmeye basıldı.. Emenike ve Belhanda astronomik bonservis ücretleri nedeniyle alınamadı.. Bu dönemde teklif edilen Sneijder için Aykut Kocaman takım içi dengeleri bozacağını düşünerek olumsuz görüş verdi..
KONUŞULANLARIN TERSİNİ YAPTI
Sonucun, kaybedenin, kazanın çok önemi yok bu ilk söyleyeceklerim için.. Galatasaray ve Fenerbahçe, Avrupa’da temsil ediyor bizi.. Diğer ekiplerin gösterdiği performansı gördük sezon başında.. Milli Takım zaten dökülüyor.. Eğer bir neden arıyorsanız biraz farklı gözle izleyin sayın başkan maçları.. Büyük kulüpler büyük yatırımlar yapıyor futbola.. Dünyaca ünlü yıldızlar geliyor.. Ama karşılarında sadece oynatmama üzerine kurulu teknik adamların çalıştırdığı takımlar çıkıyor..
HATA ÜSTÜNE HATA
ZEMİNLERİN çoğu tarla gibi.. Tribünler amatör kümeyi andırıyor.. Hakemler, dünyanın en iyilerinden birini örnek alacakları yerde oynatmama çabası içindekinin yanında.. Levante-Malaga, Bayern-Schalke maçlarını izleyin.. Verilen penaltılara bakın.. Üçü de savunma oyuncusunun çaktırmadan rakibini ittiği hareketler.. Üçüne de penaltı çalınıyor.. Özgür Yankaya topun olduğu yerdeki Webo’nun itilişine Stepanov’un dirseğine bakmıyor, başka tarafa faul çalıyor.. Gökhan’a arkadan faul yapılıyor, karar devam.. Meireles kasti tekme atıyor, kırmızı yok.. Emre faul yapıyor, karar devam.. Kısacası hakemler kötü..
Galatasaray da, Beşiktaş da yaşıyor bunları.. Drogba da, Sneijder de yaşayacak.. Hakemler tabiiki tarafsız olacak.. Büyüklerin kötü gitmesinin tek nedeni de onlar değil.. Ama bu oynatmamaya yönelik anlayış sürdüğü sürece çok Kocaman’lar, Terim’ler, Aybaba’lar, Güneş’ler harcarız.. Avrupa futbolu hızlı, tempolu ve oynatmaya yönelik oynuyor.. Eğer bu zihniyeti seyretmeye devam edersek Çekler, Rumenler, Macarlar, Estonyalılar, Rumlar bizi delik deşik eder..
MERSİN KİLİTLEDİ
MAÇ mı.. Kuyt’ı görünce canım sıkıldı.. Çünkü adalet değil bu.. Bu kadar kötü döneminde başka bir oyuncu olmayacaksa, bu kadar üst düzey moralliyken Stoch 18’e girmeyecekse, Topal, Topuz olmayacaksa, Caner formsuzken formayı alacaksa yanlış var demektir.. Kocaman’ın kocaman yüreğini bilirim.. Ama onun aynaya bakıp, bu kulüp benim her kesimiyle arkamda dururken bir oyuncu için bu kadar inatçı olmam yanlış, demesi gerek..
İyiye giden yönleri de var takımın.. Webo gelince Sow rahatladı.. Bitiricilik arttı, oyun rahatladı.. Ziegler ve Emre takımın asist ve şut gücünü yükseltti.. Direncini artırdı.. Önemli üç puan geldi bu sayede..
Bale’in performansı yine harikaydı.. Tempo yine üst düzeydeydi.. En çok hoşuma giden ise 7 dakikalık uzatma bölümüne karşon hakem Phil Dowd’ın maçı 98 dakika 37 saniye oynatması oldu.. O bölümde iki takım da net pozisyon ürettiler.. FIFA kuralı açık.. Uzatma bölümü hakemin elinde.. Gösterilen süre, en az oynanacak uzatma süresi..
Elazığspor devreye 2-0 önde girebilirdi.. Biraz daha dikkatli olsa.. Maçın bittiğini düşünüp, en bırakmayacakları adamı, Holosko’yu boş bıraktılar ve maç eşitlendi.. İlk yarıda çok iyi yönetim gösteren İlker Meral’in üç hatası vardı.. İlki Marvin’e omuz omuza mücadelede faul çalıp kart göstermesiydi.. O an konsantrasyonu dağıldı Elazığlı oyuncuların.. Ve gol geldi.. Topun ağlarla buluştuğu an kronometre 46:05’i gösteriyordu.. Birkaç saniye önce maç bitse bile tehlikeli bir atak gelişimini durdurmamak çok doğru karardı..
