Benden çok ekibim yazıyor. Onlar benim adıma işle ilgili tweet’ler atıyor.
Neyse, sonuçta o adres benim adıma, yazılanların tamamı da doğal olarak beni bağlar.
Ama nereye kadar?
Ya hack’len-
diyseniz ve hesabınızdan hiç tanımadığınız birileri olur olmaz mesajlar atıyorsa?
Bu hafta ilk kez başıma böyle bir şey geldi.
Konser programları, yeni şarkılar, yaz öncesi koşuşturmaca tüm hızıyla devam ederken, telefonlar çalmaya başladı...
Yapılan bir araştırmaya göre erkekler 43 yaşına kadar çocukluktan kurtulamıyormuş.
Duygusal olgunluğa ancak 43 yaşında erişebiliyorlarmış.
Hayır efendim, katılmıyorum.
Erkekler hep çocuktur.
13’ünde de, 43’ünde de,
63’ünde de.
İster etrafa korku salan bir patron olsun, ister sokakta aslan kesilen bir erkek, hepsinin ama hepsinin yanında yaramaz bir çocuğa döndüğü kadın vardır.
Ben tavır almak kadar, tavır almamanın da...
Gezi Parkı korunsun demek kadar, hayır Topçu Kışlası yapılsın demenin de demokratik bir hak olduğunu düşünüyorum.
Bu saatten sonra gidip orada görünmek ve poz vermenin de çok samimi olacağını düşünmüyorum.
ŞİDDET ŞİDDETİ DOĞURDU
Benim Gezi Parkı konusunda başından beri tavrım net.
Şiddete hayır diyorum ben.
Hem de konser sırasında.
Maltepe Üniversitesi konseri sırasında sahnede birden dengemi kaybettim, kendimi kötü hissettim, kontrol edemedim.
Devam etmem mümkün değildi konsere ve yarım bıraktım.
Sonrası malumunuz.
Hastaneye yattım, kısa bir tedaviden
sonra sağlığıma kavuştum.
Allaha şükür şimdi turp gibiyim. Olumsuz hiçbir şey yok.
Şarkılarımın gençler tarafından söylenmesi bu hayatta beni en çok mutlu eden şeylerin başında geliyor.
Bu hafta da benim için çok mutlu bir haftaydı.
Üniversite konserlerimde hafta boyunca gençlerle buluştuk.
Kadir Has Üniversitesi...
İstanbul Aydın Üniversitesi...
Bilgi Üniversitesi...
Maltepe Üniversitesi...
Her yanımız şiddet doldu.
Biz kadına şiddeti önlemeye çalışırken, çocuğa şiddet bir yerden hortluyor.
Bir cani çıkıp kundaktaki bebeği fare zehiri verip öldürüyorsa...
Üzerine benzin döküp yakıyorsa...
Çocuklara tecavüz ediyorsa...
Yeni doğmuş bebeğini çöp kutusuna atıyorsa...
Bir şeyler var ki yürümüyor demektir.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve Genel Sekreter Dr. İrfan Neziroğlu’na sosyal sorumluluk projesinden dolayı teşekkür ettim, bu konuda desteğimi sürdürmeye devam edeceğimi ve elimden geleni yapmaya hazır olduğumu belirttim.
TBMM’de son dönemdeki pozitif değişikliği çok takdir ettim. Özellikle de sosyal sorumluluk projelerine gösterilen duyarlılıktan dolayı.
Bu tür sosyal sorumluluk projelerinin tüm kamu kurum ve kuruluşları ile hastane ve restoranlara da örnek olması gerekiyor.
Ben de bu projenin takipçisi olacağım ve Meclis’i özel sektöre örnek göstereceğim.
Tüm dünyada küresel gıda krizinin yaşandığı ve tartışıldığı bu dönemde Parlamento’nun böylesine bir hassasiyet göstermesi, hem israfı önlemek hem de toplumsal duyarlılığı artırmak açısından son derece anlamlı.
Meclis lokantalarındaki masalara konulan tabaklara, kürdan ve peçete bırakılmamasına ilişkin kartı gördüm ve bunun tüm özel sektöre örnek olması gerektiğini düşünüyorum.
Çok basit bir kart ama ne kadar insancıl, ne kadar insanın vicdanına dokunan bir yazı diye düşündüm...
Çok büyük yetenekti.
Çok özel bir şarkıcıydı.
Özel hayatındaki tercihlerinden dolayı ne yazık ki hayattan erken ayrıldı.
Ama bu kimin umurunda...
Bizde olsa tartışmalı bir hayat yaşayan bir sanatçının adını kimse bir sokağa vermek istemez.
Çünkü bunun pek çok örneğini gördük.
Sanatçıların sanatlarından çok özel hayatları, söyledikleri, yaptıkları, yaşamı konuşulur bizde...