Satıcılar; yıl kapanmadan hedeflediği satışa ulaşmak, hatta hedeflerini de geçmek ister.
Dolayısıyla yeni yıla devrolacak stok araç miktarını en aza indirmek ister. Artacak ciroyla beraber, ciro primi de kazanılacağından yıl sonunda ekstra kampanyalar düzenlenir...
Her yıl sonunda yaşanan bu ‘olağan hareketliliğe’ ilaveten; son iki yıldır döviz kurunda ve vergideki değişiklikler de sektöre ‘olağanüstü hareketlilik’ getirdi.
Geçen yılın da, bu yılın da, son aylarında hem kur hareketlendi, hem vergi artışları yaşandı...
İŞYERLERİNİ kiraya veren mülk sahipleri, konutunu kiraya verenlere göre daha avantajlı…
Devlete vergi ödemek bir yana, devletten vergi iadesi dahi alabiliyorlar…
Kiracı işletmenin yıl içinde ödediği stopaj vergilerini ödeyeceği vergiden düşebiliyor, eğer hesaplanan vergi yıl içinde stopaj yoluyla ödenen vergiden küçükse iade de alabiliyor.
Konut kiralamalarında ise; yıl içinde stopaj-vergi ödeme durumu söz konusu olmadığından mülk sahiplerinin vergi iadesi alma imkânları da tabii ki olamıyor...
Evet; götürü gider çok basit, belgeye ihtiyaç duymadan direkt kira gelirinden düşülebiliyor... Ancak oranın yüzde 15’e düşürülmesiyle götürü giderin artık cazibesini kaybedeceği de çok açık. Gerçek giderlerde yüzdesel bir sınır yok. Gerçek gider belgelerinin toplamına bağlı olarak mülk sahipleri vergi hesabında -götürü gider yöntemine göre- daha az vergi de ödeyebilir. Hatta kira geliri kadar gerçek gideri olan mükellefler için vergi ödemesi de çıkmayacaktır...
Bu durumda; ‘gerçek gider yönteminin püf noktaları ve yasal kriterleri’ merak edilecektir. Madde madde bugün açıklıyoruz...
Gerçek gider yöntemi kimler için avantajlı?
Yüzde 15 götürü gidere göre, daha fazla indirilebilir gerçek gideri olan mülk sahipleri gerçek gider yöntemini seçip daha az vergi ödeyebilirler. Gerçek gider de; söz konusu belgelerin, beş yıl saklanarak olası incelemede de ibraz edilmesi gerekiyor. (2017 kira gelirleri için; 2022’nin sonuna kadar belgelerin saklanması gerekiyor.)
Gerçek gider kabul edilen harcamalar neler?
Son beş yılda konut alanlar, konut edinim bedelinin yüzde 5’ni gelirinden düşebiliyor (GVK Md. 74/4). İşyeri kira gelirinin vergi hesabında, yüzde 5 giderden faydalanılamıyor.
Kiraya verilen gayrimenkul için borçlanılan kredinin faizleri gelirden düşülebilir. (GVK Md. 74/4).
Konut kira geliri elde ederken, diğer taraftan kendisi de kira da oturanların ödedikleri kira bedelleri de (lojmanlar kiraları dâhil) hesaplamada gider (-) olarak dikkate alınabiliyor. (GVK Md. 74/10).
HİÇ fatura vb. belge gerekmeden kira gelirinin yüzde 25’i direkt gider olarak düşülüyordu. Kalan kira geliri üzerinden de vergi hesaplanıyordu...
2017’de aylık 1.500 lira kira geliri olanlar, normalde ‘götürü gider’ yöntemiyle 1.586 lira gelir vergisi (GV) ödeyecekti. Kural değişti. Artık 1.500 lira aylık kira geliri elde eden (212 liralık artışla) 1.798 lira vergi ödeyecek. Diğer kira geliri örnekleri için ödenecek vergilerdeki artışlar tablodan görülebilir.
Vergideki artışın nedeni yasa değişikliği. Yüzde 25’lik belgesiz götürü giderin oranı, yüzde 15’e düşürüldü. (5 Aralık 2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 7061 sayılı yasanın 14’üncü maddesi ile...) Ve en önemlisi; bu kural hemen uygulamaya geçiyor. Yeni yılda (2018) elde edilecek kira gelirleri beklenmeden, 2017 kira gelirleri için bu kural geçerli hale geldi.
Bu durumda götürü giderin alternatifi olan ‘gerçek gider’ daha çok tercih edilecektir. Gerçek giderlerde yüzde 15 veya yüzde 25 gibi bir sınır da yok çünkü... Hatta geliri kadar gerçek gideri olanlar hiç vergi ödemeyecekler. Gerçek gider yönteminin iki temel koşulu var: ‘belgeye dayanması’ ve ‘5 yıl süreyle belgelerin saklanması.’