Maçı Aybaba çevirdi
İlk gol şansın ve dikkatsizliğin eseri.. Görkem’in vuruşu auta giderken arkadaşına çarpıp tekrar önüne düşüyor.. Beşiktaşlı hiçbir oyuncu bu iki vuruş anında Görkem’e müdahale yapamıyor.. Öne geçen ve çok iyi oynayan Elazığspor ikinci golü bulmak için de pozisyon üretti.. Bu kez Köksal’ın bencilliği ve Sinan’ın ağırlığı devreye girdi.. Serdar’ın, Adem’in, Marvin’in, Mustafa’nın öne çıktığı bölümdü ilk 45 dakika.. Kader anı ise tıpkı Kayseri karşılaşmasında olduğu gibi Aybaba’nın henüz ilk yarı bitmeden yaptığı değişiklik oldu.. Holosko’nun santrfora çekilişi, Sinan’ın yerine Escude’nin alınıp Toraman’ın ileri sürülüşü fizik olarak Beşiktaş’ı ayağa kaldırdı..
Niang hava getirdi
İkinci yarı hem moral hem de fizik olarak üstündü Beşiktaş.. Fernandes iyi organize etti takımı.. Holosko çok etkiliydi.. Galibiyet golü ise 2.05’lik dev kaleci Ivesa’yı geçmek için yapılan çalışmaların ürünüydü.. Ligin en etkili duran bitiricisi Sivok bu kez asist yaptı.. Toraman hocasının cesaretini ödüllendirdi.. 3. golün başlangıcına katkı yapan Niang lige yeni bir hava getirdi.. Ve Beşiktaş çok önemli bir engeli, pes etmeyerek, geriden gelerek, geçmesini bildi.. Genel olarak iyi bir yönetim gösteren Meral ve yardımcıları son golde kılpayı ofsaytı kaçırdılar.. Orhan’ın Niang’a tekmesi ise net kırmızı karttı..
1- İki bekle sürekli hücuma kalkılıyor. Gökhan sağ açık gibi oynuyor ve arkasına atılan her top büyük tehlike.
2- Fenerbahçe’de en büyük zaaf savunmada. Sonuçlar, yenen goller, maçların başında sürekli geri düşme istatistiği de ortada.
AYKUT Kocaman dönemindeki en önemli gelişme Fenerbahçe’nin kendi sahasındaki maç kaybetmeme özelliğiydi.. Rakiplerine karşı uyguladığı baskılı futbolun yanı sıra savunmada da akıllı bir planı vardı Fenerbahçe’nin.. Antalyaspor maçıyla başlayan yenilgiler serisi Sivas’la bardağı taşırdı..
İç saha yenilgileri büyük takımlar için çok büyük yaradır.. Yönetimin, teknik adamın, takımın yanında olan seyirci bile büyük tepki gösterir bu sonuçlara.. Kalkıp maça gitmiştir.. Birçok fedakarlıkta bulunup.. Bir-iki-üç tesadüf olabilir.. Ama bu yenilgiler senden kadro ve kapasite olarak çok geride takımlara karşı alınmaya başladığı zaman tesadüf değildir.. Ortada tek bir gerçek vardır.. Defalarca uyardığımız.. Fenerbahçe ezberlenmiştir.. Fenerbahçe’nin zaafları ezberlenmiştir.. Sarı lacivert silahlar sustuğu an, zaaflar rakibin en büyük kozu olmaya başlamıştır..
Fenerbahçe’nin en büyük zaafı savunması.. Kaleci Volkan.. Sağ bek Gökhan.. Sol bek Hasan veya Ziegler.. Stoperde kim oynarsa..
Sonuçlar, yenen goller, maçların başında sürekli geri düşme istatistiği ortada.. Ve tüm bunlara karşın Fenerbahçe’nin aynı düzende ısrarcı olması ortada..
FARK YARATACAK ADIM ATILMALI
FENERBAHÇE sürekli iki bekle hücuma kalkıyor.. Gökhan sağ açık gibi oynuyor her maçı.. Ve arkasına atılan her top büyük tehlike.. Bekir o bölgeyi kontrol edemiyor.. Duygusal, kırılgan.. Topla fazla oynuyor.. Bire birde ağır kalıyor.. Zamanlamada hata yapıyor..
İnanılmaz hatasıyla kaybettirdi Volkan.. Tıpkı Arena’daki maçta Selçuk’un frikiğini seyretmesi, Lua Lua’dan sıfırdan gol yemesi, Elazığ maçında ikide iki yapması, Sami Yen’de Nonda’ya kaleyi açması gibi.. Yaptığı harika kurtarışlar derseniz, zaten o yüzden ülkenin en çok kazanan kalecisi ve Milli Takım’ın bankosu.. Ama çalışmazsan, kendini geliştirmezsen, sahada buz gibi durursan geri gidersin.. Hem de çıktığın gibi, yavaş yavaş, adım adım değil.. Hızla inersin.. Ne olduğunu anlamadan kendini Anadolu’da bulursun..
