Muhafazakâr / seküler çelişkisini işliyormuş.
*
Etrafımda çok geyiği yapılıyor bu dizinin.
İskandinav polisiyelerinden başımı kaldırıp bir türlü izleme fırsatı bulamadım.
*
Geçenlerde bu diziden bir iftar sahnesi yansıdı sosyal medyaya.
*
Şöyle bir sahne:
Hemen girdi lafa:
*
“Bana haksızlık yapmışsın.”
*
Kimseye haksızlık yapmamaya alabildiğine özen gösterdiğim halde böyle bir suçlamayla karşılaşmanın tedirginliğiyle kekeledim:
*
- Madem acayip iddialısın, madem ortalığın tozunu attıracağını söylüyorsun... O zaman ilk günde yüz bini gümbür gümbür geçeceksin arkadaş. Hiç kusura bakma.
*
- Elini yüreğine koymuş, “Bizim imza bugün kaç oldu acaba?” diye endişelenerek Cumhurbaşkanı mı olunur Allah aşkına?
*
- İmza bir tartıdır. İlk anda 90 okka gelemeyeceksen, elinde buna dair bir veri yoksa çıkmayacaksın o tartıya aga.*
- İttifak masalarında bir pazarlık gücün vardı. İmzaya çıkarak o gücünü de kaybettin. E ne anladım ben bu işten?
*
- Her şey gazla çalışabilir: İddialı olmak, yukarıdan atmak, kendini dev aynasında görmek falan.
Söylediği şu:
*
“Bu seçimde, demokratik cumhuriyeti inşa etmek için, faşizmi yıkmak için çabalarımızı büyütmek zorundayız. Bu dönem Sayın Öcalan’ın özgürleşme dönemidir. Bu dönem Kürt halkının kendi kaderini belirleme dönemi olacaktır.”*
Buradan anlıyoruz ki Ahmet Türk’ün, önümüzdeki seçimle ilgili olarak çok somut şu iki beklentisi var:
*
- BİR: Öcalan’ın özgürleşme dönemini başlatması.
*
- İKİ: Kürt halkının kendi kaderini belirleme dönemini başlatması.
- BİR: Macron gibi aradan sıyrılacağına yürekten inanarak aday olmakta kararlı olabilir.
*
- İKİ: Kemal Kılıçdaroğlu ile masaya oturduğunda elini yükseltmek için blöf yapıyor olabilir.
*
- ÜÇ: Blöfü tutmazsa karambolden yararlanabileceğine yürekten inanıyor olabilir.
Yapılan anketler...
Doğruyu, sadece doğruyu ama bütün doğruyu yansıtıyorsa...
Sorun yok. Devam.
*
Ama eğer, “Dur, ben yalancı anketlerle milletin kafasını karıştırıp oylarını üteyim” diye yola çıkılıyorsa...
Siren sesleri, tehlike çanları falan devreye girmelidir.
*
Gerçeğe tamamen aykırı biçimde...
Kadına yönelik şiddeti engelleyen yasa için “Kırmızı çizgimizdir” dedi.
*
Vay efendim sen misin bunu diyen?
Erkek bakış açısıyla olayları yorumlayan bazı dindar kanaat önderi tipler, hemen saldırıya geçtiler.
Acımasızca. Vicdansızca. Hunharca.
*
Aynı cümleyi bazı AK Partili erkek milletvekilleri de söylemişti.
Onlara seslerini çıkaramayan bu tipler, bütün hınçlarını
Hayatta başaramadığım çok iş var.
En başaramadığım iş ise şu:
*
Şöyle janjanlı, cakalı, afili, artistik bir imza çakmak.
*
İmzam öyle kötü, öyle utanılası, öyle abuk sabuk, öyle şekilsiz, öyle kılıksız ki... Anlatamam.
İnsan içine çıkarılacak bir imza değil.
Sahip çıkılacak bir imza da değil.