İşte bu dedim kendime işte fark bu

29 Ekim Çarşamba günü her zaman yaptığım gibi önce elime Hürriyet'i aldım. Şöyle bir ana gazeteyi tarayıp sonra 29 Ekim ekine geçtim ve kapak fotoğrafını görüp 'Zınk' diye kalakaldım.

'Son Kahramanlar' başlığı altında cumhuriyeti borçlu olduğumuz gazilerden hayat kalan yedisinin fotoğrafı vardı. Gaziler Damat Tween tarafından tiril tiril giydirilmişler, kırmızı kıravatlar, kırmızı cep mendilleri ile çok hoş bir estetik tutarlılık yakalanmış, sonra Kutup Dalgakıran tarafından sıcak sıcak fotoğraflanmışlar ve Reha Erdoğan bu fotoğraflardan süper bir kolaj ortaya çıkarmış. Hemen iç sayfalara geçip Sanlı Ergin'in nefis görsel tasarımıyla Ersin Kalkan'ın enfes haber-incelemesini bir nefeste okudum.

Sonra diğer gazetelerin 29 Ekim eklerine geçtim. Böyle bir haber, böyle bir coşku böyle bir farklılık hiçbirinde yoktu. Bu fotoğraflar, bu başlık, bu yazı bana Cumhuriyet'in değerini bir kez daha hatırlattı. Yıllardır uzmanı, uzman olmayanı Hürriyet'i Hürriyet yapan 'şeyler'i anlamaya çalışırlar. Galiba bu haber bana bu şeylerden birini çok çarpıcı bir şekilde buldurdu:

Hürriyet ve Hürriyet çalışanları bize her gün Cumhuriyet'in değerini anımsatıyorlar. Sağolasın Reha Erdoğan, sağolasın Kutup Dalgakıran, sağolasın Ersin Kalkan. Son Kahramanlar ekine emeği geçen herkes, sağolun. Elinize sağlık.

Not: Bu fotoğrafı çerçeveletip odama asacağım. Size de öneririm. İletişim Fakülteleri'nden ve derneklerden de bu habere, bu fotoğraflara hatta eke ödül bekliyorum. Kasmayın kendinizi de yaratıcılığın hakkını verin.

Tiyatro ölü taklidi yapıyor

'Tiyatro battı öldü, modası geçti, sinemaya yenildi' diyenlere gülmekten başka bir şey yapamıyorum. Milliyet Sanat Dergisi'nin Ekim sayısında 'Televizyon Tiyatroyu Vurdu Mu?' başlıklı dosya konusu için Şehnaz Pak televizyon-tiyatro ilişkisi konusunda birçok tiyatro insanı ile görüşmüş, kusura bakmasınlar Haluk Bilginer dışında Türkiye'de tiyatronun ne olduğunu çözümleyebilen yok!

Ne diyor Haluk Bilginer: 'Türkiye'de tiyatro seyircisinin azalmasının nedeni televizyona bağlı değildir. Yapılan kötü işlere bağlıdır. Dünyanın her yerinde televizyon var. İngiltere'de de televizyon var ama oradaki televizyon izleyicisi futbol seyircisinden fazla.' Hay ağzını öpeyim Haluk Bilginer (umarım yanlış anlaşılmaz!). Doğrusu bu. Türkiye'de tiyatroların çoğunluğu, devlet tiyatroları dahil kötü yönetiliyor, kötü pazarlama yapıyor. İyi işler bile duyurulamadığı için kötü algılanıyor. Çünkü tiyatro okullarında oyunculuk, yazarlık, yönetmenlik, dramaturgluk eğitimi veriliyor ama yöneticilik eğitimi verilmiyor.