Aklı sahada değil
Seyirci motive.. Takım yenilenmiş.. Rakipler puan kaybetmiş.. Ülkedeki en büyük rakibin harika kurtarışlarla maça damgasını vurmuş, 4-1’lik galibiyette başrol oynamış.. Sen de başroldesin ama kurtarıcı olarak değil.. Üstelik geçen hafta kalecilerle ilgili bir videodan bahsetmişken.. Bu satırları yazmak benim için çok üzücü.. Ama gerçek bu.. Volkan’ın aklı sahada değil, çalışmakta değil.. Iveca bile devleşirken Volkan her maç kaybettiren adamı oluyor takımın.. Bir tek yan top geliyor, gol.. Geri pas gibi bir şut geliyor, gol.. Daha ne olsun.. Bu kadar emek senin haftalardır süren hataların yüzünden heba oluyor..
Penaltıyı Kuyt mı atar?
Haftalarr berbat oynayan Kuyt’a penaltı attırmak kötü fikir.. Meireles, Cristian, Emre, Sow daha etkili penaltı konusunda.. Kuyt’ın tekniği kısıtlı.. Sadece güce dayalı futbol oynuyor.. Onu da rakipler çözmeye başladı.. Seyirciyi çileden çıkarana kadar sahada tutmanın anlamı ne?. Topal’ın suçu ne?. Kocaman’ı anlamaya da çalışmıyorum.. Onun görevi rakipleri çözmek, maç kazanmak.. Adaletli olursa oluyor, olmazsa herkese yeniliyor.. Topuz bu kadar hazırken, Topal son iki maçın en iyisiyken kadroyu yanlış kurarsan, top girmiyor işte.. Anla hocam..
Sivas’a helal olsun.. Üç kez geldiler iki gol attılar.. Eneramo’ydu bu kez Bekir’i delik deşik eden.. Borjan’dı devleşen.. Biraz daha hücum güçleri olsa daha da fark atabilirlerdi..
Önce Fernandes duran toplardaki ustalığını gösterdi ve ön direğe harika ortaladı.. Toraman sadece uzandı, görünüşte.. Oysa yıllar boyu tıp okuyan bir doktorun yarım saatlik kazancının anlamı gibiydi o dokunuş.. Tecrübe, önsezi ve erken gelen gol..
İkinci yarıya daha istekli başladı konuk ekip.. Büyükler’e deplasmanda gösterdiği direnci bu kez pek gösteremiyordu.. Sinan’la bitirilemeyen harika bir kontra geliştirdi Beşiktaş bu devrede.. İyi oynuyordu Kara Kartal..
Maç bitti havası!
Ve ikinci gol.. Oğuzhan’ın biraz bireysellikten uzaklaşıp araya oynaması, bu sezonun en büyük çıkış yapan isimlerinden Olcay’ın yine uzaktan şutla direk dibini görmesi rahatlattı taraftarı.. Erdem’in üçüncü sarıyı gerektiren hareketten sonra kendini attırmasıyla, maç bitti, havası esti denizden Dolmabahçe’ye doğru..
Ahmet İlhan henüz adımını atmışken Süper Lig’e önemli bir farkının olduğunu göstermişti bizlere.. Süratli.. Topla ve topsuz oyunu iyi biliyor.. Atıyor, attırıyor.. Ve maç günü A Milli Takım’da.. Böyle olunca geri getirdi Karabük’ü Ahmet İlhan.. Lua Lua da faulle karışık onu tamamladı.. Oyunun sonunu macera filmi havasına soktu.. Filmin önemli bir karakteri de iki takımdan farklı forma giyen bir isimdi..
Yıldırım saplantılı
Bu satırlardan MHK’yi çok kez uyardım Yunus Yıldırım için.. Tarafsız, dürüst.. Ama saplantılı.. Net sarı kartlık harekete ikinci sarı kartı vermedi, 30 saniye sonraya bıraktı.. Lua Lua’nın Ersan’dan topu alışı faul.. Holosko’nun şutunda tam Yıldırım’ın gözü önünde top kornere çıkıyor.. Karar aut.. İtiraz eden Toraman sarı kart görüyor.. Yiğit geleni geçeni biçiyor kart yok.. Hakemin tavrını bilen faulü yapıyor, faule maruz kalan elle oynama, diye aleyhine faul alıyor.. Penaltı konusuna girmiyorum.. Lua Lua’nın Gökhan’a yaptığı faul sonrası sarı kart gösterdi Yıldırım.. O hareket ceza alanı içinde olsa, devam, derdi.. O konu da, tıpkı sayılmayan gol gibi birgün bir takımın başını yakar.. Sonra anlarsınız geçerli olan kuralların FIFA kitapçığında yazanlar olduğunu..
