“Bu iktidar gitsin de gitsin” diye düşünüyorsun.
İktidarın gitmeyebileceği seçeneğine zerre kadar prim vermek istemiyorsun.
En küçük bir iktidar övgüsüne bile tahammülün yok.
Bırak övgüyü, ortadan konuşana bile kulaklarını kapatmışsın.
*
O zaman ne yapıyorsun?
Sadece senin gibi düşünenlere, sadece senin gibi konuşanlara, sadece senin gibi hissedenlere kulak veriyorsun.
Gerisini zerre kadar hesaba katmıyorsun.
İktidara vurdu, muhalefete göz kırptı.
*
Sonuç şu:
*
- AK Parti tabanından kendisine yönelmiş olan tepkinin dozu daha da arttı.
Deniz Baykal’ın da desteğiyle bu garabet ortadan kalktı.
*
Bazıları sırf bu yüzden Deniz Baykal’a öfke kusuyor.
“Ne güzel yasaklı olacaktı. Senin yüzünden her girdiği seçimi kazandı” diyorlar Baykal’a.
Hatta bunu diyenlerin başını da pek demokrat geçinen Zülfü Livaneli çekiyor.
*
Dün de İYİ Parti Milletvekili
Tüm dünyaya diyor ki:
*
“Bu iki ülke, teröre destek veriyor. Bizim canlarımız gidiyor, onların hiç umurlarında değil. Bu iki ülke, teröre verdiği desteği hemen kessin. Biz de onların NATO’ya girmesine evet diyelim.”
*
Türkiye’nin izlediği politika bu.
Net. Basit. Şeffaf. Anlaşılır.
Ve sonsuz haklı.
*
Epey zamandır bu böyle...
Ve herkes buna alıştı artık.
*
İşte bu yüzden Süleyman Soylu’nun çizmeleri çekip Ankara’daki afetle haşır neşir olmasını ve Mansur Yavaş’la çizmeli bir fotoğraf vermesini zerre kadar yadırgamadım.
*
- SÜPER ÜNLÜLER: Yediden yetmişe herkesin tanıdığı ünlüler... Profesör de tanır bakkal da tanır. İbrahim Tatlıses, Ajda Pekkan, Bülent Ersoy klasmanı yani.
*
- YENİ YETME ÜNLÜLER: Eskiden oyuncuları hepimiz tanırdık. Artık tanımamız asla mümkün değil. Yüzlerce dizi, binlerce oyuncu. Hangisini tanıyalım birader.
*
- FENOMEN ÜNLÜLER:
Demiş ki...
“Sakın ha! Suriye topraklarına harekât yapılmasın. Sakın ha!”
*
Okuduğum anda bastım kahkahayı:
Tabii ki üç beş arkadaş bir araya geldiğimizde bu konulara odaklanacağız. Tabii ki sohbetlerimizin ana konuları bunlar olacak.
*
Ama... Fakat... Lakin...
Ben artık bu gündemden fena halde bunalmış durumdayım.
Bir kere konuşulsa, iki kere konuşulsa, üç kere konuşulsa, dört kere konuşulsa... Asla şikâyet etmem.
Bin kere konuşulunca bunalmak kaçınılmaz oluyor.
*
Üstelik...