MOLPED, gençlerin anlayacağı dilden mizahi reklamlar yoluyla farklılaşma çabasına devam ediyor. Amaç ürün özellikleri ile yenilmesi pek mümkün olmayan, pazar lideri, yılların Orkid’i karşısında beğenilen, ‘sıcak’ farklı bir marka olarak tutunmak.
Molped farklılaşmayı kadın pedi gibi tabu bir konuda ‘genç erkekleri’ işin içine çekerek sağlamaya çalışıyor. Algılanan mizah da buradan çıkıyor. Hülya Avşar’lı ‘Molpediniz var mı?’ reklamları bu stratejinin ilk ayağı idi. Şimdi de Molped ‘tok açın halinden anlamaz’ özlü ve güzel söze uygun olarak, genç erkeklerin kızların muayyen günlerinde çektiği sıkıntıları anlamadıklarını öykülüyor.
Hem havuz hem de ‘hey koca topçu’ filmleri gençlerin hoşuna gidecek mizah öğeleri içeriyor. Bu arada mizahi öykülerin (hamburger ekmeğinin üst kısmı) arasında da Molped’in ürün özellikleri (domates, marul, köfte) şöyle bir anlatılıyor. Reklam son bir öykü anımsatmasıyla bitiyor (hamburger ekmeğinin alt kısmı).
Burada üzerinde durulması gereken nokta algılanan mizah ile temel ürün vaadinin örtüşüp örtüşmediği. Tabii ki örtüşmüyor. Çünkü regl ağrısının veya da regl sonucu havuza girememenin doğrudan ürün özelliği ile bağlantısı yok. Bu nedenle de Molped reklamları ‘hamburger yönteminden’ öteye gidemiyor, sadece reklamın tamamı yenince beğenilirliği markaya olumlu duygular yaratıyor.
Molped’in tutarlı ve sürekli iletişimle Orkid’i biraz da olsun zorlaması mümkün. Molped’i, böylesine tabu bir konuda, geniş kitleleri rahatsız etmeyen bir söyleme biçim bulduğu için kutlamak lazım. Bir de cesaretini tabii ki... Kader cesur olanların yanında değil mi?
Konferans enflasyonu
MİLLET konferans üzerine konferans düzenleyip parayı götürüyor, siz hálá köfteyi çakmadığınız için aval aval bakıyorsunuz. Ne mi yapmalısınız. Siz de bir konferans düzenleyin. İşte on derste konferans düzenleyip köşe olmanın yöntemi:
1. ‘Süpermarkalar Zirvesi Turuncu Maymun Pazarlama Forumu’ gibi markalaşmaya uygun, çekici bir isim bulun.
2. İnternette arama motorlarından birine girip seçtiğiniz konudaki anahtar cümleleri İngilizce olarak yazın. İlgili konuda kitap yazmış, bir şey söylemiş insanların isimlerini belirleyin. Bunlardan Türkiye’de duyulmuş birkaç ismi seçin. Yanına da ‘isim zenginliği’ yaratacak birkaç duyulmamış isim koyun. (Bu kişilerin performanslarından emin olmasanız da olur, nasıl olsa günün sonunda sizden hesap soracak yok!) Yabancı ‘guru’ listeniz beş dakikada hazır.
3. Türkiye içine dönüp konu uzmanı ‘marka’ olmuş bir-iki kişi belirleyin. Yanına da makul sayıda çeşni olarak ‘ünlü’ attırın. Ünlülerin ne konuda uzman olduğu fark etmez. Markalaşmış bir ünlü olsunlar, bir de her şeyi bildiklerini sansınlar yeter.
4. Yabancı guruların çalıştıkları aracı ajanların adreslerini internetten bulup, onlarla yazışın, teklifiniz yapın, anlaşın. Uçak, yeme yatma parası dahil günlüğü 10 bin dolardan 70 bin dolara kadar guru var. Seçiminizi yaparken dikkat edin.
5. Yerliler için aracıya falan gerek yok. Doğrudan ulaşın ya da tanıdıklar aracığıyla rica edin. Yerliler için masrafa gerek yok. Hatta konuştukları için onlardan para bile alabilirsiniz. Türkiye’nin en ünlüsü bile iki medyada görüneyim de şanım yürüsün diye can atıyor.
6. ‘Guru’ anlaşmalarını yaptıktan sonra sıra sponsor bulmaya geldi. Önce gözünüze o sıralarda konferans duyuruları açısından temiz bir medya sponsoru kestirin. Önerilen bir televizyon, bir gazete, bir radyo... Gidip guru listenizi gösterin, ikna edin. Hatta projeyi birlikte yapmayı önerin. Çok da açık vermeyin. Sırlarınız açığa çıkarsa medya, konferansı kendi yapar siz de havanızı alırsınız.
7. Medya sponsorları ikna edildikten sonra iş asıl parayı kazanacağız yere geldi. Konferansı onun adına dayayacağınız iyi bir marka bulmak. Türkiye’nin ilk 20 markasını önünüze koyun ve teker teker ziyaretlere başlayın. En az bir ana sponsor (150 bin dolar fena para değil), 50 bin dolardan da beş yan sponsor bulursanız, bu iş bitmiş demektir. Bu arada oteli, yemeği, hediyelik eşyaları bile sponsorla çözebilirsiniz kafanızı kullanın.
