Adliyede şeriat sloganı

Bostancı’nın İstanbul Anadolu Adliyesi’nde duruşması vardı geçen gün. Tahliye kararı verildi.

Tahliye kararı üzerine yaklaşık yüz kişilik bir grup, adliye koridorlarında tekbir getirdi, “Yaşasın şeriat” sloganı attı.

*

İstanbul’da bu olayın yaşandığı gün Ankara’da Bakanlar Kurulu toplantısı vardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantının ardından yaptığı açıklamada şöyle dedi:

*

“Ülkemizde kimsenin Cumhuriyet’le ilgili bir tereddüdü yoktur. Kimsenin Cumhuriyetimizin banisiyle (kurucusuyla) bir derdi yoktur. Türkiye’nin rejimiyle ilgili tereddütler 29 Ekim 1923’te ‘Yaşasın Cumhuriyet’ nidaları eşliğinde bitmiş bir tartışmadır.”

*

Erdoğan’ın saptaması doğrudur.

Cumhuriyet tartışması, 1923’te bitmiş bir tartışmadır. Bugün makul çoğunluğun Cumhuriyet’le ve Atatürk’le derdi yoktur. Derdi olanlar ise toplumun çok az bir kesimidir. Alabildiğine marjinal bir tutumdur bu.

*

Yüz kişinin “Yaşasın şeriat” sloganı atmasıyla Cumhuriyet’e milim zarar gelmez. Olaya olduğundan daha büyük anlamlar yüklememek lazım. Mübalağaya gerek yok yani.

*

Ayrıca “Şeriat” konusu, üzerinde ittifak edilen bir konu da değildir. Slogan atanlara “Şeriat nedir? Şeriattan neyi kastediyorsunuz?” diye sorsak bin farklı cevap alırız. Slogan atanların bile bu konuda kafaları karışıktır yani.

*

Neyse... Bunlar işin içerik kısmı.

Bir de ilkesel kısım var:

*

İster “Yaşasın şeriat” diye slogan atılsın, ister “Kahrolsun istibdat” diye slogan atılsın. Hiç fark etmez.

Adliyeler gösteri alanları değildir. Adliye koridorlarında bu tür davranışlara asla müsamaha gösterilmemelidir. Bunu yapanlara yönelik gerekli hukuki adımlar atılmalıdır.

BEN ÖZRÜMÜ DİLEDİM SIRA ÖZGÜR ÖZEL’DE

Önce bir özür ve düzeltme: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Meral Akşener’i aradığını yazmıştım. Bunun üzerine analiz yapmıştım.

*

Olayın aslı şuymuş: Evet, şehitler verilen günde Erdoğan, Akşener’i aramış. Ama cevaben. Yani ilk arayan Akşener’miş. Zaten bu tür olaylarda mutlaka ararmış Akşener.

*

Sanırım Özgür Özel de benim gibi ilk arayanın Erdoğan olduğunu sanmış.

O nedenle Erdoğan’a şöyle yüklenmiş:

*

“Bazı liderleri arayıp bazılarını aramazsanız, her şey olabilmiş ama devlet insanı olamamışsınız demektir. Bazı telefonların gelmesi gelmemesinden daha kötüdür. Gelmeyen telefonla gurur duyuyorum.”

*

Sanırım Özgür Özel’in de tıpkı benim gibi “pardon, yanlış anlamışım, çok özür” falan demesi gerekiyor.

KADIKÖY NASIL BİR YER

Türkiye Komünist Partisi Mehmet Fatih Maçoğlu’nu Kadıköy’den aday gösteriyor. Türkiye İşçi Partisi durur mu? Onlar da Kadıköy’den bir aday çıkaracakmış.

Galiba Kadıköy, bundan sonra şöyle tanımlanacak:

Yerel seçimlerde sosyalistlerin, komünistlerin kıran kırana yarıştıkları ama en sonunda kazananın CHP olduğu bir yer.

