Ajda Pekkan da buna haklı olarak çok sinirlenmiş. Hatta biraz ağzını bile bozmuş.
*
Olayın şu kısmı, benim açımdan daha da enteresan:
*
Bir pop konserinde protokolün ne işi var?
Niye en önde bazı koltuklar, ayrıcalıklı kişilere ayrılır ki? Niye o ayrıcalıklı kişiler, herkes gibi bilet alıp sıraya girmezler?
Sonuçta aşırı resmî bir toplantı değil ki bu. Bir pop konseri. Pop konserinde protokolün ne işi var?
*
- Bazı cümlelere yasak getiriliyor.
- Bazı paylaşımlar uçuruluyor.
- Bazı düşünceler sansürleniyor.
- Bazı yaklaşımlar yasaklı.
İzninizle biraz ara veriyorum.
En kısa zamanda döneceğim.
Selamlar. Sevgiler.
Çünkü Kürtçe halay, sonuna kadar özgürdür.
*
Bu memlekette terör örgütünün başına hiç kimse temenna çekemez.
Çünkü terör propagandası, sonuna kadar yasaktır.
*
Son günlerde...
Kürtçe halay çekenlere yönelik baskınlar söz konusu değildir.
Halaylarda terör örgütüne selam çakanlara yönelik baskınlar
- Duruşları şahane.
- Renkleri dengeli.
- Çizgileri göz alıcı.
- Tasarımları ilerici.
*
Ancak aynı kıyafetleri açılış töreninde sporcularımızın üzerinde gördüğümde verdiğim hükümler şunlar oldu:
*
- Duruşları savruk gibi.
Eğer bir köpek katliam çıkacaksa...
Son günlerde ortaya çıkan merhametsiz ve anlayışsız iklimden çıkacak.
*
- “Onlar da can, biraz merhamet yahu” diyenleri bile, anında “ite tapar” diye yaftalıyorlar ya...
- “Köpeklerin de yaşam hakkı vardır” diye söze başlayanları, hemen “mama lobisi” ilan ediyorlar ya...
- Her köpeği, “potansiyel kuduz” ve “potansiyel saldırgan” olarak yansıtıyorlar ya...
Merhametsiz ve anlayışsız iklimi besleyenler işte bunlar.
*
Hem de dakikalarca... Hem de coşkuyla... Hem de ayakta...
Kongre üyeleri, Netanyahu’nun şahsında...
- Gaddarlığı alkışladılar.
- Soykırımı alkışladılar.
- Çocuk katliamını alkışladılar.
- Bombardımanları alkışladılar.
- Sivillerin yerlerinden edilmesini alkışladılar.
- Bir ulusun açlık ve susuzluğa mahkûm edilmesini
1- HIRKA-İ SAADET
Girdiğimiz odada kutsal bir atmosfer var. Onun etkisi altındayız. Önümüze ilk çıkan görüntü büyük bir özenle saf altından yapılmış bir muhafaza. “Hırka nerede?” diye soruyorum. “İşte bu muhafazanın içinde” yanıtını alıyorum. Bu hırkanın Hz. Muhammed’e ait olduğuna inanılıyor. Deve derisi ve keçi tüyünden yapılmış bir hırkaymış. Dönemin giysi koşullarına uygunmuş. Günümüze kadar sapasağlam gelmiş. Saray envanterinin üzerinde en çok titrenen eseri bu. Kutsal emanetlerin en gözdesi. Hırkayı göremesek de kutsallığını hissediyoruz.
2- ARİFE TAHTI
Topkapı Sarayı’nda gördüğüm en zarif taht. Süsünü ihmal etmemiş ama abartmamış. Cazibeli bir yeknesaklığı var. Önünde epey durdum bu tahtın. “Kim yapmış bunu?” diye sorduğumda aldığım cevap şu oldu: “Sultanahmet Camisi var ya... İşte onu yapan mimar tasarlamış bu tahtı.” Vay vay vay! Sedefkar Mehmet Ağa’nın işiymiş. Ceviz ağacından yapılma bu taht, kaplumbağa kabuğu, sedef, altın, zebercet, necef ve gümüşlerle işlenmiş. Peki niye “Arife Tahtı” deniyor? Osmanlı padişahları bu tahtı arife günlerinde kullanırlarmış da ondan.
3- SANCAK-I ŞERİF