Erdoğan’ın formu geriliyor yükselen değerler var

TNS Piar’ın her ay, 18 yaş üstü Türkiye temsili 2000 kişi ile gerçekleştirdiği ‘Liderlerin Form Grafiği’ araştırmasının Mart 2005 sonuçları geldi.

Tayyip Erdoğan, Şubat 2005’e göre mart ayında 6.6 puan form kaybetmiş görünüyor. Erdoğan da bu düşüşün farkında olacak Kızılcıhamam’da milletvekillerine ‘Peygamber efendimiz’le başlayan cümleler kurmaya başladı bile...

Erdoğan sinirlerine hakim olamamanın ve AKP’yi kurumsal bir parti haline getirememenin faturasını sanırım ağır ödüyor... AKP Kızılcıhamam kampını biraz daha uzatıp ‘Niye takım olamıyoruz?’ sorularının yanıtını arasa çok iyi olacak.

Mart ayında formunu en fazla arttıran lider Devlet Bahçeli, puan artışı 3.5... Bahçeli fazla ortalarda görünmediğine göre ‘Ya bizim bilmediğimi ya da görmediğimiz bir etkinliğin içinde’. Ya da Kıbrıs, Avrupa Birliği, Anti-Amerikancılık derken ‘milliyetçilik rüzgarları’ gerçekten şiddetli esiyor ve MHP’nin yelkenlerini rüzgarla dolduruyor.

Mart ayının diğer form artıran lideri Mehmet Ağar, puan artışı 2.3. Mehmet Ağar’ın görünürlüğü kesinlikle iki üç ay önceye kadar daha fazla. Ağar’daki form artışını siyasi konjonktürden daha fazla kendi performansına bağlamak mümkün. Ağar’ın ‘Kürtçe’ selamlaşma taktiğinin nisan ayında formuna nasıl yansıyacağını merakla bekliyoruz.

Mart ayında Deniz Baykal’da da 1.6 puanlık form artışı var. Sarıgül galibiyeti az da olsa Baykal’a bir güç kazandırmış görünüyor. Ancak Baykal istenen çıkışı bir türlü yapamıyor. Erdoğan’dan memnuniyetsizler yine sağdaki liderlere, Ağar ve Bahçeli’ye yöneleceklermiş gibi görünüyor. Erkan Mumcu’nun nasıl bir forma sahip olacağını ise şimdiden söylemek çok zor. İki üç aya kadar akla kara belli olur...

Özetlersek, Tayyip Erdoğan’dan umut kesenlerin eski göz ağrılarına doğru yöneldiklerini söylemek mümkün. Gelecek ay durum biraz daha belirginleşir. Bu yarıştan kim mi galip çıkar? Tabii ki daha ‘görünür’ olan ve ‘ben güvenilir bir alternatifim’ diyebilen lider. Tabii ki itibarını daha iyi yöneten lider..

Dört ödüllü Shubuo’ya ne oldu

EFFİE
Türkiye Reklam Etkinliği Yarışması ödülleri geçen perşembe günü Esma Sultan yalısında verildi.

İlk Effie yarışmasının 1968 yılında ABD’de yapıldığı düşünülürse, aynı yarışmanın 37 yıl sonra Türkiye’de yapılıyor olması tabii biraz düşündürücü.

Sanmayınki 37 yıldır Türkiye’de satışı ve pazar payını artırtan kampanya yapılmıyordu. Yapılıyordu da iş sonuçlarını derli toplu ölçmek, raporlamak ve bu raporları bir yarışmaya ödüllendirmek kimsenin aklına gelmiyordu. 2005’te geldi. Çok iyi de oldu. Reklamcılar Derneği ve Reklamverenler Derneği’ni geç de olsa Türkiye’yi Effie ile tanıştırdıkları için teşekkürler.

Effie’nin farkı yaratıcılığın yanında reklam kampanyalarının ne kadar satış ve pazar payı getirdiğini değerlendirmeye alması.

Örnek verelim: 2004 Kristal Elma reklam yaratıcılığı yarışmasında büyük ödül olmak üzere dört Kristal Elma alan Shubuo reklam kampanyası Effie’de, perşembe gecesi dereceye bile giremedi. Anlayacağınız, Effie jüri üyeleri Shubuo’ya ‘satışın ve pazar payın kadar konuş’ dedi! Doğrusu da bu. Satışı artırmayan, pazar payını arttırmayan bir reklam kampanyası ne işe yarar söyler misiniz?

Gecenin galibi Erener

İLK
Effie 15 kategoride düzenlendi. 95 kampanya yarışmaya katıldı. 4 kategoride hiçbir reklam kampanyasına ödül verilmedi. Ayrıca 7 kategoride Altın Effie, 3 kategoride Gümüş Effie, 4 kategoride Bronz Effie verilmedi. 45 ödül verilecekken sadece 23 ödülle yetinildi. Reklamlara milyonlarca dolar yatıranların sonuçları doğru dürüst ölçmek için üç beş kuruşlarına kıyamadıkları ortaya çıktı. Finans ve otomotivde Altın Effie’ye layık kampanya bulunamaması ilginç değil mi?

Effie gecesinin tartışmasız galibi üç Altın Effie ile Serdar Erener’di... Erener’in şimdiki reklam ajansı Alametifarika Hazır Kartla Altın Effie aldı. Ayrıca içecek kategorisinde altının sahibi Cola Turka, dayanıklı eşyalarda Arçelik oldu. Ödüller Y&R reklam ajansına gitti ama o dönemde bu işlerin Erener’in işleri olduğunu herkes biliyor.

