Aynı gazetenin yazarı Uğur Dündar ise sosyal medya hesabından söz konusu iddialarla ilgili şöyle bir paylaşım yaptı:
*
“Merkez Bankası Başkanı Gaye Erkan’ın emzirdiği bir bebeği var. Bakıcı tutmak yerine anne ve babası bebeğe bakıyor. Onlar da emzirme saatlerinde işler aksamasın diye kendisiyle birlikte bankaya gidip geç saatlere kadar orada kalıyorlar. Bir banka çalışanı birkaç gündür Gaye Erkan’ın babasıyla ilgili iddialar dile getiriyor. Bunlardan biri de baba Erol Erkan’ın bir personeli tokatladığı iddiası. Ancak ocak ayı başında Kübra isimli bir personel, anne Gamze Hanım’a bir WhatsApp mesajı gönderiyor ve kul hakkından korktuğunu belirterek böyle bir iftira atılacağını haber veriyor. Nitekim Gaye Erkan ABD’de Türkiye’ye kaynak bulmaya çalışırken iftira servis ediliyor. Demek ki birilerinin Gaye Erkan’ın bu çabalarından fena halde rahatsız oldukları anlaşılıyor.”*
İçerikten bağımsız olarak yazıyorum:
*
Kamplara bölünmüş Türkiye’de hiç kimse kampın dışına çıkarak sürpriz yapmıyor çoktandır.
Bir kampın sakinleri “A” diyorsa öbür kampın sakinleri otomatikman “B” diyor.
*
Çok konuşulan, çok ses getiren, çok tartışılan bu röportajla ilgili bir yalan dolan piyasaya sürülmüş.
*
Güya bu röportaj için bana Gaye Erkan’ın babası aracılık yapmış falan filan.
*
Mücadele edilecekse mertçe edilsin diye... Yalan dolan egemen olmasın diye... Haktan hakkaniyetten zerre sapılmasın diye... Palavraya, dezenformasyona geçit verilmesin diye...
İşin doğrusunu yazıyorum:
*
Hafize Gaye Erkan’la yaptığım röportajda sadece ve sadece
- Ekrem İmamoğlu sessiz ve derinden. Murat Kurum halkın arasında ve sokaklarda.
*
- Taraflar polemikten alabildiğine kaçınıyor.
*
- Küçük takılmalar var ama olay asla demeçler savaşına dönüşmüyor.
*
- İki taraf da ortamı
Bostancı’nın İstanbul Anadolu Adliyesi’nde duruşması vardı geçen gün. Tahliye kararı verildi.
Tahliye kararı üzerine yaklaşık yüz kişilik bir grup, adliye koridorlarında tekbir getirdi, “Yaşasın şeriat” sloganı attı.
*
İstanbul’da bu olayın yaşandığı gün Ankara’da Bakanlar Kurulu toplantısı vardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantının ardından yaptığı açıklamada şöyle dedi:
*
“Ülkemizde kimsenin Cumhuriyet’le ilgili bir tereddüdü yoktur. Kimsenin Cumhuriyetimizin banisiyle (kurucusuyla) bir derdi yoktur. Türkiye’nin rejimiyle ilgili tereddütler 29 Ekim 1923’te ‘Yaşasın Cumhuriyet’ nidaları eşliğinde bitmiş bir tartışmadır.”
*
İmajı feciydi. Liderlik sorunları vardı. Oy alma kapasitesi çok düşüktü. İkna kabiliyeti yetersizdi. Hitabeti eh işteydi. Muhalefeti etkili değildi. Girdiği her seçimi kaybediyordu. Hırs küpüydü.
*
Ama şu üç şeyi çok doğru yapıyordu:
*
- BİR: CHP’nin sol / sosyalist kampa sıkışmasına asla izin vermiyordu.
*
- İKİ: HDP ile kurduğu ilişkiyi belirsizleştiriyor, asla netleştirmiyordu.
*
Dolaylı, kapalı, kameralar karşısında yaşanmayan, net olmayan, ürkek bir ilişki.
*
Özgür Özel’in HDP’nin yeni versiyonu DEM’le kurduğu ilişki ise şöyle:
*
Açıktan, doğrudan, şeffaf, görünür, kameralar karşısında, net bir ilişki.
*
Peki Kemal Kılıçdaroğlu bilmiyor muydu HDP ile şeffaf ve açık ilişki kurmayı.
Tabii ki biliyordu.
“31 Mart seçimlerini ya gerici ordular, avcı taburları ya da Hareket Ordusu kazanacak. (Livaneli, bunu dedikten sonra yanındaki İmamoğlu’nun elini havaya kaldırarak şöyle devam etmiş) Hareket Ordusu’nun kazanacağına ben çok inanıyorum.”
*
Zülfü Livaneli’nin bu bölücü, ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı yaklaşımı, her şeyden önce Ekrem İmamoğlu’na zarar verir.
*
2019 yerel seçiminde ne yapmıştı Ekrem İmamoğlu?
Şunu yapmıştı:
*
Bazen
“Herkes yer içer, hesabı Dilber öder.”
*
Seçil Erzan, dün mahkemede işte repliğe gönderme yaparak şöyle dedi:
*
“Herkes yer içer, hesabı Seçil öder.”
*
Böylece dizideki pavyon repliği, fon repliği haline gelmiş oldu.
*