Paylaş
Ne gerek vardı her şeyden önce?
Ahlak bekçiliği yapmak belediyeye mi kalmıştı?
Yadırgadım ama Melih Başkan’ın günahını almışım, uyarıya gerek varmış meğer.
Toplumsal cebir mekanizması, uygunsuz davranışları önlemeye yeter diye düşünmüştüm.
Yetmezmiş...
Yolcu dediğin, oyuncu değil ki rahatsız edici bakışlar altında öpüşmeye devam etsin.
Kınayan bir laf, ayıplayan bir göz bütün romantizmi, insanın vücut kimyasıyla birlikte bozmaz mıydı?
Bozmazmış işte...
Mahalle baskısı, üstesinden gelemezmiş bu işin.
“Sayın yolcular, lütfen ahlak kurallarına uygun hareket edin” diyen bir sese muhatap olmak, uygunsuz davranışlara maruz kalmaktan çok daha rahatsız edici bulunabilirdi. Değil mi?
Yok arkadaş, bildiğimiz gibi değilmiş.
Kendi haline bırakırsanız bu yolcuların ne yapacağı belli olmazmış. Yarın metroya at da sokar, çıplak da biner, olur olmaz öpüşmeyi alışkanlık haline de getirirlermiş.
İş bu noktalara gelmeden ‘Dur’ demek şartmış. O anons, bilakis yerli yerinde yapılmış.
Üstelik, bize mahsus bir sorun olarak da görülemezmiş bu. Avrupa memleketlerini de etkisine alan yaygın bir sosyal cereyanla karşı karşıyaymışız.
Bütün bunları, adli tıpçı Prof. Sevil Atasoy’un sitesinden öğrendim. Biliyorsunuz kendisi, CNNTürk’teki Suç ve Delil programını yapıyor, çok da iyi yapıyor.
Sahibi olduğu ‘kriminal haber portalı’ KHaber’de, görsel materyaliyle işleniyor bu haber.
Sanırım Melih Başkan da oradan gördü, geçenlerde bir TV tartışmasında kullanmış.
Malzeme şu:
Viyana Şehir Hatları İşletmesi, 18 Eylül’de bir kampanya başlatmış. Amacı, şehir halkını baştan uyarıp bilinç ve farkındalık kazandırmak.
Kampanyanın ana sloganı da şöyle:
“İstediğini yapabilirsin ama Viyana Şehir Hatlarında değil”.
İster öpüş, ister soyun, istersen çok sevdiğin atınla birlikte dolaş şehirde. Ne yaparsan yap, orası sana kalmış.
Yeter ki bunları metroda, tramvayda, metrobüste yapmaya kalkışma. “O zaman karışırız” diyor kısaca.
Yüksek sesle telefonda konuşmak, kebap ve baharatlı Çin yemekleri gibi ağır kokulu yiyecekler tüketmek de aynı şekilde yasak.
İhlal edeni ikaz ediyor, üste de 50 Euro’sunu alıyorlar. Ceza kesme yetkisi resen kontrolörlerde.
Aslolan ahlaklı olmaktır oysa, ahlakçılık yapmak değil.
Sokağa ahlak zaptiyeleri salmayı, halka kendi doğru davranış modelini dikte etmeyi kimse aklından geçirmemeliydi. Viyana belediye başkanı da buna dahil.
Bazı şeylerin düzenlenmesi, kanun gücü yerine toplumsal kurallara bırakılmalıydı.
Hâlâ aynı fikirdeyim.
Fakat galiba mesele, Viyana dolaylarında sosyal cebir ilkesine havale edilecek kadar basit olmaktan çıkmış. Yuvarlanarak buralara doğru geliyor.
Sansasyonel ve heyecanlı kısımlarını geride bırakıp olaya yeni bir gözle bakmamız gerekecek sanki ha!
Paylaş