Niye Amerikan

MÜJDAT Gezen
’li Amerikan Siding reklamında ‘Amerikan Siding Türkiye’de üretilir’ deniyor. Peki o zaman niye ‘Amerikan’da ısrar ediliyor!

Cem Yılmaz’ın hakkıydı

GIDA
dalında Altın Effie’yi Cem Yılmaz’lı Doritos A La Turca reklam kampanyası değil Ayşe Elmacı’lı Lay’s reklam kampanyası aldı. A La Turca Gümüş Effie ile yetindi. Oysa Altın Effie kesinlikle Cem Yılmaz’ın hakkıydı. Eğer A La Turka kapasite sorunları yüzünden fazla satamamışsa bunda Cem Yılmaz’lı kampanyanın suçu ne?

Ödül töreni çok iyi düzenlenmişti ve ‘ikram’ oldukça sağlamdı. The Marmara’nın çalışkan garsonları sayesinde kimsenin kadehi bir saniye bile boş kalmadı. Tören bittiğinde ise alkolden mi, ödül alamama hoşnutsuzluğundan mı yoksa saatin geç olmasından mı bilinmez, Jisa Brown ve Aşkın Arsunan caz dinletisini dinleyecek fazla masa kalmamıştı.

Vestel’e verilmedi Derici ‘yuuh’ çekti

DAYANIKLI
eşyalar kategorisinde Altın Effie’yi ‘Bekçi Sırrılı’ Arçelik reklamları aldı ve bu dalda başka ödül verilmedi. Tam bu sırada arkada sıralardan ‘Yuhh!’ diye bir ses duyuldu. Bu ses Vestel ve Regal reklamları ile ödül bekleyen Marka Reklam Ajansı’nın sahibi Hulusi Derici’ye aitti. Gözler ‘Yuhh’un geldiği yere çevrildi ama bir şey göremedi. Derici ‘Yuhh!’ eşliğinde, 10 ajans çalışanıyla birlikte bir salonu terk etmişti. Derici’yi aradığımızda ‘11 işle katıldık. Regal ve Vestel’in sonuçları çok açık. Bu kategoride başka ödül verilmemesi bize ve diğer katılan ajanslara hakaret’ dedi.

ÖDÜL gecesi medya yok sayıldı ve medyaya biraz ‘yukardan bakıldı’. Bu yaklaşım beni biraz endişelendirdi. Reklamveren, reklamcı ve medya birbirlerini ‘ortak’ değil de rakip olarak görmeye başladılar mı yandı gülüm keten helva... Ayrıca basın ve televizyon muhabirlerine de ‘yer yok’ gerekçesiyle iyi muamele yapılmadı. Reklam örgütleri için basın mensupları önem taşımıyorsa kimin için taşıyor ki?

Hallederiz Kadir halletti

HTP
’nin her hafta bizim için yaptığı Reklam-Algı Etki Endeksi araştırmasına göre geçen haftanın en fazla anımsanan reklamı yüzde 16 ile Arçelik reklamı. Sonra sırayı Molfix (yüzde 14) ve Merinos (yüzde 6) alıyor. Dördüncü sırayı ise yüzde 5’le iki reklam paylaşıyor İstikbal ve Vestel.

Gördüğünüz gibi Hallederiz Kadir, Huyla ve Ceren İstikbal’in reklam anımsanırlığını oldukça etkilemiş görünüyor. Ünlünün gücünü yadsımamak lazım. Hele de Kadir gibi etkilisinin. Yalnız burada bir çelişkiden söz etmeden de geçemeyeceğim. Kadir ve ailesi reklamdaki halleriyle de orta sınıfın birazcık altındaki bir aileyi temsil etmiyorlar mı? Asıl hedef orta sınıf olsa bile (C1 C2), doğrudan bu sınıfın çağrışımlarını markaya yansıtmak doğru mu? Mobilya türü ürünlerde orta sınıf bile bir üst sınıfa ait ürünleri daha ucuza almak istemiyor mu? Dolayısıyla İstikbal’in reklamlarında bu zamana tutturduğu sınıf seviyesi doğruydu. Şimdi niye geriye sınıf atladı ki? Çok yanlış..

Kürşad Tüzmen aradı ve...

GEÇEN
hafta yeni TCK ile ilgili yazdığım yazıda Kürşad Tüzmen’in göbeğini içine çektiği fotoğrafı örnek vermiştim. Yeni TCK’ya göre isterse Kürşad Tüzmen’in ‘özel hayata müdahale’ davası açabileceğini yazmış ve ‘Kürşad Tüzmen’in fotoğrafı bir siyasetçinin kişiliği hakkında ipuçları vermiyor mu?’ diye sormuştum. Kürşad Tüzmen aradı. Çok üzüldüğünü, o fotoğraftan yola çıkarak ‘kişiliğinin sorgulanmasını’ haksız bulduğunu söyledi. Yazdıklarımı okudum. Kürşad Tüzmen’i haklı buldum. Çarpıcı bir örnek vereyim derken ‘anlamın’ dozunu kaçırmış ve Kürşad Tüzmen’i incitmişim. Kendisinden özür dilerim. Bu arada yeni TCK iki ay ertelendi. Umarım AKP hükümeti yasanın arkasına bir ‘iletişim özgürlüğü’ felsefesi koyarak düzeltmeler yapar. Bu haliyle yasanın ne dediği belli değil. Pardon, pardon belli: Konuşmayın, yazmayın hatta mümkünse düşünmeyin!

Çekirgelik

Yarın nasıl bir insan olacağınız bugün okuduğunuz kitaplara bağlıdır.

(Todd Duncan)
Yazarın Tüm Yazıları