- Yükselişte şımarırsan... Düşüşte oh çekenlerin çok olur.
*
- Yükselişte gösteriş yaparsan... Düşüşte âlem zalim olur.
*
- Yükselişte şarkı söylersen... Düşüşte herkes şarkını söyler.
*
- Yükselişte “enercii” dersen... Düşüşte enerjinle maytap geçerler.
*
Parayı sonradan bulan herkes...
- Etrafa Euro saçabilir.
- Şımarıkça konuşmalar yapabilir.
- Sonradan görmeliğin destanını yazabilir.
- Pahalı arabalarla ucuz şovlar yapabilir.
- Ne oldum delisi olabilir.
Bunların hiçbiri suç değildir.
Bunlar ancak
Ben Filistin / İsrail konusunu, dinsel bir sorun olarak görmeye yatkın değilim.
Bu konuyu ela alırken kullanılması gereken kavramların şunlar olması gerektiğine inanırım:
*
Uluslararası hukuk, BM kararları, insan hakları, sivil can kayıpları, çocuk katliamları, terör eylemleri vs.
*
Ancak konu, daha çok dinsel bir sorun olarak algılanıyor, tartışılıyor, ele alınıyor.
*
Bunun tek sorumlusu
Celal Şengör, İzmir’e gitti.
Karşıyaka Belediyesi’nin düzenlediği bir etkinlikte konuşma yapmak için.
*
Ancak konuşma yapacağı salonun önünde toplanan kadınlar, Şengör’ün “tacizci” olduğunu söyleyerek protesto ettiler.
*
Nedir bu taciz olayı?
Hatırlayalım:
*
Zulüm / Çözümsüzlüğe saplanıp kalma / İşgaller / Arkaik rejimler / Yenilgiler / Gözyaşı / Kan / Sokaklar ile yönetici sınıflar arasındaki uçurum / Sürekli yerinde sayma / Büyük güçlerin piyonu haline gelme / Etkisizlik / Evrensel değerlerden uzaklık / Sistemsizlik / Umutsuzluk / Savaş / Demokrasinin kıyısından bile geçmeme / Eşit birey olgusundan habersizlik...
*
Bugün Türkiye, işte böyle bir coğrafyada pırıl pırıl parlamaktadır.
*
Tüm eksiklerine rağmen, daha gidecek çok yol olmasına rağmen, bütün şikâyetlerimize rağmen...
Gazze’de yaşanan vahşete yönelik verilebilecek en yanlış tepki.
Yanlışlığın ötesinde yapılan resmen ırkçılık.
Nefret suçu işleniyor alenen.
*
Bu vahşete şiddetle itiraz eden Yahudiler var.
Bu iş nereye gider?
Dünyanın sorduğu soru bu.
*
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a göre iki ihtimal var:
- BİR: Ya daha büyük bir savaşa gider.
- İKİ: Ya daha büyük bir barışa gider.
Ortası yok.
*
29 Ekim günü, Cumhuriyet’imizin kuruluşunun yüzüncü yıl dönümü.
Yüzüncü yıl nedeniyle kutlamaların hem görkemli olması hem de sürece yayılması şart.
*
Süreç de başlamış durumda zaten:
*
Yüzüncü yıl için özel marşlar besteleniyor, yurdun dört bir yanında çeşitli etkinlikler düzenleniyor, birbirinden kıymetli sergiler açılıyor, sinema filmleri gösterime giriyor, havai fişek ve dron gösterileri hazırlanıyor, valilikler kendi programlarını hayata geçiriyor, belediyeler boş durmuyor, şirketler anlamlı işlere imza atıyor.
Kısacası...
Resmi ve sivil alanda büyük bir faaliyet var.