Bu hafta içinde ondan iyi haberler alacağımızı ümit ediyorum demiştim...
Biz ondan iyi haberler beklerken, cuma günü ne yazık ki kötü haber geldi.
Durumu ağırlaştı...
Doktorlar “durum kritik” dedi... Kimse bize beklediğimiz iyi haberleri veremedi.
O kadar üzgünüm ki, o kadar kahredici ki...
Neden diyebiliyorum sadece...
Söylenecek bu kadar daha şarkı varken.
Müslüm Gürses müziğimizin en önemli renklerinden biri...
Geçtiğimiz yıl Kral TV Müzik Ödülleri’nde Burak’la sahnede yan yana gelmiş ve bunu dile getirmiştim de herkes yanlış anlamıştı.
Sırf bu yanlış anlaşılma yüzünden bir araya bile gelemiyoruz Burak’la...
En iyisi şu yanlış anlaşılmayı bir son vereyim...
Arkadaşlar, Burak Özçivit benim ailemden sayılır!
Ben onu aile yakınımız olarak görüyorum.
Sevgilisi Ceylan benim elimde büyüdü neredeyse...
Ceylan Çapa, Fikret Şeneş’in torunudur.
Doğduğumda da sarışınmışım, sonra bir ara kumrala döndüm.
Sarı saçın bana hep yakıştığını düşündüğümden neredeyse hep sarı saçı tercih ettim.
Aslında kızıl olmayı çok severim, bir dönem yaptım da... Bundan 10 yıl kadar önce birkaç yıl boyunca kızıl saç kullandım.
Ne var ki kızıl hep beyaz ten istiyor.
Bense o dönem yanık ten tercih ettiğimden yine sarışına döndüm...
Bir sır vereyim size... Sarışınların fotoğraflarda neden daha çekici durduklarıyla ilgili...
Çünkü sarı saç açık renk tenle kontrast yapmaz ve ışık daha yumuşak düşer insanın yüzüne...
İstediğiniz kadar iyi estetikçilere gidin...
Formda olmak ve iyi görünmek için tek bir koşul var: Düzenli spor yapmak...
Size bir sır vereyim mi; benim mesaimin ciddi bir bölümüdür spor yapmak.
Her gün...
Yorulana kadar...
Bitene kadar...
Sırılsıklam olana kadar...
O mayonun hikâyesini anlatayım mı size?
Aslında o mayo değil, bir ‘gepiyer’di...
Hem de eski kayınvalidemin gepiyeriydi...
İlk evlendiği zaman giymiş onu. O zamanlar burada yapamadıkları için yurtdışından almış.
Sonra “Ajda’cım benim buna ihtiyacım yok, bu benim gelinliğimden kalma” diyerek bana hediye etti.
O öyle yıllarca durdu bir kenarda, benim de hiç ihtiyacım olmadı.
Konserlerde jarse elbiseler tercih ettiğim için sahnede kullanmak da hiç aklıma gelmedi.
Kendisiyle çok iyi anılarım var, çok korkuyordum ondan.
Daha doğrusu o kadar şöhretliydi ki çekiniyordum...
Bu da korkuyla karışık bir duygu yaratıyordu bende.
Şimdi çok daha iyi anlıyorum, şöhretli insana karşı bir çekingenlik olduğunu.
Ama o zamanlar Allah’ım neden korkuyorum, neden çekiniyorum derdim kendi kendime, sonra da onu bir tabu, bir ilah gibi görmeye devam ederdim.
Ben hayatımda müziği bu kadar iyi terennüm eden, bu kadar güzel vurgulayan, Türkçe’yi bu kadar güzel kullanan başka birini daha görmedim.
Benim için çok özel biriydi rahmetli Zeki Müren.
Sürekli bir çaba içindeler ve çalışıyorlar.
Eskiler çalışmıyordu, çaba sarf etmiyordu gibi bir şey asla demek istemem.
Onların emeklerine ve çabalarına büyük haksızlık olur bu.
Ne soğuklarda ne imkansızlıklarda çalıştılar.
Hiçbir şey bilmeden, el yordamıyla bu işe gönül verdiler.
Tüm imkansızlıklara rağmen Yeşilçam’ın emekçileri 5 kuruşa çalıştılar.
Şimdi ise öyle değil...
Çok güçlü, gurur duyulacak iş kadınlarımız da var.
İstihdam yaratıyorlar, iş dünyasında sözleri geçiyor, ekonomiye yön veriyorlar...
Modern Türkiye’nin gururları onlar.
Sadece onlar da değil, çalışan bütün kadınlar Türkiye’nin gururudur.
Ben de kendi çapımda bir iş kadını sayılabilirim. Tıkır tıkır işleyen bir sistem var ortada.
Albüm yapılacaksa kimin ne yapacağı belli, konser yapılacaksa kimin ne yapacağı belli...Tüm bunları kendim yönetiyorum ama arkada koskoca bir ekip var...
Müzik ekibi dışında hukuk danışmanları, mali müşavirler, booking ofisler...