Torba yasa, birkaç aydır meclisin ve ülkenin gündemindeydi… Tasarı halindeyken; GV üçüncü dilimi için vergi oranı artışı da (yüzde 27’den, 30’a) öngörülüyordu, sonradan meclis komisyonunda oran artışından vazgeçildi.
Merak edilen konuları, daha yıl kapanmadan cevaplayalım istedik, gerçek gideri tercih edeceklerin az da olsa zamanları var hâlâ... Masraf yapıp fatura vb. belgesini henüz edinememiş olanların elini çabuk tutmasında yarar var, 2017’nin son günleri artık.
Bugün ‘konut kira gelirleri’ için genel kuralları hatırlayalım. Yarın ‘gerçek gider’ olarak vergi hesabında hangi harcamaların dikkate alınabileceğini, cuma günü de ‘işyeri kira gelirleri’ için yeni duruma göre vergi hesaplamasını örneklerle ele alacağız.
2018 Mart’ta kimler beyanname verecek?
Teknik Direktör Lucescu da ‘yabancı sınırı gelsin’ derken, Türkiye Futbol Federasyonu’ da, Kulüpler Birliği’de somut bir açıklama yapmadılar. Kulüplerin kadroları yabancı futbolcu dolu ve sözleşmeleri önümüzdeki yıllara da yayılmış durumda... Yumuşak geçiş gerekiyor haliyle... Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ da 2019’dan sonrasını işaret etti. Yani 2020’yi… Ve geçen hafta son işaret de Meclis’ten geldi...
Yeni bir kanun teklifi verildi geçen hafta... Yabancı futbolcu sayısına ilişkin değil yeni teklif... Ama yabancı futbolcuların Türkiye’ye gelişlerini doğrudan etkileyen ‘vergi oranlarına’ ilişkin bir düzenleme yapılıyor. Bu vergi düzenlemesi, 2020’ye kadar geçerli olacak...
Yasa teklifinden önce, mevcut vergileme sistemine bir bakalım...
Süper lig futbolcularının gelirleri üzerinden şu an tek oran üzerinden; ‘sabit yüzde 15’ vergi alınıyor... Bu düşük oranlı vergi normalde yeni yılla birlikte artacak ve 2018’den itibaren sporcular da diğer yüksek ücretliler gibi yüzde 35 oranında vergi ödeyecekti. (Ücretlilerden; yıl içindeki ilk 110 bin liralık gelirleri için yüzde 15 ila 27 oranında vergi alınıyor. 110 bin lirayı geçen ücret gelirleri ise yüzde 35 oranında vergileniyor.)
Geçen hafta meclise gelen yeni kanun teklifiyle yüzde 15 oranındaki verginin (yüzde 35’e çıkmadan) 2019 sonuna kadar devam ettirilmesi öngörülüyor. (Gelir Vergisi Kanunu’nun Geçici 72.nci maddesindeki yüzde 15 oranı, 2019 sonuna kadar geçerli oluyor.) Dolayısıyla, futbolculardan yüzde 35 oranında vergi alınması konusu 2020’ye erteleniyor. Yabancı kısıtlaması için de aynı tarihin işaret edilmesiyle futboldaki köklü değişiklikler için iki yıl daha bekleneceği anlaşılıyor.
TÜRKİYE VERGİ CENNETİ
Avrupa’daki ülkelerde futbolcular kazançlarının yaklaşık yarısını vergi olarak ödüyorlar. Almanya, İngiltere, İtalya fark etmiyor. Oranlar yüzde 45-50 civarında... Türkiye’de ise yüzde 15 olarak vergi hesaplanıyor. Aslında ‘Türkiye’de futbolcular hiç vergi vermiyorlar’ demekte yanlış olmaz. Çünkü ceplerinden vergi ödemesi olarak hiç para çıkmıyor. Kulüpler, futbolcular adına yüzde 15 vergiyi hesaplayıp vergi dairesine ödüyorlar. Yani hem düşük oran uygulanıyor, hem de vergiyi fiilen kulüplerin yüklenmesinden dolayı hiç vergi ödememiş oluyorlar...
AVANTAJI KULLANAMADILAR
Önce, çalışanlara nasıl maaş ödenmesi gerektiğini hatırlayalım: Her çalışana aylık en az 1.404 lira net maaş ödenmek zorunda... Ve bu maaş ödemesinin bankadan yapılması da zorunlu. (5 işçiden daha az çalışanı olan işyerleri elden nakit ödeme yapabiliyor.) İşverenin ücretle ilgili Maliye ve SGK’ ya düzenli bildirim yapması da gerekiyor. Bordro ve bildirgelerin, olası bir denetimde sunulmak üzere saklanma zorunluluğu da var...