Fenerbahçe kazanmayı istedi.. Kazandı..
Golü erken bulmak önemlidir futbolda.. Özellikle de riske giren bir büyük takımsan.. Rakip zaten oyun anlayışını ezberlemiş, günlerce seni çalışmıştır.. Futbolcuların motivasyonu zaten üst düzeydedir.. Şehir zaten iyi hazırlamıştır kendini.. ‘Fenerbahçe’yi yenmek’tir oyunun adı.. Ve öyle tatlıdır ki..
Gaziantepspor maç boyu çok önemli üç kontra yakaladı.. Birini sonuçlandırdı, ikisini kaçırdı.. Olabilir.. Futbolda rakibe pozisyon vermek de var.. Ama ya yakaladığın pozisyonlar..
Bursaspor ve Elazığspor maçlarında F.Bahçe’nin pozitif futbol oynadığı bölümlerin tamamında oyunda santrfor özelliği taşıyan iki isim vardı.. Semih ve Sow.. Kuyt kötüydü kötü oynanan bölümlerde.. Meireles dökülüyordu.. Dünkü ilk yarıda olduğu gibi.. Çünkü oyun 3 benzer orta alan oyuncusuyla F.Bahçe tarafından rakip orta alana çevriliyor.. Bir pas sağa, bir pas sola.. Rakip yakalarsa iki topla Volkan’la karşı karşıya..
İlk yarının verdiği ders
Evet, biliyorum.. Fenerbahçe önde değilken çok zor boş alan bulur.. Ama dar alanda iş yapar oyuncu sayısı çok olursa, kale önünde bitiricilik özelliği fazla oyuncu sayısı çok olursa, rakip o kadar da cesur olamaz karşında.. Sıkışır kalır sahasına.. Hatta ceza alanına.. Sen de golü net vuruş şansına bırakırsın..
Sow’la gelen ilk gol kılpayı ofsayt.. Yakalamak zormuş.. Ama bu golün ofsayt oluşunu değiştirmez.. Gaziantepspor’un yedek kulübesinin kalitesi kaldıramadı belki de maçı.. Belki de Fenerbahçeli oyuncular birkaç maçtır geriden gelip gol atmayı başarmış olmanın moraline sahiptiler..
İnadın faydası yok
Kazanmak için bazen kendini kaybeder.. Sahada, soyunma odasında, basın toplantısında, antrenman sahasında inanılmaz görüntüler
verebilir.. Tıpkı sahada varını yoğunu ortaya koyan bir futbolcunun yaptığı gibi..
Terim’in son zamanlarda yaşadığı sıkıntı ortada.. Kalbinde taşıdığı kulüpte onu istemeyenler, hatta başarısız olmasını dileyenler var.. Olabilir.. Koltuk, sandalye, minder, hatta kulübe tatlı gelir herkese.. Savaş büyür,
kızışır.. Sonunda olan büyük bir camiaya olur.. Fatih Terim, Milan’ı çalıştırdı.. Fiorentina’yı çok kısa sürede çok iyi yerlere getirdi.. İtalya’da çok seviliyor.. Fatih Terim, Türk Milli Takımı’nı iki kez çok iyi konuma taşıdı.. Euro 2008’de tüm dünyanın alkışladığı, ‘Türkler atmadan maç bitmez’ yorumunu yaptıran bir takım ortaya çıkardı..
GEREKLi YERDE, GEREKENi YAPAR
FATİH Terim büyücü değil.. Sihirbaz değil.. Bir çalıştırıcı.. Ça-lış-tı-rı-cı.. Bu kelime çok önemli.. Çünkü bu kelimeyi tam olarak karşılayabilecek çok kişi bulamazsınız bu dünyada.. Çok çok önemli isimler alırsınız teknik direktör olarak.. Belli bir menajerle çalışıyordur.. Sürekli talep eder.. Kafanız karışır..
Fatih Terim, bir Anadolu insanı.. Ülkesini, vatanını, toprağını bilir.. Oradan yetişen değerlerin dilinden anlar.. Kimin nasıl hizaya geleceğini çok iyi bilir.. Gerektiği yerde sertleşir, gerektiği yerde ağabey olur, baba olur.. Ve en önemlisi.. Onu istemeyebilirsiniz.. Ama bilin ki Fatih Terim, Galatasaray’dan ayrılırsa dünyadaki tüm kulüplerde çalışabilir.. Rakiplerinin en büyüğü de dahil olmak üzere.. Bunu aklınızdan hiç çıkartmayın..
iNANAMADIM...