BOTOKS KARŞITI KAMU SPOTUNDA OYNASINLAR

Rafet El Roman... Mustafa Sandal... Gökhan Özen...

Üçü de yaptırdıkları botoksla eskisinden çok daha kötü olmayı başardılar.

*

Yaşı azıcık ilerleyen erkeklerin botoksa yönelmelerinin önüne geçmek için devlet, botoks karşıtı kamu spotu hazırlamalı.

Kamu spotunda rol alacak üç isim nasıl olsa hazır.

ELDE ÇUBUK HARİTA BAŞINDA ANLATIM

Televizyon ekranında harita başında elde çubuk anlatmanın sayısız faydası var:

*

- İzleyicinin konuyu daha rahat anlamasına yardımcı oluyor.

- Anlatımın somutlaşmasına yol açıyor.

- Sözü edilen yerlerin göz önüne gelmesine yarıyor.

- Anlatıcının konuyu basit biçimde anlatmasına katkı sunuyor.

*

Elde çubuk harita başında anlatım, televizyon tekniği bakımından muhteşem bir imkândır.

Asla küçümsenemez, asla dudak bükülemez.

*

Ancak harita başında elde çubuk analizler yapan şahıs, Hacı Yakışıklı gibi konunun uzmanı olmayan biri olursa küçümseme de dudak bükme de sonsuz caiz olur.

*

İyi ama Hacı Yakışıklı, azıcık heves ettiyse elinde çubuk harita başına geçemez mi?

Tabii ki geçebilir.

Uzmanlara anlamadığı yerleri gösterip soru sormak amaçlı olmak kaydıyla sabaha kadar elde çubuk harita başında takılabilir.

BİR ADAY BİR KULÜBÜ ZİYARET ETTİĞİNDE

AK Parti İstanbul adayı Murat Kurum, Galatasaray kulübünü ziyaret etmiş. Ziyarette Başkan Dursun Özbek şöyle demiş:

*

“Murat Kurum İstanbul için bir şanstır.”

*

Dursun Özbek, kişisel olarak böyle düşünebilir, hakkıdır.

Ama kulüp adına yaptığı açıklamada...

“Ziyaretiniz için çok teşekkür ediyoruz. Size çıktığınız bu yolda başarılar diliyoruz. Seçilirseniz spora katkı vermeyi lütfen ihmal etmeyin” dışında bir cümle kurmamalıydı.

SOKAKLARDA BERABER DOLAŞTIĞIM ÜÇ BAŞKAN

- FATMA ŞAHİN: Gaziantep’e gittiğimde şehrin sokaklarında uzun uzun dolaşmıştık Fatma Başkan’la. Organik bir gözlemimi aktarıyorum: Fatma Şahin’i gören her yurttaşın gözleri parlıyordu. El sıkanlar, güzel söz söyleyenler, fotoğraf çektirenler. Bir tane bile tepki görmedim. Halkta karşılığı olmak tabirinin ete kemiğe bürünmüş hali bu değilse nedir?

- ZEYNEL ABİDİN BEYAZGÜL: Şanlıurfa’da sokaklarda dolaştık beraberce Zeynel Abidin Beyazgül’le. Esnaf ziyaretleri yaptık. Tanıdığım en mütevazı kişiliklerden biri olan Zeynel Abidin Beyazgül’ün halk tarafından nasıl sevildiğini gözlerimle gördüm. Her çevreden, her kesimden vatandaşlar Beyazgül’e sevgi ve saygıyla yaklaşıyordu. Tek bir tepki bile görmedim.

- YILMAZ BÜYÜKERŞEN: Hoca’yla dolaşmıştık Eskişehir sokaklarını. Gençler ayrı seviyordu kendisini. Her köşeden “Hocam, hocam” sesleri işitiliyordu. Bir anda etrafı sarılıyor, yaptıkları çalışmalar övülüyordu. Organik bir sevgi, organik bir saygıydı gördüğüm.