8. Sponsor bütçesi belli olduktan sonra kaç kişilik bir konferans sizi kalkındırır onu bir hesaplayın. 500 ile 750 ideal bir rakam. Bir kişilik yeri 1000 dolara kadar satabilirsiniz. Bu 500 bin dolar gelir olsa. Toplam gelir belli oldu 900 bin dolar. Hadi çok şanslı olmadığını düşünelim, 700 bin dolar olsun...
9. Sonra bir reklam ajansı bulup konferansa ‘görkemli’ bir kimlik yaratmak lazım. Bir de halkla ilişkiler ajansı ile medya ilişkilerini sağlamak. Toplam gider her şey dahil 300 bin dolar olsa, hadi 400 olsun. Temiz bir 300, hadi bilemediniz 200 bin dolar size kalır.
10. Ne duruyorsunuz? Haydi köşe dönün. Siz kim misiniz? Kim olduğunuzun ne önemi var? Ortada, bu kadar çok ‘guru’ meraklısı varken, ‘iyi-kötü’ ayırmadan gördüğü her yabancı ismi ‘guru’ sanan varken niye akarken doldurmayasınız?
Sorusu olan var mı? ‘Bir şey öğrenen oluyor mu peki?’ mi dediniz. Bu sizi ne ilgilendirir ki! Tekrar tekrar her yıl geliyorlarsa herhalde bir şey öğreniyorlardır. Enayi değil ya gelenler, stand-up’la konferansı birbirine karıştırıp, 'guru gürültü'ye o kadar para versinler.
Diş macununda rüya takımı
TNS Piar geçen ay bizim için 2 bin kişiye anımsadıkları ilk üç diş macunu markasını sordu.Sonuçları geçen yılın sonuçları ile karşılaştırdığımızda gördük ki ilk dört değişmemiş. İpana yüzde 93.4’le yine en çok anımsanan marka. İkinci yüzde 67.7’yle Signal. Sonra sırasıyla Colgate (yüzde 63,9) ve Sanino (yüzde 6) geliyor. Diğer birçok markanın anımsanma düzeyi yüzde 1’i bile bulmuyor. Bir kategoride bu kadar çok marka olsun ve bu kadar azı anımsansın olacak iş değil! Fresh, Clinomyn, Sensodyne, Floran, Aquafresh, Farma Fresh, White, Denta Fresh, Amway, Aloevera, Smokers, Oral-B, Powerdent. Bunları tüketiciye anımsa dediğinde markadan sayan yok. Ya bu diş macunu pazarı küçük markalar için çok kárlı bir pazar ya bazıları ne yaptığını bilmiyor ya da bu kategoride akıllar karışık.
Dört marka içinde geçen yıla göre anımsanma oranın küçük de olsa artıran İpana. Dramatik bir düşüş gösteren ise Sanino (4.7 puanlık azalış). Eğer Sanino bu yıl da reklam yatırımlarını arttırmazsa, anımsanma düzeyi yüzde 1’in altına inecek gibi.
Bu arada İpana’yı annemizin diş macunu olarak kalmayıp, rekabete yeniliklerle de yanıt verdiği için tebrik etmek lazım. Limonlu İpana’yı görmediniz mi? Hani şu manavda satılanı? Bizim manava baktım, gelmemişti.
Sanki herkesin bebeği var
HTP Exclusive tarafından her hafta yapılan reklam anımsama araştırmasına göre geçen hafta da en fazla anımsanan reklam Molfix. Daha sonra sırayı Evy Baby alıyor. Beyinlerimizdeki reklam disketinin en üst katında bebek bezlerinin olması çok ilginç değil mi? Sanki herkesin bezleyecek bebeği var gibi. Gerçi reklamlara bakacak olursanız Türkiye’de her eve ortalama beş çocuk düşüyor ya, neyse... Bellona’nın Türkiye’nin konuştuğu ‘Oha oldum yani’ Selin’i kullanıp, hálá anımsanma liginde yüzde 6’larda sürünmesi de çok ilginç. Bellonacılar kendilerine ‘Biz bu devrimi niye yaptık?’ diye sormuyorlar mı acaba?
Kasım Erdoğan’a yaramış
TNS Piar’ın yapmış olduğu ‘Liderlerin Form Grafiği’ araştırmasının kasım sonuçları geldi. Kasım ayı AB üyeliği beklentisi nedeniyle Tayyip Erdoğan’a yaramış görünüyor. Erdoğan formunu 4.6 puan artırarak eylül ayındaki performansını yakalamış. Baykal, eylülden ekime yaptığı çıkışı sürdürememiş, yerinde sayıyor. Baykal’ın Sarıgül’ü partiden ihraç harekatı taraftar toplamamış görünüyor. Ağar’ın formunda 0.5 puanlık artış var. Bahçeli’nin formu ise yerinde sayıyor. Özeti, Türk siyasi hayatında hálá hiçbir lider Erdoğan’ı yerinden edecek forma sahip görünmüyor.
Çekirgelik
Çoğu kişi öykülerin insanlar tarafından şekillendirildiğine inanır. Oysa tam tersidir.