Söyler misiniz bana bugün kaç tiyatro yöneticisinin eğlenmek isteyen insanın karar verme sürecinden haberi var? Bugün tiyatro neden gençlerin kapsama alanı dışında kalıyor, neden acaba? Gençlerin eğlenmeye karar verdiklerinde geçtikleri karar verme süreci ile yetişkinlerin karar verme süreci arasında fark var mı? Bu sorulara bugün yanıt verecek tiyatro adamı yok. Bu nedenle bana 'Tiyatro televizyona yenildi' tartışması yapmayın. Türkiye'de yenilen tiyatro değil, yenilen kendilerini daha büyük bir dünyanın, eğlence dünyasının parçası olarak göremeyen, eğlence dünyasındaki rekabete alternatif üretemeyen tiyatro adamları.

İşte örnek: 2003-2004 sezonu başladı, hangi tiyatro hangi oyunu oynayacak bellediniz mi? Hadi bazılarından haberiniz var diyelim. Peki bu oyunları izlemek için bir isteğiniz var mı? Kim yaratacak bu isteği? Bugün her tiyatro, her oyun, her yazar, her yönetmen birer marka, marka yönetiminin kurallarına göre de yönetilmeli. Oysa Türkiye'de tiyatro adamları bu konseptin çok gerisinde. İşte bu nedenle tiyatro Türkiye'de ölü taklidi yapıyor.
Bu sezon kaçırmamanız gereken15 oyun

Oyun adı Yazan Yöneten Tiyatro

Taraf Tutmak Ronald Horward Can Gürzap İstanbul Devlet

Ful Yaprakları Cinan Canova Uğur Polat İstanbul Devlet

Demir Runa Munro Kazım Aşkar Ankara Devlet

Sen de Gitme Triyandafilis Ayla Kutlu Serhat Nalbantoğlu Ankara Devlet

Yaz Misafirleri Gorki Bülent Arın İzmir Devlet

Gayri Resmi Hürrem Özen Yula Ayşenil Şamlıoğlu İstanbul Şehir

Hırçın Kız Shakespeare Kemal Kocatürk İstanbul Şehir

Döne Döne Arthur Schnitler Mahir Günşiray Oyunevi

Tarla Kuşuydu Juliet Eprahim Kishon Şükrü Türen Kedi

Klakson Borazanlar ve Dario Fo Turgay Kantürk Bakırköy Şehir Sırtlar Neos Cosmos Mustafa Avkıran 5.Sokak

Kır Martin Krimp Işıl Kasapoğlu İstanbul Devlet

Ölüm ve Kız Ariel Dorfman Nurşim Demir Eskişehir Şehir

Nerde Kalmıştık? Haldun Dormen Haldun Dormen Eskişehir Şehir

Bana Bir Şeyhler Oluyor Yılmaz Erdoğan Yılmaz Erdoğan BKM

MFÖ, Gülce 16 milyonunu geri istiyor

Geçen cumartesi büyük himini Gülce (16), MFÖ'nün Eskişehir'de vereceği konsere gidecekti. Biletini de on beş gün önceden almıştı. Kapıda iki saat beklemiş. İki saat sonra konserin iptal olduğunu söylemişler. Çünkü sadece yüz bilet satılmış.

MFÖ de sahneye çıkmamış. Gülce kös kös geri döndü ve 'Baba biz adam değil miyiz? Paramızı bile geri vermediler' dedi. Ben de burada Mahzar Fuat Özkan'a soruyorum. Gülce adam değil mi? Gülce sorumlu organizasyon şirketi gibi geçiştirmelerden anlamaz ki! O MFÖ'ye hálá hayran yüz kişiden biri. MFÖ'nün de ona saygı duymasını istiyor. Haksız mı?

Cuma Takıntısı

Geçenlerde İstanbul Ortaköy'de Şah işkembecisine gittim, damar tuzlama dedim. Garson 'Abi yok, aslında iki milyon kilosu ama ayrı satılınca on milyon biliyon mu?' gibi abuk subuk bir şey dedi. Ortaköy'de koca işkembeci aç sonra damar tuzlamanın fiyatını müşteriyle tartış iyi mi? Şah, ferah bir mekan ve de tertemiz. İşkembe işini de biliyorlar, çok lezzetli. Deneseniz iyi olur.


Cuma LAKIRDISI

İstediğini söyleyen, istemediğini işitir (Anonim)
Yazarın Tüm Yazıları