Patron tarafından tüm bu yasal zorunluluklara uyuluyor, işlemlerde bir usulsüzlük yok... Her şey kitabına uygun... Usulüne uygun olmayan tek şey banka kartının çalışanın cebinde değil, patronun cebinde olması... Patron niçin ‘üzerinde çalışanın ismi yazılı’ banka (atm) kartını kendinde tutuyor? Amaç; her ay çalışanların banka hesabına yatırılan maaşların bir kısmını kendisine geri döndürmek... Bankaya yatan 1.404 liranın, 1.000 lirasını çalışana elden verip, 404 lirası gerisin geri tekrar kendine alan patronlar var mesela...
‘Net asgari ücret, her işyerinde 1.404 lira uygulanmıyor’ maalesef... Devlet 2017 için; en az ücreti 1.404 lira olarak belirlemiş olsa da bazı işyerlerinde yukarıda bahsedilen ‘kandırmacalı yöntemle’ çalışanlara daha düşük ücret ödeniyor. Patron; önce çalışanın hesabına net 1.404 lirayı yatırıyor, sonra bu paranın tamamını kendisi çekip 1.000 lirasını çalışanına veriyor, 404 lira ise yine kendisine kalıyor. Böylece, 1.404 liralık net asgari ücret maliyetini haksız biçimde aşağıya çekiyor. (Tabi ki bu tutarlar örnek, 1.404 liralık maaştan kendisine 404 liradan daha fazla alan da var, daha az alan da...)
2018 asgari ücreti de yakında açıklanacak. Çeşitli rakamlar da şimdiden telaffuz ediliyor... 1.500 lira, 1.600 lira, 1.700 lira, hatta 2.000 lira... Ancak asgari ücret kaç lira açıklanırsa açıklansın; resmi asgari ücretle, çalışanın cebine giren asgari ücret aynı olmayabiliyor. Maaş kartı kendi cebinde olmayan çalışanlar için; açıklanan-resmi asgari ücret değil, patronunun uygun gördüğü kadar ücret kendi cebine girebiliyor.
Yeni yılda; işverene her bir asgari ücretli için ödenen 100 lira devlet desteği de olmayacak... Yani; işveren maliyeti şimdiden 100 lira daha arttı diyebiliriz. Yeni belirlenecek asgari ücretle beraber işveren maliyeti daha da artacak... Dolayısıyla banka kartına el koyarak kandırmacalı asgari ücret uygulayan patronlara, yeni yılda daha da dikkat etmek gerekiyor...
Usulsüz, düşük asgari ücret ödenmesinden dolayı haksızlığa uğrayan, kayıpta olanlar yalnız çalışanlar da değil... Ücret ödemelerini usulüne uygun olarak yapan işverenler de kaybediyor, haksız rekabete uğruyor. Usulsüz iş yapan işverene göre daha yüksek maliyetlere katlanarak piyasada var olmaya çalışıyor... Devlet de kayba uğruyor... 100 liralık devlet desteği; usulsüz işlem yapan, hak etmeyen işverene de ödenmiş oluyor...
Bu konu; geçmiş yıllarda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın gündemindeydi... Müfettişlerin tespitleri de olmuştu... Ancak ‘usulsüz ücret ödemesi’ sorununun halen devam ettiği de anlaşılıyor. Açıklanan asgari ücreti; görünürde ödüyormuş gibi yapıp, gerçekte tam ödemeyen işyerlerine acilen müdahale gerekiyor.
KAYIT DIŞI ÜCRETİN CEZASI
Japon Toyota Bank bizzat pişmanlık hükmünden de yararlanarak Türkiye pazarında rekabeti ihlal ettikleri gerekçesiyle Rekabet Kuruluna başvuruyor. Soruşturma heyeti; inceleme sonucunda, Bank Of Tokyo Mitsubishi ile Citibank, Deutsche Bank, ING Bank, JP Morgan Türkiye şubesi, Sumitomo Mitsui Banking, Royal Bank İstanbul Şubesi’nin kendi aralarında 8 ayrı ikili anlaşma yaptıkları ve uyumlu eylemde bulundukları sonucuna varıyor. Mitsubishi Bank hariç olmak üzere 7 bankaya Rekabet Kanunun 4.maddesini ihlalden cirolarının yüzde 2 ila 4’ü oranında ceza kesilmesi isteniyor.
Dünya devi yedi banka; savunmalarında, yeterli delil olmadığını, böyle bir ceza verilmesi halinde Türkiye’ye sendikasyon kredisi açılmasının sıkıntıya gireceğini iddia ediyor.
Cezanın kesinleşmesi durumunda; ilgili bankalar milyonlarca liralık öngörülmeyen ciddi bir mali yük üstlenmiş olacaklar...
Cezanın kesinleşip ödenmesi durumunda diğer yandan vergisel yönünün de dikkate alınması gerekecektir. Kritik soru da şu olacaktır: “Bu yüklü ceza ödemeleri kurumlar vergisi hesabında indirim olarak dikkate alınabiliyor mu?” Bu sorunun cevabına göre cezanın haricinde ilave bir yük daha gelecektir çünkü... Cezanın; vergi hesabında dikkate alınmadığı durumda, ödenecek Kurumlar Vergisinin yüzde 20 (meclisteki torba yasaya göre yüzde 22) daha az ödenme imkânı da ortadan kalkıyor...
Vergi mevzuatı bu türden para cezalarının beyan edilecek gelir vergisi-kurumlar vergisi hesabında gider yazılmasına imkân tanımıyor. Dolayısıyla ilgili bankalar cezanın kesinleşmesi ve ödenmesi durumunda bu ceza tutarlarını vergi hesabında “-“ olarak dikkate alamayacaklar. Vergiyi azaltıcı bir etkiye sahip olmayacak, böylece bu cezadan dolayı ikinci kez mali bir yüke katlanmış olacaklar.
Vergi mevzuatı ‘her türlü para cezalarının’ gider olarak dikkate alınmasını engelliyor. (Gelir Vergisi Kanunu, ‘gider kabul edilmeyen ödemeler’ -Md.41-, Kurumlar Vergisi Kanunu ‘kabul edilmeyen indirimler’ -Md.11-) Tabi ki bu durum yalnız bankacılık sektörü için değil diğer sektörler için de geçerli bir durum... Yalnız cezalar değil, işletmelerin ve yöneticilerinin suçlarından doğan maddi ve manevi tazminat ödemeleri için de aynı durum söz konusu, bu tip ödemeler de gider yazılamıyor...
Hangi ceza ve tazminatlar gider yazılabiliyor?
- Sözleşmelerde ceza şartı olarak yazan tazminatlar cezai mahiyette tazminat sayılmadığından gider yazılabiliyor. Elektrik, telefon, su faturalarının geç ödenmesinden kaynaklı ödenecek vade farkları gider yazılabiliyor.
Asgari ücretlinin net maaşı düşecek mi? Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Gelir Vergisi Kanunu’na (GVK) geçici madde eklenerek yine Asgari Geçim İndiriminde (AGİ) artış yapılarak net asgari ücret korunuyor. Normalde asgari ücretli çalışanların son 4 ay için (vergi oranının 15’den, 20’ye yükselmesinden dolayı) net ücretleri 1.404 liranın altına düşüyor. Ancak AGİ’de artış yapılarak asgari ücretli çalışanların net maaşı 2017 sonuna kadar 1.404 lira olarak korunuyor. (Yasa Tasarısı ile GVK’na eklenecek Geçici
Madde 87)
Dileriz 2018 için aynı tartışma yaşanmaz... Geçici madde ile her yıl yeniden düzeltme yapmak yerine, önümüzdeki ay yeni vergi dilimleri belirlenirken konu çözülebilir. Asgari ücretlinin yıl boyu net ücreti değişmeden, her ay yüzde 15’den vergi hesaplanması sağlanabilir.
Bu arada 2018’ de uygulanacak asgari ücretin kaç lira olacağına yönelik müzakereler de başlıyor. 2016’da yüzde 30 (300 TL) artışla, 1.300 liraya çıkarılan asgari ücret, 2017 için 104 lira artırılarak net 1.404 lira olmuştu. Aralık ayının içinde 2018 asgari ücreti de kesinleşecektir... Müzakerelerde işveren temsilcileri, işçi temsilcileri ve devletin temsilcileri yer alacak...
Konu milyonlarca çalışanı ilgilendiriyor... Ve tabi ki ücret maliyetini üstlenecek işverenleri de ilgilendiriyor… Tabloda 2017 asgari ücreti ve 2018’de olası asgari ücret örnekleri karşılaştırmalı olarak yer almakta. Örnek asgari ücretler; net 1.500 lira ile net 1.700 lira aralığında yer almakta ve bu iki tutar arasında 2018 asgari ücreti kesinleşecektir diye şimdiden tahminde bulunabiliriz.
2018’DE İŞVEREN MALİYETİ NE OLACAK
2017’de asgari ücretin işverene maliyeti; 100 liralık devlet desteği de düşüldükten sonra 1.988 liraya denk gelmekte. Belirlenecek asgari ücrete (1.500 liradan, 1.700 liraya kadar) göre değişen işveren maliyetleri ise 2.132 lira ile 2.429 lira arasında değişmekte. İşverenin çalışana ödeyeceği net asgari ücret; misal 1.500 lira olduğunda, 632 lira da vergi ve sigorta primi olarak devlete ödenecek. Toplam işveren maliyeti bu durumda teşvik-desteklerden sonra (1.500+632=) 2.132 lira olacaktır.